31 Aralık 2012 Pazartesi

ilkokulda resim dersinde çizilen ev

her ne kadar küçük gibi görünse de aslında dubleks olan evlerdir bunlar. kapısı ile pencerelerinin konumuna bakıldığında bunu rahatlıkla anlamak mümkündür. müstakil, bahçe içinde bir evdir ve ana yola bağlanan toprak bir patikası vardır. ön tarafında iki penceresi ve muhtemelen arka tarafında da simetrik iki penceresi vardır. kapısı genellikle çift kanatlı olmasına karşın tek kanatlı da olabilir. 2+1 olması muhtemeldir ancak ev o kadar dardır ki 2+1 dublex bu evlerin kullanım alanları 55 metre kareyi geçmez ve yine olasıdır ki evin tuvaleti falan bahçededir.

ilk bakışta göze hoş gelen bir yapısı, tüten bir bacası, geniş pencereleri olsa da, günün her saati ışık alıyor gibi dursa da, bahçesiyle, çitleriyle, bahçesinde oynayan çocuklarla (ki iki kişidir genelde) huzurlu bir ortam sunsa da evin darlığı sıkıntı verici boyuttadır. perspektif algısı yeni gelişen ilkokul çocuğunun bu algıyı kullanmak için yanıp tutuşması iyi bir şeydir ancak 1,5 metre genişliğinde bir evin kimseye bir faydası olmaz. o kapısında oynayan iki çocuğu eve soksan sığmaz.

işte eğitim sistemimizin sıkıntısı bu! çocuklara düşünmeyi değil… yok yok dur küfretme hemen alakası yok, bildiğin çocuk mallığının eseri lan bu. tamam eğitim sistemi illaki boktan ama bu evin sorumluluğunu da ona yüklemeyelim. haaa ama bu ev türk kurnazlığının bir yansıması. bu evi çizen 100 çocuktan 95’inin aklından ileride bu evi yıktırıp yerine daha iyisini yaptırma düşüncesi geçiyor. onun için evin önüne kocaman bir bahçe koyuyor. bak bir tane çocuk göremezsin apartman dairesi çizen ya da evin önüne bahçe kondurmayan, niye? hepsi ali ağaoğlu çünkü, nedeni bu.

not: yaz kış dumanı tüter


24 Aralık 2012 Pazartesi

türk kezbanı

1- Selam yazınca "?" koyarlar.

2- 5 liraya aldıkları taytlarla victoria secret mankenleri gibi yürürler.

3- Ruhları orospudur ama sosyal medyadan (facebook, twitter) gibi yerlerde yazdıkları şeylerle dünyanın en namuslu kadını gibi görünmeye çalışırlar.

4- Doğal halleriyle çekilen o shoplanmamış iğrenç fotoğraflarının altına poz verdiği halde habersiz çekildi yazarlar.

5- Aynı kaldırımdan karşılıklı gelirken sanki tecavüz edecekmişiz gibi tavırlarla yürürler.

6- Dedikoducudurlar. akşama kadar beraber takıldığı arkadaşlarını başka bir arkadaşlarının yanına gittiklerinde satarlar.

7 -Karaktersizdirler. birisini her zaman yedekte tutmaya çalışırlar.

8- Gariban çocuğu tarafından kesilince öfler püflerler hippi kılıklı biraz iyi giyinmiş bi pezevenk laf atınca bıyık altından gülerler.

9- Adonisli karın kaslı erkek resimleri paylaşıp oyhşş, tanışalımmı tarzı hayalperest şeyler yazarlar ama o kaslı herifler bile istese vermezler.

10- En yakın arkadaşlarının yakışıklı sevgililerine daima ilgi duyarlar.

11- Hayatlarında hepsi ferre izlemiştir. ama lafını bir erkekten arkadaşından duyunca tecavüz etmişsin gibi şoka girerler.

12- Gerçek müziğin anlamını bilmezler. popüler kültürün öne çıkardığı sanatçıları dinlerler en fazla katy perry, lady gaga, rihanna. sorsan james brownı hayatında duymamıştır.

13- Sır saklamazlar. senin ona verdiğin sırrı gider başkasına söyler arkadaşına da sakın sana söylediğimi belli etme der.

14- Connected2me gibi sitelere hesap almalarının tek amacı ego tatminidir. bu tarz sitelerin tanışıp çevre edinme amacında kurulduğunu bildikleri halde sorduğun sorulara tek kelime cevap verir insanı hayattan soğuturlar.

15- Biryere yemeğe gittiğinde hayatta elini cebine atmaz.

16- Karşılıklı muhabbet ettiğinde insana canayakın gelmezler her zaman mesafeyi hissedersin.

17- Arkadaşlıklarının temeli yoktur. herkesle 2 gün küser 2 gün barışırlar.

18- Kendisinden hoşlanan erkeğin kusurlarını yüzlerine vurmaktan çekinmezler, insanların duygularını umursamazlar.

19- Arsızlardır. kendine söylenen kötü sözleri, eleştirileri kafaya asla takmaz doğru oldukları halde.

20- Nerede nasıl davranacaklarını bilmezler. kültürsüzlerdir. sınırlarını bilmezler.

21- Sosyalleşme anlayışları burger kingde yemek yiyip kıvırtarak dikkat çekip eve gelmektir.

22- Film kültürleri yoktur. başyapıtlardan haberleri dahi yoktur. izledikleri filmler the notebook tarzı aşk filmleridir.

23- En fazla izlediği yabancı dizi gossip girldir.

24- Arkadaşları yeni bir kıyafet, ayakkabı aldıklarında içten içe çatlar kıskanırlar.

25- Erkeklerin kavga etmesini izlerlemeyi severler. insanların zarar görüp görmeyecekleri siklerinde değildir.

26- Serserilik yaparlar. özellikle liseli olanları tuvaletlerde kavga eder,ot çeker vs.

27-Tırnakları iğrençtir, dişlerini fırçalamazlar,2 haftada 1 banyo yaparlar.

28- Hedefleri yoktur okula boş gidip gelirler.

29- Birşey sonucu moralleri bozulunca yardım etmek isteyen kişiye rahat bırak beni yalnız kalmak istiyorum dediği halde içinden kalması için dua ederler.

30- Özel hayatlarını ilgi çekmek için hiç çekinmeden facebooka twittera etiket eder reklam yaparlar. aile içi meseleler de dahil.

31- Sınıflarında ki okullarında ki çevrelerinde ki kezban olmayan kişiliği oturmuş canayakın kızların başlarına bela olurlar sürekli rahatsız ederler.

32- Sevgilileri tarafından tekmeyi yiyince belalı arkadaşlarına çocuğu dövdürürler.

33-Minibüs ve otobüslere bindikleri halde sıcaktan, kalabalıktan dolayı oflayıp poflayıp dururlar. taksiye paraları olmadıkları halde.

34- Otobüslerde yer verenlere ( ki o yer verenlerin amına koyayım ) asla teşekkür etmezler kafayı eğip pat diye otururlar.

35- İnsan gibi saat, adres sorduğun zaman yatırıp tecavüz edecekmişsin gibi suratını ekşitir. veya hızlı adımlarla uzaklaşır.

36- Klavye orospusudur. telefondan vs adamı azdırır yanına gidince kem küm eder öptürmez bile.

37- Öpüşürken dudağı iki dudağının arasında almayı bırak öpüşüyorsun hissini vermez bile. dudaklarını kapalı olarak değdirir insanın hevesinin içine sıçar.

39- Seksi, ateşli,çekici olduklarını söylediğinizde tecavüz etmişsiniz gibi tepki verir.

40- Erkek arkadaşları hakkında görüşlerini facebook twitter gibi yerlere etiket ederler. bana mesaj atmıyor gerizekalı , yine uyuya kaldı salak tarzı şeyler yazarlar.

41- Gerizekalı gibi aptal aptal pozlar verirler. saçlarını tutma, dudak büzme dil çıkarma vs.

42- Bir erkekten gelen herşeyin altında birşey ararlar, twitterdan takip etme, dersle ilgili birşey sorma, basit şeyler vs.

43- İnternet sekmelerinde ki açık olan tek şey facebook, twitter ve tumblr siteleridir.

44- Herkes kendisini takip etsin ama o kimseyi takip etmesin ister. egoları tavan yapmıştır.

45- Facebook ikinci adlarına yani adın yanındaki parantezin içine saçma sapan şeyler yazarlar.

46- Birileriyle kavga ettikleri tartıştıkları zaman aynı saat içinde en yakın dostu bile olsa gidip arkasından konuşur ertesi gün barışacağı halde çok ağır laflar söyler.,

47- Arkadaşlarıyla konuşurken gerizekalım ♥ aptaal ♥ gibi salak salak şeylerle birbirlerine hitap ederler.

48- Hiçbir konu hakkında tartışamazlar, bilgisizdirler. özellikle internetteysen anında bloklar, siler vs.

21 Aralık 2012 Cuma

çay tabağının bardağa yapışması

 kimi insanda fobi bu.

rıza amca var, hiç tabak kullanmaz, çaycıya geri verir şekerlerle beraber tabağı.
babamın üniversite döneminden ev arkadaşı. ruhu çocuk kalan, haylaz adamlardan.
bir kaç yıl önce sormuştum, anlattılar onu ve tabak olayını.

yetmişlerde öğrenci rıza amca, 7 sene okumuş. 12 kız istemiş.
evin penceresinde uzun uzun bakar, her geçen güzel kıza aşık olurmuş. her seferinde de anasını babasını çağırır istemeye giderlermiş. normal değilmiş anlayacağınız. bizim baba boykotlarda, rıza amca tatlıcıda. yakışıklıymış da. burun kıvıranı olmamış.
12 kız istemiş 11'ini vermişler. gezmiş tozmuş hepsiyle, muhallebiciden sinemaya, sinemadan eve...
çok dayak yemiş abilerden, dayılardan. onun da kavgası başkaymış yani...

''nişan attıkça nişangah bozulur'' derim, çok kadın o yüzden hüzündür. rıza amca da ordan oraya savrulmuş durmuş.
bir bahar gününün ikindisi yine bir pencere kenarı saatinde birden yağmur yağmaya başlamış. sokakta bir kız, tiril tiril maviler içinde. yağmur kıza mı yağıyor, kız yağmuru mu yağdırıyor anlamamış. aşık olmuş yine. almış iki şemsiye koşmuş sokağa.
kız o şemsiyeyi kabul etmemiş o gün, üç adım arkasında elinde iki şemsiye kız ile beraber yol boyunca ıslanmış.
adını bir hafta yaşını on gün sonra öğrenebilmiş. bir ay sonra ilk kez bir manav tezgahında gülümsetebilmiş kızı.
ne yaptığını, ne dediğini anlatmadılar ama ayvalar, karpuzlarla ilgili avam bir şey olmadığını umuyorum. her neyse... o günden sonra başlamış gizli saklı mektuplaşmalar, köşe başı buluşmaları, pencere önü beklemeler vs...
mezuniyete yakın çağırmış yine anayı babayı, yalvarmış yakarmış; ''son!'' demiş, ''söz!'' demiş, ''torunlarınız olacak'' demiş ikna etmiş.

yazın habercisi bir günde gidilmiş allah'ın emrini dile getirmeye. sohbetin başında çay ikram edilmiş, ortaya semaver gelmiş.
çay hiç içmez, hatta sevmezmiş rıza amca, o gün gayriihtiyari almış çayı. ilk yudumunu alamamış. tabağa yapışan bardağı kurtarıp içeyim derken, kontrolsüz gücü ve çay içmemesinin verdiği tecrübesizlik ile tüm bardağı yanındaki müstakbel kayınvalidesinin üstüne döküvermiş. kadın feryat figan, acıdan ne yapacağını bilmez halde çıkarıvermiş üstündekileri, yelkenler fora. bizimki panikle kalkarken semaveri de düşürmüş herkesin ayağına.
kazadır olur dememişler, kızı vermemişler rıza amcaya.

uzatmayalım, bir sene sonra kaçmışlar. evlenmişler de.
rıza amca 1986 çernobile kadar çaykurun önde gelen çalışanlarından olmuş, sonra ingiltere'ye gidip ilk sallama çay olayını çeşitli ülkelere satmış hatta türkiye'ye getirmiş. çok büyük paralar kazanmış çaydan.
ailelerle bir daha görüşülmemiş. üçü kız dört çocukları olmuş.

iki sene önce ikizdere'de kaybetti ailesini, çay tarlasına yuvarlanmış araba, takla atmış, yanmışlar.

çay tabağı kullanmaz rıza amca, tabaktan korkuyor. iki sene önce dilini ısırıp koparttığı için de konuşamıyor.
çay sarıyor, pipetle rakı içiyor, arada sanrılar görüyor. pencere önünde oturuyor hala, sokağa değil çok uzaklara bakıyor.
kolunda hala yıllar öncesinden kalmış yanık izi, yüreğinde kocaman yara...

herkesin bir hikayesi vardır, keşke olmasa.

yazan: coup de foudre

15 Aralık 2012 Cumartesi

porno site kullanıcısının yerini açık eden harita

zor kaçtım ellerinden. eğer 1 dakika daha pornoda kalsaydım yerimi tam olarak tespit edeceklerdi. allah'tan 10 yıldır amerikan filmleri falan izledik hep. cum shot'larla, orgy'lerle beni oyalamaya çalıştılar, süre istediler. ama bi baktım ilçeye kadar öğrenmişler, kapattım siteyi hemen. kan ter içindeyim. az kalsın oturduğum evi öğrenip şok bir baskın düzenleyeceklerdir. amına koduklarım ya.

lan böyle bi adilik, böyle bir şerefsizlik olamaz. orda ben gelmişim mis gibi site diye, izliyorum rahat rahat bilgisayara indirmiyoruz, kimse yakalayamaz falan diye. bi baktım yanda google earth'e benzer bir şey. böyle mesela ben istanbul'dayım bi baktım türkiye haritası çıkıyor. daha sonra avcılar, beşiktaş, kadıköy, galatasaray, ali sami alkış. bir bir görüyorum hepsini. ne konsantrasyon kalıyor ne bir şey. kaldım öyle boşalamadım da tabii haliyle. özel hayatımıza karışmayın bari amına koyim. bu ne lan böyle?

sonra sağ alttan bi kadın çıkıyor taş gibi. "alice de istanbul'da tanışmak ister misin?" alice kim lan düdük? sen kimi kandırıyorsun ya. harikalar diyarı olabilir burası ama yemezler. yok muydu bi zeynep falan. alice'miş. alice'in amına koyim ben oraya film izlemeye gelmişim. türlü fantazilerim olan şeylere giriyorum, sen beni deşifre et, alice de burda de. alice benim istediklerimi de yapıyor mu peki? ulan nasıl sinirlendim ya. ben size "bu filmleri nerde çekiyonuz hocu" diyo muyum. rahat bıraksanıza lan beni.

porno izlerken ebeveynlerim tarafından basılmış gibi hissettim. çok sinirlendim. gittim bi tane proxy sitesi buldum. amerikadan bağlandım yavşak siteye. izliyorum böyle 1 dakika sonra haritayı gördüm sağda. new york haritası koymuş ibneler hemen. nasıl atlattım ama sizi salaksınız olum işte. fbi olsanız kaçarım ulan. kimse pornoma karışamaz benim. derken, sağ alttan alice çıkıyor. "alice de new york'ta tanışmak ister misin?". vay orospu. demin istanbul'daydı.

evet tanışmak isterim. istanbul'dan new york'a nasıl bu kadar çabuk gitmiş. öğrenmek istiyorum. ibneler sizi.


ön sevişmede kızın elini çükün üzerine koyma

ürkek ürkek yaklaşırsın kıza, çünkü bilirsin ki kız bir kere kendini geri çekti mi bütün iş yatar. kendini geri çekmiş kızı bir daha sevişme ambiyansının içine sokmak imkansızdır. bir kere “ya dur” dedi mi, bir kere tam öpecekken kendini kaçırdı mı, bir kere bacağına koyduğun elini kaldırdı mı o iş bitmiştir arkadaşım. onun için oynaşma adını verdiğimiz ön sevişme süresince kıza, nasıl ki bir kuşu elimizde onu kaçırmayacak kadar sıkı ancak boğmayacak kadar gevşek tutmamız gerekiyorsa öyle yaklaşmalıyız. çünkü her ikisinin de telafisi yok.

ön sevişmede, hele ki daha ilk adımlar atılıyorsa izlemeniz gereken belli prosedürler, yollar var. amerikan filmlerinde gördüklerinden esinlenip direkt dalarsan kızı oturduğu yerden ayağa kaldırırsın ki ön sevişme anında erkek otururken ayağa kalkan kız sevişmenin uzun bir süre erteleneceği anlamına gelir. öncelikle benim güzel arkadaşım kızın saçlarıyla, yüzüyle, elleriyle oynamaya başlayacaksın. yaklaşık 10 dakika sürekli, el-kız irtibatını kesmeden kızı seveceksin, saçlarını kıvır kıvır yapacaksın, yanağına işaret parmağının sırtını sürüp “ne kadar yumuşak tenin var” diyeceksin. bu aşamada kız kendini geri çekmiyorsa, gülümsüyorsa, kafasını öne eğiyorsa ikinci aşama için hazırdır.

ikinci aşamaya kıza iyice sokularak başlayacaksın, ilk aşamada dokunduğun kızı şimdi tutma zamanı. ürkütmeden kıza sokulacak ve nefesini duymasını sağlayacaksın, kulağına yakın yerlerde saçını koklayacaksın, burnunun hafifçe ensesine sürteceksin, bu sırada kesik kesik ve derin nefesler alacaksın ki kız bu seslerden etkilensin. eğer bu noktada, sen kızın ensesine doğru yaklaşırken kız kafasını eğip işini kolaylaştırıyorsa ikinci aşama tamamlanmış demektir. yok eğer kız senin yaklaşmana izin vermeyecek şekilde başıyla seni itiyorsa, tekrar birinci aşamaya dönmen gerekir. dönmeyip, surları döven toplar gibi, kale kapısına dayanmış koçbaşı gibi kızı ittirirsen kız ayağa kalkar arkadaşım, dikkat!!

üçüncü aşama artık dananın kuyruğunun koptuğu yerdir. bir sevişmenin mümkün olup olmadığı bu aşamada anlaşılır. enseyle başladığımız temas etme çalışmasını yüzün diğer bölgelerine yayma zamanı artık. enseden yukarı, kızın saçlarını öperek alna ulaşıyoruz, alnının öpülmesine, alnını dudaklarınıza bastırarak cevap veriyorsa doğru yoldasınız ama hemen gaza gelmeyin! alın bölgesinde biraz oyalanın, kaşları öpün, hafif hafif burna inin, yanaklar derken dudaklarının bitim noktasına küçük bir öpücük kondurup geri çekilin. hızlıca kızın ifadesine bakın. kızın gözleri açıksa ve size bakıyorsa ufak öpücüklere devam etmeniz gerekir, bu durumdayken dudaklara geçerseniz kız kaçabilir. kızın gözleri kapalı, yanakları al al, ağzı hafif aralık ise vakit kaybetmeden dudaklara geçini, bu anı ıskalamayın.

tebrikler dördüncü aşamaya geçtiniz. öpüşmenin başarıyla tamamlanması önünüzde tek bir engel kaldığının habercisidir. o engel ön sevişme ile sevişme arasındaki engeldir. eğer bu engeli de aşabilirseniz sevişmeye geçebilirsiniz yok eğer bu engeli aşamazsanız ön sevişme ile yetinmek durumunda kalacaksınız demektir. bu engeli aşmayı zorlarsanız kız ayağa kalkar, dikkat!! bu engel öpüşme devam ederken kızın elini tutup çükün üzerine koymaktır! bu öyle büyük bir engeldir ki burada anlatmam imkansız, yapanlar bilir. bunun için acele etmeyeceksiniz, ilk önce öpüşme faslından gereken verimi almalısınız. uzun süre, dudaklar kızarıncaya kadar öpüşmelisiniz, ardından ellerinizle kızın vücudunu hafif hafif yoklamalısınız, bütün bunlara olumlu dönütler alırsanız sıra ön sevişmeyi bitirme aşamasına gelmiştir. usulca kızın elini tutun, sevin, parmaklarını tek tek yoklayın sonra çekiştirmeden yavaşça getirip çükün üstüne koyun. koyduktan sonra elinizi çekmeyin, ilk başta illaki ufak bir irkilme olacaktır, bu irkilmeyi elinizle, “ben buradayım” telkiniyle aşın. eğer bu noktada direnç çok yüksekse zorlamayın. bırakın elini çeksin, ama öpüşmenin kesilmemesine dikkat edin, eğer elini çekerken kafasını da geri çekip “ne yapıyorsun sen ya” derse sıçtınız, hemen ereksiyonu kesip normale dönün. ama yok sadece elini çekiyorsa, öpüşmeye devam ediyorsa ikinci bir şansınız daha var demektir.
kız elini kaçırmamışsa tebrikler, bundan sonrası size kalmış nasıl sevişeceğinizi de ben söylemeyeyim. ama yok eğer kız elini kaçırmış fakat öpüşmeyi kesmemişse, eline ikinci bir hamle daha yapıyoruz. kız bu hamleye yine elini götürmenize izin verme yönünde eğilim gösteriyorsa, sona yaklaştınız demektir. yukarıda anlatıklarımı tekrarlayarak sonuca gidin, ama yok kız direnç gösteriyorsa sevişmeyi unutup o anın keyfini çıkarın. zorlarsanız ne olacağını biliyorsunuz.

o halde tanımlayacak olursak; ön sevişmede kızın elini çükün üzerine koyma eşiği kritik bir eşiktir. ön sevişme ile sevişme arasındaki eşiktir, bu eşik aşılırsa sevişme başlar, bu eşik aşılamazsa ön sevişme halinde kalır, bu eşiği aşması için kız zorlanırsa ön sevişme de yalan olur, kız kalkar!

kızı kaldırmayacaksın arkadaşım!

12 Aralık 2012 Çarşamba

doğuştan cenabet olmak

daha dünyaya gözümü açmadan başlamış bu bende. hani lööp diye açamıyoz ya gözümüzü, az biraz sonra açıyoz, yumuş yumuş gözlerle ağlıyoz zırlıyoz.. (benim ebemin taa götüne koyiim..) lan daha bütün vücut çıkmamış yaa. düşün arkadaş.. önce bi çıkarsaydın da götüme şaplak atarken ''ouuy hanım abla galiba bebeğinizin bacağını kırdım yaa.. çııt dedi şurdan..'' deseydin. anam da babama söyleseydi. babam da seni oracıkta zikseydi.. ters mi çıkarmış hoşaf nedir..? bizimkilerde cahilliğinden anlamamış, bu gerizekalı niye ağlayıp duruyo diye sorular soruyolarmış. anam 19 yaşındaymış zaten de babam 24 yaşında herif.. doğarken ebe benim bacağımı kırmış lan.. 2. ay içinde doktora gitmişler, doktor bu çocuğun bacaanı kırmışsınız olm siz demiş. napıyonuz çocukla yavrum siz, bebek lan daha bu. havaya mı attınız da tutamadınız..? bacaa ne kadar esniyo diye mi baktınız..? diye bizimkilere kızmış. kemik yamuk kaynamış. şimdi yapamayız ameliyatı daha bebek.. 7 yaşında yeniden gelin demiş. alçıya almışlar, ayak iyice sapıtmış gitmiş benim..

7 yaşında ilizarov yöntemiyle ameliyat olacakmışım, kanımda bi değer manyamış, sapıtmış.. ölüyomuşum amına koyiim masada.. zor kurtarmışlar. olamamışım. 10 yaşında geri gelin demiş. diyarbakır'dayız, ankara gata'ya gidip duruyoz manyak gibi.. babam sabırlı adammış valla. ne biçim yapmışız çocuğu deyip atmamış.. aslında bi kaç kere ''bizim çocuğun sadece bacağında değil bence sorun, beyni meyni de tam randımanlı değil sanki, de mi hanım'' minvalinde cümleler kurmadı değil.. neyse.. 1 senede 13 kere gidip geldiğimi biliyom bak. babam bana 2 koltuk alırdı trende, ayağımı uzatayım diye. bi keresinde sarhoş mudur nedir, uyandıydım, adamın tekiyle göz göze geldim karşı koltukta. herif geldi, sen paşanın çocuğu musun lan, ayaklarını uzatıyon deyip atarlandıydı, korktum.. koltuk değneğiyle bi geçirdim adama, yere düştüm sonra, dengemi kaybettim. sonra babam girdi adama falan. trende terör estirdiydik lan.. sarhoş demişken, bi keresinde de tren garına yan komşumuz bırakacaktı. adam her gün içen birisi. gara kadar sarhoş sarhoş getirdi. sonra annemin kulağına eğilip trende fare çok olur, dikkat edin kızım dedi, annem de gidesiye kadar ayaklarını koltuğun üstüne koyup, panda gibi gitti tee ankara'ya kadar. fare dediği de hırsızmış lan, ne bilek. sonra tam tren kalkacak, bu amca bunlara dokunamanızığk, dokunanı fururun, yiğeenime bi şey olursa yakarım olm sizi falan deyip sözde koruyacağına rezil etti kodu.. sonra tren kalktı, amca diğer durağa kadar bizle geldi.. manyak ahmet amcam benim.

bi kızdan hoşlanmıştım, yaş 12.. saçımı hayvanlar gibi jölelediğim zamanlar. sinüzit durumu bundan dolayı oldu işte. burnum ayarı kaçmış göt gibi, sümükler sevişiyo içerde. ben bu kızla cesaret edip konuşayım dedim, burnumda sümük baloncuk oldu, şişip iniyo, inip şişiyo.. kız da gülüp, ağlıyo, gülerken düşündürüyo. hem siktiri yedim hem bu travma yüzünden kızlarla konuşamadım kaç sene..

üniversiteye gittiğim ilk hafta, yer bilmem, iz bilmem. yolda artis artis yürürken ben bi tökezledim amına koyiim. ne düşebiliyom ne yürüyebiliyom. 4-5 koca koca adımlarla kafa önde saçmasapan bi tavır ve hareketle kendimi toparlamayı başarabildim. ilk bulduğum sokağa girip, kendime güldüm. oradan da sokağa bakıyom, biri bakıyo mu diye bi de..

yine üniversitede hoşlandığım bi kızla muhabbet etmeye çalışırken pandik yedim. anam deyip kıçımı öne aldım, kim bu manyak dedim. arkadaşım zannettim. değilmiş. o da beni bi arkadaşına benzetmiş, ondan pandik atmış. özür dilerim arkadaşım zannettim diyo. ne biçim bi arkadaşlıkları varsa manyak bebelerin..

uzun yıllar sonra gittiğim okulumda öğretmenimle konuşuyodum bahçede. işte inşaat mühendisi olduk sayenizde, sizlerin eseriyiz gibi yalakalıklar yaparken suratıma hayvan gibi abanılmış top yedim. yediğim gibi yere düştüm. toparlayamadım amına koyiim kendimi. hani yumruk yersin ya, ağzın yamulmuş gibi hissedersin, hocaya hehe ne biçim çarptı falan diyom.. ah şu gençlik yok mu falan gibi saçmaladım. 3 sene önce kızların götünü elleyen ben değilim sanki..

bu ameliyat sonrası bana gaz geldi basket oynadım bayaa bi süre. ama nasıl oynamak. sabahın köründe giderdim, akşamdan ayranı buzluğa atar, öğleyin de buz çözülür gibiyken içerdim, kemikleri geliştirelim, ''uzayalım'' falan diye. akşamda tee 22:00, 23:00 gibi eve gelirdim. 13 yaşından 18 yaşına kadar abandım durdum böyle böyle. yaşıtlarım kesmiyodu artık, siz kimsiniz olm gibi havalanır dururdum. bi gün böyle basket oynarken 2 metrelik bi adamla, artislik falan yaparken adamı sinirlendirmişim galiba, adam benim bacaama bi girdi, bacak ortadan ikiye ayrıldı amına koyiim. film falan çektirdik, benim uyluk kemiği ortadan ikiye ayrılmış. karpuz gibi yarılmış kemik.. ben alçıya falan alınır diyodum, platin taktılar lan. takmadan önce de bacağı asmak için dizlerimden matkapla deldiler. neymiş, bacağa ağırlık takıp, asıcaz. lan az önce kırıldı, nasıl acıyo amına koduklarım. matkapla delinip, metal çubuk sokulur mu.? yanlarından vidalayıp, astılar. robocop oldum iki dakkada.. ''uzayalım'' dedik, uzattılar iki-seksen..

hep derlerdi babayla araba sürülmez diye. bizimki de asker. asabiydi o zamanlar. rahat, hazır ol komutlarıyla gaza frene basıyom, düşün artık.. arabayı ilk sürüşüm.. gayet güzel gidiyoduk. köpeğe çarptık amına koyiim. ben köpee çarpınca babam da bana çarptı. durdur lan arabayı dedi. bak araba böyle sürülür deyip artislik yapıyo.. başka arabaya çarptı o da. burada babamın cenabetliği mi benim mi bilinmez.. bi daha bok sürersin bu arabayı dedi. ilk ve son sürüşümdü uzun bi süre. arkadaşlarınkini sürüyom ama travma yaşamışız.. korkuyom lan bildiğin.. 5 dakka sürüp bırakıyom. 2 sene önce babama vahiy geldi. hadi araba sürelim dedi. bomboş yerde, gayet güzel sürerken tekerlek patladı. şansımı sikiim.. arabasına almıyo artık bizim peder. nereye gidersek aileyle, onlar arabayla ben otobüsle gidiyom..

öss'de şansım güldü dedim. bi arkadaşla aynı sınıfa ve aynı kitapçığa düştük. gerizekalı eşit ağırlıkçı, ben sayısal.. adam matematikten soru istedi bi kaç kere, sallamadım. silgi parçacığı attı falan. döndüm, olm yakalanırsak sikerler, sus lan gibi işaret ederken yakalandım, ilk sene göte geldim.. bizimkiler dahil kimseye demedim. hala da bilmez kimse..

finalden 13 alacağım sınava sabaha kadar çalıştım. sınavın ortalarına doğru uyumuş kalmışım, 9 aldım, kaldım amına koyiim. okulda nam yaptıydım..

mukavemet diye ders var inşaat mühendisliğinde. o dönem 12 ders alıyodum. o günde 3 tane sınav vardı.. hepsine hayvanlar gibi çalıştım.. mukavemet vizesinde 4 tane a3 kağıdı verdim.. sonuç 05.. yine nam yaptım okulda. taşak olsun diye hocam 95 puanı nereden kırdınız dedim, yavrum 5 puanı ad soyad yazanlara veriyoz zaten dedi. bi de bildiğin bütün formülleri yazmışsın, benim hatırlamadığım bi formül vardı, onu hatırladım sayende diye taşağın kralını geçti..

lisedeyken arkaya attığım sakızın belli mi olur arkadaşın götünün altına düşer yapışır, güleriz dedim, sakız benim götüme yapışmış. hoca tahtaya kaldırınca kalkamadım.. durumu farkettim. zorlayıp kalktım. hoca sinirliydi biraz. mecbur gittim tahtaya. götümde de sakız sallanıyodu doğal olarak.. yürü çabuk tuvalete dedi, arkadaşta yardım ediyim hocam demiş, geldi. olm çok iyi bi yöntem biliyom, domal dedi. götüme sıvı sabunu boşalttı. suyla da bi güzel köpürtüp, sınıfa kaçtı.

üniversitede hayvanlar gibi hasta olmuştum. burnunum içinde mukuslar sevişiyo, erken boşalma var onlarda da, boşalıp boşalıp çıkmak istiyolar.. peçeteler sarmış dört bir yanımı. bi hatunla dışarı çıkıcaz. sevgilim değil ama ilik gibi hatun. teklifini geri çevirmemek olmaz. çıktık, bi bakkala girdik, sigara falan alıp para yerine türbe yeşili peçeteyi verdim bakkala. adam suratını ekşitip, manyak mısın kardeşim dedi. pardon ya dedim. elimi nereye atsam, yeşilin bütün tonlarında peçeteler çıkıyo. kız uzaklaşmaya başladı benden. neyse parayı verdim. oturduk bi mekana. adama şöyle gribe, nezleye iyi gelen bi şey yapın gözünüzü seveyim dedim.. herif gitmiş, koca karı ilacı yapmış. içinde bi sümüğüm yok. içerken kokladım. karabiber mi var ne var.. ben bi hapşurdum. sümükler bütün suratımı kapladı. toparlayamadım durumu da.

otobüse bindim, acayip yorgunum. nasılsa son durakta ineceğim, uyu gitsin dedim. nasıl bi uykuysa uyandığımda yine aynı yerdeydim. cam kenarındaydım, uyurken nolmuşsa artık taşak gibi büzülmüş kalmışım. şoför de görmemiş kesin ya da siktir et mi demiş nedir.. bi uyandım, bindiğim duraktaydım yine. mala bağladığımı düşündüm. bindiğim durağın bi önceki durağında indim. yeniden bindim, gittim eve.. kendimce zamanda yolculuk yaptım, geçmişe döndüm, zamanı geri aldım ama varacağımdan 1,5 saat geç vardım eve. oksimoronlu ironik bi paradoks yaşadım. o denli ne bok yediğimi bilemedim..

otobüste yer verdim, normalde uyuma numarası yaparım ya da yukardaki gibi hayvancana uyurum. ayağa kalktığım gibi şoför amca bana komplo kurdu, frene bastı. otobüste sadece ben yere düştüm. ayağa kalkayım dedim, şoför amca komplosuna devam ediyodu gaza bastı. bi ileri bi geri yerlerde süründüm durdum. sonra millet buyur deli oğlan senin yerin burası diye yer verdi..

denizde babamgile çabuk koşun, kına buldum diye bağırdım. sanki nolacaksa.. babamlar gelesiye kadar kına evrim geçirip boka dönüşmüş. kına dediğim şey bildiğin bokmuş. üstüne bi güzel dayak yedik babamdan. bokta tanıdık çıktı. babamın bi arkadaşınınmış..

babam yurt dışına falan gidiyo. film, dizi izlersin dedim. torrent kullanmayı öğretirken şu amına kodumunun sayfaları açılıyo ya.. ''her gün farklı bir sikiş seni bekliyor'' diye. o açıldı. sayfa açılmadan x'e tıklayayım kapansın dedim. heyecandan x'in yanına tıkladık, sayfa açıldı. bilgisayar dondu kaldı. ekranda cıbıldak hatun, kocaman sikiş seni bekliyor yazıyo. kapağı kapatmak zorunda kaldım. babam da ''olm bu torrent dediğin şeyi ben kaç senedir biliyom, sen devam et'' dedi.

istanbul'a ilk gelişim. babamlar alacak dışarıdan. telefonla tarif ettiler yerlerini. gittik bulduk, bi amca var yanlarında. anneyi babayı öptükten sonra ben bu adamı da öptüm, sarıldım. öne oturdum bi de mal gibi, sohbet ediyom adamla. inerken de öptüm, sarıldım yine. eve geldik, korsan taksiciymiş lan herif. ben babamın arkadaşı sandıydım. adam da zaten napıyo bu amına kodumun manyağa der gibi bakınıyodu. neyse, yine gidicem üniversiteye. babam istanbul kart verdi. metroya binmem gerekiyodu esenler'e gitmek için. turnikelerden geçerken okutcan bak yoksa gidemen dedi. metro çıkışında bakkala uğradım, sigara falan aldım. millet çıkmıştı çoktan. bu çıkışta yine turnike var ya. oraya kadar geldim, çıkardım istanbul kartı. lan okutacak mekanizma yok. zorlasam da çıkamicam diye düşündüm. mal gibi bekledim bi süre. millet geldi, tıkır tıkır geçti. daha tam büyüyemediğimi anladım o an.

freni olmayan bisikletin yokuş aşağı hızlanmasından sonra ya hala aşağıya gidip tarlaya uçacaktım ya da sağa dönüp o hızla otluğa uçacaktım. otluğu seçtim. sağa dönerken bisiklet sağ sol yalpaladı ve beni havaya fırlattı. bisiklet ve ben paralel şekilde uçarken ben önce burun farkıyla öne geçtim sonra havada iyi süzülüyomuşum ki bisikleti geçtim. 4-5 metre uçtuktan sonra inmem gerekiyodu artık. yer çekimini bulmuş adamlar o kadar.. koca otlukta kafam kadar büyük taşı buldum ve kafamı taşa çarptım. bisikleti geçtiğimden bisiklet kızmış ki sinirlendi ve o da üstüme düştü. taştan kafam yarıldı, 6 dikiş attılar. bisiklette koluma düştü, kolum çatladı.. sonra o kaza yerine geldim. koca otlukta sadece bi tane taş varmış..

sevgili olduğum kızın evine yatmaya gittim. kızın tatlı mı tatlı ama erkekleri de bi o kadar sevmeyen bi kedisi var. bu sevmeme konusunda karşılıklıyız. ama benim cinsiyet ayrımım yok, kedileri o kadar çok sevemiyor(d)um. neyse, kediyle oyun falan oynuyorum ama kedi gözüne kestirmiş beni, oynarken falan tırmalıyo. ben de yok ya acımadı, nolcak ki kedi cırmıından hehe derken manyak suratımı cırmaladı. acımadı ki acımadı ki modundayım hala ama suratımın yarısı çizik ve kan amına koyiim. seni gidi pisicik yaramaz şey falan derken bi daha cırmaladı, bu sefer kolumu. hatunla duygusal takılalım, belki sevişiriz dedik, savaştan çıkmış gibiydim. sevişme savaş oldu bizimki. yattık ama tedirginim. sahibinin yanında yatıyoz lan bildiğin. yok bi şey yapmaz gece falan dedi hatun. uyudum kaldım sonra. nasıl etkilediyse pisicik beni, rüyada kediyle boğuşurken bi tekme salladım buna, piyuuv diye uçtu. hızımı alamadım, gittim kedinin yanına, tekmeleyip duruyom hayvancağızı. tokatlanarak uyandım amına koyiim. meğer bizim hatunun bacaklarına bacaklarına tekmeyi savuruyomuşum.. kız da garibim acıdan ve şoktan tokatlıyo beni. mal gibi bi gece geçti. ayrılır bu benden yakında dedim. 1 sene çıktık..

araba çarpan köpeğe yardım ediyodum.. bana saldırdı. şşş olm sakin ol bobby.. sakin ol dedikçe köpek iyice dellendi, kolumu ısırdı. meğer o durumda köpek afalladığından kim yakınındaysa o yaptı sanıyomuş. aman ha, böyle durumda yaklaşmayın..

bu ameliyat sonrası doğal olarak yürüyemedim. bacakta bi mekanizma vardı. mersin'de cennet cehennem mağarasına gitmiştik. cehennem denilen şey öküz gibi bi çukur var böyle. cennet denilen de 450 kadar merdiven var, aşağıya iniyosun. babam aldı beni sırtına, normalde tek kişi inip, çıkarken zorlanıyo. babam da zorlandı zaar, biz yarı yolda yuvarlandık. babam 3'de durmuş, ben 15-20 basamak yuvarlandım durdum. cennet de cehennemi yaşadım..

yeni taşınmıştık, eşyaları falan yerleştiriyoruz. annem benim odaya yığmış eşyalarını falan. karışık bayaa içerisi. anneannem de bizdeydi. odamda namaz kılmış galiba, çünkü külotlu çorap gibi bi şey çıkarmış. ama yaşlı külotlu çorabı, kalın kışlık olanları. benim atkı fular karışımı olan şeyle neredeyse aynı renk. çabuk cif getir, çamaşır suyu getir komutlarıyla aşağıya indim, alışveriş yapmaya. atkı yerine o kalın külotlu çorabı geçirmişim telaştan boğazıma. süpermarkette niye gülüyolar bu kadar diye düşünüp duruyodum. kasiyer kız gülünce ben de gülücükler saçarak, muhabbet falan ediyom. eve gelince farkettik durumu..

köyde dedemlerin tuvaleti dışardaydı. sıçmak için girdik ama feci tırsardım, hala tırsarım. börtü böceklerle sıçıyoz, belgesel tadında. onlarca böceğe sikini taşağını açıyon o da garip bi şey. neyse haceti giderirken nereden geldi, nasıl çıktı, düştü mü noldu, çiyan dediğimiz orospu çocuğu böcek götümden ısırdı. anaaaam götüüüm diye attım dışarı kendimi. afedersiniz de götüm boklu boklu domalık vaziyette dolanıyom ortalarda. dedem hem gülerek hem de şaşkın ifadeyle noldu olm, götünü topla lan falan derken. götümü bi şey ısırdı dedee yanıyoom.. anam nerdeeee, anneeeee diye bağıra çağıra götümü gösterdim eşek kadarken anama, dedeme. zeytinyağı manyağı babaannem dur zeytinyağı sürek yavrım ya da çamur mu sürsek diye kendi içinde ikileme düşerken sonunda çamura karar kılıp bi güzel götü sıvazladıydı çamurla..

uçaklara karşı fobim var. ne yükseklik ne ölüm. sinüzit yüzünden ben ne kadar havalanırsam burnum o derece ötüyo. bildiğin yukarılara çıktıkça viyk viyyk diye ötüyo.

şantiyeye adımımı attığım ilk gün ayağıma çivi battı. lan tetanoz aşısı oldu muydum diye düşünürken adamın teki yat, vurdurcaz dedi. inşaatta sikecekler sandım. neyi vurduruyon bilader sen deyince, çıkar pabıçlarını, çorabını, kanı akıtcaz, vurdurman lazım ayağını dedi. koca değneği alıp, ayağıma ayağıma geçirdi herif. başka biri geldi, durumu söyleyince vurdurdu mu dedi. iyice aksın diye bi de o vurdu. ayağın şekli şemali kaydı..

velhasıl kelam, ben dünyaya gelmiş en şansız en bahtsız insanım galiba. doğumumdan bu yana bütün cenabetlikler beni buluyo. 3. senemde üniversiteyi kazandım, 6 sene, yaz okulu ve tek dersle anca bitirebildim. 2 kere işe girdim, ilkinde 15 gün çalışıp, çıktım, diğerinde 1 gün çalışabildim.. itin öldüğü yerdeyim.. servis yok sana dediler.. mal gibi kaldım istanbul'un göbeğinde. hala iş arıyorum. ama bu gidişle iş bulsam yaptığım binalar çöker.. zaten yapamam da.. evlensem ya kadın erkek çıkar ya da hiçbi şey çıkmaz.. şizofreni olduğumu öğrenirim.. bu gidişle benden de zaten bi bok olmaz. bizimkiler beni kesin cenabet yaptılar. zaten herkes öyle oluyo da. babam kesin şükür namazı falan kılmadı. bana da gusül neyin tutmuyo galiba. kendimi mi yaksam.. ölsem mi naapsam..? onda da arafta kalırım amına koyiim..

real eyes realize real lies


11 Aralık 2012 Salı

hoşlanılan kızın ortamdan erken ayrılması

en büyük acılardan biridir. akşam o da gelecek diye kırk yılın başında gömlek ütülersin, en sevdiğin pantolonunun paçalarını yıkarsın, tıraş olur, arkadaşının orijinal parfümünden su gibi sıkarsın, rocco’nun dil üstüne koyulan şekerlerinden alır ağız kokunu tazelersin, lan yeri gelir arkadaşından bir geceliğine iphone’unu ödünç alırsın şekil olsun diye. geceye gidersin, senden önce gelmiş masada oturuyordur. onun için hazırlandığını, ona hasta olduğunu anlamasın diye kafanla iğreti bir selam verip, ürkütmemek için onu iyi gören ama yakın olmayan bir yere oturursun.

yavaş yavaş ortam kalabalıklaşmaya başlarken sevdiği arkadaşları gelmiş, onlarla hararetli konuşmalara dalmış, gülüp eğleniyordur. derken saatine bakıp bir şeyler der yanındakilere ve bir anda kalkıp "benim işim var görüşürüz sonra, size iyi eğlenceler" deyip terk eder ortamı. paçaları tertemiz pantolon üzerine giyilmiş jilet gibi gömlekle, elinde deminden beri salladığın iphone ile kalakalırsın. bir an peşinden gidip “gitme” demek istersin, “gitme senin için geldim ben, sen yoksan burası yansın umurumda değil, ben senin yüzünü bir parça fazla görebilmek için geldim, gitme” demek istersin, ama diyemezsin, gider. gece sizin için orada biter.

bir kere bu makus talihimi kırmak için ortamdan ayrılan hoşlandığım kızın kolundan hafifçe tutup “gitme ya” dedim. gözlerime uzun uzun baktı, “sana mı soracağım” dedi. o gün kadın milletinden tiksindim, lan gidiyorsun bari işim var falan de, böyle pat diye atarlanmak da neyin nesi. bana mı soracakmış, “he bana soracaksın göt” demek vardı ya sürdüğüm açık parfüm başımı döndürmüştü konuşamamıştım. ne koyuyorlarsa içine koydumun yerinde?!

3 Aralık 2012 Pazartesi

sevişirken pozisyon geçişlerinden bunalan kadın

- şöyle dön…hışırt (döndürme efekti)
- …..pıfff
- kaldır biraz… biraz daha tıkırtt (kaldırma efekti)
- …offf
- az yaklaş bana, biraz geri çek... bacağını şuraya koy tıfıss (bacak koyma efekti)
- …ayh
- …tam olmuyor kalk bi sen… yok yok başın kalsın orda bısss (kafaya bastırma efekti)
- ….ımpfhh
- şimdi sen şuraya geç ben de…
- eehh sikecem ama senin yaptığın işi
- ne oldu ya?
- ebenin amı oldu lan sevişiyor musun vesikalık mı çekiyorsun amınakoyim
- ya noldu be
- bırak bi çekil ya yoga yapsam bu kadar zorlanmam
- valla anlamıyorum
- çekil lütfen bir kalkayım, götüm başım tutuldu kodumun yerinde
- …pozisyonlara mı bozuldun..
- 10 dakikalık sevişmede 42 pozisyon denedin ya la, erken boşalmamak için beni telef ettin
- ne alakası var be…
- siktir lan 1 saatlik pornoda bu kadar pozisyon olmuyor be

kadınlar sevişirken kendilerini bırakır arkadaşım, sevişmeyi dışarıdan izler, sevişenin kendisi olduğunu pek aklına getirmek istemez. ama sen böyle sürekli kadının yerini değiştirirsen, bacağını kaldırıp, kafasını bastırırsan farkındalık yaratırsın. kadına sevişenin kendisi olduğunu hissettirirsin ki sakıncalıdır. kadın haklı, erken boşalmamak, küçük esler vermek için, sevişmeyi zengin göstersin diye paso pozisyon değiştirdiğinizi hepimiz biliyoruz.

bak en kral pornoda bile olay 3-4 pozisyonda bitiyor ama maşallah sen pornoculara nazire yaparcasına 10 dakikalık sevişmene 8-15 pozisyon sığdırıyorsun. bu olmaz. erkek adam en fazla 4 pozisyon dener, her birinde de 5-10 dakika takılır. 3 dakika misyoner, 35 saniye doggy, 3 dakika kadın üstte, 1 dakika bacak omza olmaz. bu kadar pozisyon değiştirip, bu kadar zaman kazanıp yine de 10 dakikada boşalırsan haliyle ikinci sevişmede tepkiyi çekersin.

dikkat! misyonerle başla, kadını üste al, tek hamle ile bağdaş pozisyonuna geç, doggy ile devam edip başladığın yerde bitir. kendinin bile bilmediğin çakma kamasutra pozisyonları ile sevişmeyi heba etme. adın çıkar.

kadın davranışları

dahi anlamındaki -de’yi bu kadar sindirmiş ve içselleştirmiş başka bir yaratık daha yoktur dünya üzerinde. yalayıp yutmuşlar resmen. her fırsatta bu yeteneklerini gözünüze gözünüze sokmakta oldukça ustalar. siz kuru fasulye nasıl daha iyi özlenir, patlıcan nassı közlenir onun peşinde koşsanıza arkadaşım, ne işiniz var türkçe gramerle felan yaa?

‘’ebe bi elek ver’’ hesabı ‘’syby, bi örnek ver’’ dediğinizi duyar gibiyim. itiniz olur abicim, on yedi yıllık evliyim lan, bende örnekten çok ne var?

misalen; yoğun bir işgünü, mesainin en yoğun zamanında arar ve şöyle derler: ‘’syby, çocuk ateşlendi, hemen gel de bi doktora gösterelim!’’ eyvallah, çocuk mevzubahisse ben de hassasım, sikmişim işini gücünü. bırakıp gitmek lazım. gideriz, sorun diil. şansınıza doktorda sırada yok ise eğer, yarım saatte işini halledip geri dönersin zaten. nah dönersin amına koyiim, o iş öyle olmuyor işte:
- syby, buraya kadar gelmişken ‘bi de’ kulak burun boğazcıya gösterelim şunu.
- o niye yav? duymadın mı, sapasağlammış işte çocuk?
- olsun, gelmişken ‘bi de’ o görsün.
- ya işim var benim yaa!
- amaaan, boşver. memleketi sen mi kurtaracan la?
- o da doğru. neyse hadi, gösterelim bari.
- çıkışta unutturma, ‘bi de’ gözlükçüye uğrıycaz.
- oo oooff, o nerden çıktı imanım yaa?
- küçük kızın gözlüklerini aldım yanıma, gevşemiş vidaları. onu da yaptıralım gelmişken.

neyse işte, tam yazıyı burda bitirecektim ki, hazır buraya kadar getirmişken ‘bi de’ şundan örnek vereyim dedim anacım, iki dakka daha sabredin. misal, hafta sonu çocuklardan birine bişi alacaanız di mi? gittiniz bi yere, şansınıza girdiğiniz ilk tükkanda da buldunuz aradığınız şeyi. sanmayın ki hemen eve dönüp de camış gibi uzanacaksınız divana.
- ödüyom ben bunun parasını.
- hemen ne ödemesi yahu, ‘bi de’ öbür tükkana bahalım.
- yav neyine bahacaz balım, bunu aramıyo muyduk?
- belki orda daha ucuzdur, ne biliyon?
- ya ben parasında diilim gardaşım, maç başlıycak yaa!
- akşam ‘bi de’ fenerin maçı var, onu izlersin panpişim. hadi yürü yürü.
- ulan benim günahım neyidi, kime ne kötülük ettim ben yaa?
- ‘bi de’ sana bişiyler bakalım, kış geldi artık. kalmadı üstünde bişi.
- hay o kışın amına koyiim ben emi! niye vakitsiz geldi ki böyle?

demem o ki gençler, evleneceğiniz kızı iyi araştırın. evlilik teklifini yapmaya karar vermeden önce bi sınavdan neyin geçirin. sınav mümkünse klasik olsun. verin bunun eline bi yazılı metin, içindeki dahi anlamındaki –de’leri bulsun. başarı oranı yüzde elliyi geçenin yanından ardınıza bakmadan kaçın.

imansız oluyo öyleleri. bişi biliyoz da konuşuyoz abicim.

senyazmasanbenyazmasam


30 Kasım 2012 Cuma

her sevişme sonrası teselli bekleyen kadın

- kendimi kötü hissediyorum
- neden?
- kirliyim ben
- ya yine mi aynı şey?
- ailem beni bu halde görse…
- yahu ailen seni niye bu halde görsün
- şimdi kapıdan babam girse ne derim ben
- seni bırak ben ne derim o daha kötü
- hep kendini düşün zaten… kirliyim ben pisim
- merve lütfen ama ya, seven iki insanın birlikte olmasından daha…
- annem girse şimdi kapıdan
- ohoo kime diyorum ben ya
- kardeşim girse…

böyle kadınlar var, her sevişme sonrasında aslında yaptıklarının kötü bir şey olmadığına dair ikna edilmeyi bekleyen kadınlar var. kapıdan o anda içeri annesi girse ona neler söyleyebileceğini öğrenmek isteyen kadınlar var. seviştiği için kirli, pis olmadığını, dünyada sevişen tek çiftin kendileri olmadığını duymak isteyen kadınlar var.

bu kadınlara karşı sabırlı olmak lazım. sarf edilecek en ufak yanlış söz geri dönüşü mümkün olmayan sorunlara yol açabilir.

- şimdi kapıdan babam girse ne derim ben
- naber baba, şimdi seviştim biraz sonra gelebilir misin dersin
- ……..
- şaka yahu
- bırakır mısın beni
- ya valla şakaydı
- lütfen bırakır mısın.

diazepam

29 Kasım 2012 Perşembe

üst kat komşuya mektup

merhaba kemal bey nasılsınız? kemaldi değil mi? isminizi komol olamayacağını düşünerek bir akıl yürütme yoluyla buldum, umarım yanlış anlamamışımdır.

sağlığınızı sıhhatinizi sormama sanırım hacet yok. bir beygir kadar mukavemetli olduğunuzu dün gece bir kez, bir kez, bir kez, bir kez ve toplamda dört kez daha hatırlattınız. gelen konuklarımızı hakkıyla ağırladığınız için nacizane bir komşunuz olarak gururlanmadım değil. gerek semtimizin aydınlık yüzünü, gerekse ecdadımızın temel meşgalelerini koruduğunuz ve yaşattığınız için minnet duydum. insan minnet duyarken o an yaşanan ne varsa hepsini paket olarak duyuyor elbette. bu da bizim müteahhitlerimizin ucuza kaçmalarından kaynaklıyor canım. yoksa herkesin irili ufaklı minneti kendine.

komol bey, dün gece ne güzel bir geceydi değil mi? gerçi sizinle olan münasebetimiz sabah 4'ü buldu. o kadar içildikten sonra eve o saatte girmek de normal ama. evinizi çok sevdiğinizi ve hiç eli boş gelmediğinizi bilirim. sabahın körü de olsa bu tutkunuza yine bağlı kaldınız ya vallahi helal olsun. gerçi o içkiler nereye içildi hiç anlamadım, maşallahınız var :)

inanır mısınız bazı sabahlar nefesinizi ensemde hissediyor ve irkilerek uykumdan uyanıyorum. siz bazı gerçeklerin üzerinde yoğunlaşırken ben aynı saatlerde o gerçeklerin rüyasını görüyor oluyorum. yani küçük bir empati yaparsanız olayın en civcivli yerinde aşağıdan gelip sizin zilinizi çalmam gibi bi şeye tekabül ediyor bu durum. aşka olan saygımdan elbette böyle bi şey yapmam mümkün değil ya da bir diğer deyişle beni de sikersiniz diye korkuyorum. o yüzden nöbetçi yengenin "çoooooooooooooook güzeeeeeeeegghhhllll" nidalarını yorganımın altından, biraz da sinmiş ezik bir garson boy çocuk gibi dinlemeyi tercih ediyorum. bu esnada ister istemez zihnimde iki çıplak bedenin silueti beliriyor. fakat tahmin ettiğiniz gibi bir görüntü değil bu. daha çok boyunlarından eritilmiş kuyruk yağı akan ve birbirine dolanmış iki adet lombak karakteri gibi...

komohhh bey samimi söylüyorum ki artık samimiyiz diye düşünüyorum, bu kadar kadını nasıl düşürdüğünüzü de keşfedemiyorum. fiziksel olarak bodrum veya marmaris'de gündüzleri halk plajında takılıp geceleri barın üstünde lambada yapan emektar erkek arkadaşlarımıza benziyorsunuz. ankara küçük yer, gittiğiniz bi kaç yerde rast geldim de hep entel-tiyatrocu-bohem vatandaşların hayatlarını erittiği mütevazi barlardı. acaba umutsuzlara umut olmak için mi böyle bir yöntem seçtiniz ki? olaya sosyal sorumluluk olarak mı yaklaşıyorsunuz acaba? vardır bi bildiğiniz diye düşünüyorum.

sizi daha fazla meşgul etmeyeceğim. malum git-gel yol yorgunusunuz. kendimle ilgili değişimlere katkıda bulundunuz, bunu da söyleyeym dedim. allah razı olsun, artık saat 6 dedin mi ayaktayım. ne bir uykululuk hali, ne bir yataktan çıkamamak. bu sabah gelmeden önce 4 çeşit yemeğimi de yaptım, artık akşama ayaklarımı uzatıp bir sonraki bölümünüzü heyecanla beklemek kaldı. beri yandan insani ve hormonal bi takım taleplerimi yitirdiğimi de söyleyim de sevinin hadi hadi :) işte bu da sırf bi takım zevkler uğruna belki de yanlış insanlar seçmeme mani oldu. seks hayatım bitti tşk :)

gerçek bir öğretmenmişsiniz sevgili komşum. hem de hayat gibi, sike sike öğrettiniz!

hakkınızı helal edin, kombiyi de çıkarken kapatın. sıhhatler olsun.

altta kalan komuşunuz : tanrı şiva

25 Kasım 2012 Pazar

çağımızın hastalığı ilgi manyaklığıdır

çağımızın hastalığı budur, sosyal olma isteği, toplumun ortalamsının üstünde olma isteğidir. facebook-twitter-tumblr-foursquare felan hepsi buna hizmet ediyor amk. nasıl mı? açıklıyorum

facebook modası geçsede en çok arkadaş edinme,en çok beğeni alma, herkeşlerden üstün olduğunu belirtme aracıdır. süsle babam süsle amk anlamlı sözler müzikler bilmemneler. eskiden etiket çakma olayıda vardı o artık 4square da. herkesde madoda clupta herkeste risotto yiyor amk kimse tarhana çorbası içmiyor.(aksi örnekleri içten insanları tenzih eder alınlarından öperim)

twitter:twit nedir amk, faceooktaki durum olayının aynısı bide kuş var. anlamlı şeyler yazayım komik oalyım bilgi boğayım hede hödösü. işin içine twitter girdikten sonra sosyal medya adını sık duymaya başladık. olay sosyal medya olduya vay amk ben böyle ilgi manyaklığı görmedim arkadaş. yarak kürek tipler çıktı bide kitap yazdılar bu sayede para kırdılar amk.

tumblr:bu daha çok kezban kızların kullandığı birşey tam çözemedim ama arada anlamlı sözlerlerle resimler var. resimleri biri tumbılıyor sende odnan tumbılıyorsun. genel tema aşk-acı-sexi adam kadın resimleri-paris resimleri-fotoğraf makinası resimleri-çkulata-kedi

4square:işte bu.. adam utanmasa çıktığı yeri bile check-in yapacak bildirecek amk. niye major olunuyormuş. vay amk. herkeşlere ne kadar sosyal olduğumu göstermem lazım tribine girip kendinizi önemliymiş gibi hissetme adına heryrde chek-in yapan akılları sikem.

bunlar neden mi oluyor? insanlar arası samimiyet yok amk,bak sosyal medya sitelerine herkes birbiriyle anasıyla babasıyla içli dışlı. herkes muallak. eskiden çocuklar mahallelede oyun oynardı amk sosyal egoalrı tatmin olurdu sosyallik vardı şimdi bunlar var.burası sosyal egosu yerinde adamın yeridir.

özet: bambaleyo bambaleyyo o leyyo.

19 Kasım 2012 Pazartesi

kazıklanmak ile beleşçilik arasındaki ince çizgi

ilk defa bi yerde adana yerken oldu. adanalar bitti. çay alır mısınız dedi adam. alırız çay. ne var ki. bu bizim kültürümüzde var. yemekten sonra çay alırız. aldık. hesap bi geldi 4 tl fazla. adam çayı ikram ediyormuş gibi yapıp çay başına 2 tl almış. allah'tan masadaki pet suya dokunmamıştık da götü kaybetmeden çıkabildik. "4 tl'den ne olacak lan" deme hiç. paramız yoktu. menüden bakıyoz heralde kesemize uygun bir şey. o gün kenkart yüklemeyip o çaylar yüzünden eve yürüyerek gittik zaten.


daha sonra bi yerde yine yemek yerken, "içli köfte servisimiz var misafirlerimize. alır mısınız" deyip daha cevap veremeden tabağı koyup gitti adam. misafir dedi, servis dedi. biz onların misafiriymişiz sonuçta, öyle diyo adam, misafirlik bizim kültürümüzde var. tamam dedik. hesap bi geldi, 10 tl fazla. adamın yüzünde öyle bi ifade var ki, kesinlikle para almadıklarını düşünüyor bence. patron biliyo bi tek o içli köftelerin paralı olduğunu, kullanıyo bu herifleri. yoksa ben anlarım olum bana kazık sokacak adamı.


ondan sonra en son da bi gece klubündeyken (önceki anlattığımla aynı gece klubü. bi kere gittim yetti amına koyim) arkadaşla böyle sik gibi ayakta dikilirken ve neden böyle bi şey yaptığımızı sorgularken iki tane super sexy hot blow job webcamgirl kız "fotoğrafınızı çekebilir miyizzzzzz, hediyemiz olsun size" dedi. ben bi kıllandım aslında ama, arkadaşın dibi düştü böyle bi sürü pozlar vermeye başladı bi anda. sonuçta hediye bizim kültürümüzde var. hediye yani, ne olabilir ki. hediye dedi kız.


bi hesap çıkardılar 60 tl. 6 fotoğraf 60 tl. 4 tl'yi küçümsüyodun demin bak. nerelerden nerelere geldik. bi de iki tane acayip mini etekli çok ilginç kız koymuşlar, o fotoğraf makinasını götüne de sokamıyosun. yoksa sen ben gibi adam olsa valla ağzını burnunu kırarsın işte. arkadaş 40 tl'ye anlaştı bi şekilde. girmeseydi o kadar havaya. katalog çekiminde sanki pezevenk.


ayakta siktiler bizi osman ayakta siktiler bizi deyip duruyo. siktiler tabii.
bu kadar şey yaşadıktan sonra aynı yerde, başka iki tane taş gibi kız, "içki dağıtıyoruz almak ister misiniz" diye geldi. yerler mi lan artık deyip, siktir git bakışı attım. bozuldu kadın. döndüm arkadaşa dedim, "olm bütün dünya birlik olmuş bizi niye kazıklamaya çalışıyo. çok mu saf görünüyoz. sakın alma. sakın dedim bak burdan eve yürüyemeyiz çok uzak" dedim. tamam dedi. diğer arkadaşlar o içkilerden aldılar güzel güzel içtiler.


daha sonra bilmem ne festivali varmış, böyle şapkalar bi şeyler getirdiler. 10 kişilik grupta herkes aldı. taktılar şapkaları. biz almadık yer miyiz amına koyim. şapka dediğim de yaşlı şapkası ha. fötr şapkanın bi değişiği. eğlenesin diye getiriyorlar. bi şey değil, onu takan da eğleniyo. hemen bi değişiyo fotolar çektiriyo, sırıtıyo falan. lan ne acayip şey. şapka bu. ben araziye giderken takıyom o şapkayı. kıs kıs gülüyorum vodkaları içerken bunlar. hesap götünüze girecek, 1 hafta dışarı çıkamazsınız artık falan diyorum içimden.


gecenin sonunda gördük ki o vodkalar ve şapkalar harbiden hediyeymiş. sevgiline falan alıyosun ya bazen. gerçek bildiğin hediye. arkadaşla 6 tanesini 60 tl'ye çektirdiğimiz fotolara bakıp bakıp hüzünlendik. lan fotoda 60 tl edecek ne var. ben varım, arkadaş var. o mal 5 tl bile etmez zaten. ben de öyle bi adamım. bari biz kızları çekseydik de en azından bakar bakar osbir çekerdik.

jun misugi

17 Kasım 2012 Cumartesi

türk kızının cinsel devrim yapmasını beklemek

türk erkeğinin yıllardır içinde olduğu beklentidir. istiyor ki erkek, türk kızı cinsel devrim yapsın, artık evlilik öncesinde, taa lisede falan sevişme hakkını elde etsin, bekaret rafa kalksın, her erkek istediği kızla karşılıklı işbirliği içinde doya doya sevişebilsin, türk kızı sevişmeyi çok iyi öğrensin, nazlanmasın, istiyorsa hemen versin (!), vs. peki buna karşılık erkek ne yapsın? hiçbir şey yapmasın, kızların devrimini beklesin, yine leş gibi evlere, yine bir duşun bile zûl geldiği ortamlara kız atsın, yüzyıllardır sürdürdüğü gelenekten ödün vermesin. bir de bunun yanında karısı bakire olsun!

yani kızlar cinsel devrim yapsın, sevişmek özgür olsun ama evlenilecek bakire kız rezervi saklı tutulsun. erkek yıllarca istediği her kızla sevişsin, türk kızları rus kızları gibi olsun ama günü geldiğinde evlenebileceği, eline erkek eli değmemiş bakire kızını bulabilsin. yani kız devrim yapsın ama benim isteklerim hep baki kalsın. el ele tutuştu diye kızların töre cinayetine kurban gittiği, yeterince kan gelmedi gerekçesiyle kadınların öldürüldüğü, erkeklerin evlenmek için fellik fellik bakire kız aradığı bir ülkede, kızlar cinsel devrim yapsın, erkeklerle sevişsin ama erkeklerin bakire kız bulma hakkı saklı kalsın. devrim bir tek her kızın isteyen her erkeğe vermesi şeklinde vuku bulsun.

lan amın oğlu esteban senin o çok iyi sevişiyor dediğin rus kızı odasında sevişirken içeride yüksek sesle tv izleyen anasına babasına “ya ağız tadıyla bir seviştirmediniz, kısın şunun sesini” diyebilecek noktada. sevgilisine, “biraz ara verelim, başka insanların da tadına bakalım” diyebiliyor. bu rahatlığı sadece kendi kadınlığından değil, toplumun diğer kesiminin de rahatlığından alıyor. amerika’da liseyi bakire bitiren kıza uzaylı muamelesi çekiyorlar lan haberin var mı?

sevgili olduğun her erkekle seviş, bunu kimseye hissettirme, evlenirken de bakire ol. sen bir kızdan bütün bunları beklerken ne cinsel devriminden bahsediyorsun kardeşim. türk kızı size az bile yapıyor ben diyim. ben kız olsam bırak orospu olmayı memelerime bile elletmezdim amına koyim. ondan sonra arkamdan laf çıkar “bakire ama ağzına almadığı ne malum” diye, aklınız sırf orospu çocukluğuna çalışıyor yemin ediyorum.

bu arada ikidir türk kızlarının tarafını tutuyorum yanlış anlaşılma olmasın farklı bir amacım yok. ama kızlar derse ki… neyse ya boş verin.

diazepam

16 Kasım 2012 Cuma

cinsel soğukluk fotoğraflarında mantıksal çelişki

gör de inanma! posta gazetesinde manşetten haber girmişler, neymiş? vay efendim "erkeklerde cinsel soğukluğun sebepleri" aman efendim "penisi tomruk gibi yapmanın sırları.. kabotaj bayramına hazır olun!" yok aman efendim "vajinusmusa son! akşamdan suya ıslayın. sabahleyin, lahana gibi kendini salıversin..." duy da inanma! e haber dediğin de sadece yazılı olmaz, görsel de olması lazım. iyi de azıcık mantıklı olun yahu! bu nedir ülen?

haber; "erkeklerde cinsel soğukluk", görsel?













yani şimdi adamın yanında böyle bi hatun var ve götünü devirmiş, dana gibi yatıyor he? bunun cinsel soğuklukla ilgisi yok, bildiğin mallık.

****
peki şu;














binin sevişememekten saçlar ağarmış, peniste frontal bir duruş olmayınca rodin'in heykeli gibi düşünüyor. ya bırak! bırak!! lan o hatunun seksiliği, naim süleymanoğlu'nu rekor kırdığı halterle birlikte kaldırır. penis mi dayanır buna?

****
 haberin başlığı: "kadınlarda cinsel isteksizlik" görsel???












bu mu isteksizlik? gerçekten isteksizlikten anladığınız bu mudur? hadi diyelim ki bu... lan o adama biz kerkiniriz mına koim.. afedersin de bu kadında cinsel isteksizlik varsa, kendine bir adet eşek bir adet de kabak gönderiyorum... (mevlana mod on)

****

haberin başlığı: "erkeklerde erken boşalmanın sebepleri".. fotoğraf?

















bak hele bak bak... o adam erken boşalıyor öyle mi? aa neden acaba? neden erken boşalıyor ki, ay kıyamam yaa, tedavisi yok mu??.... lan biz boşaldık burada amına koduğum.. hala sebep mi arıyorsun pezevek? kadın olmasın lan sakın sebep???

****
 haberin başlığı; "ten uyuşmazlığı erkeklerde cinsel soğukluğu tetikliyor" fotoğrafı;












lan sikerim öyle teni de uyuşmazlığı da! sülün gibi hatun var, neymiş tende uyuşmazlık.. lan o kadının fotoğrafını karacaahmet mezarlığına götürsen, the walking dead dizisi çekersin. ama haberde bu kullanılıyor, e yuh! abicim azıcık yaratıcı olun be, azıcık! cinsel soğukluk diyorsan, cinsel soğukluğu gercekten anlatacak bir fotoğraf koyarsın. sizin koyduğunuz bu fotoğraflara bakarak "ouuu canım o yapamıyosa ben yaparım hımfss hımfss şıkşıkşıkşıkşık" diye osbir çeken adamlar var. berberde sıra beklerken ereksiyon olup, "abi ben ekonomi haberlerine bakıyorum ya, benim sırama arkadaş geçsin" deyip yerinden kalkamayan herfiler var... dolayısıyla biraz mantık! madem soğukluk diyorsun, koy şu fotoğrafı. millet baksın "bunu ben bile sikmem len! herif haklı anasını satayım. mis gibi blendax'ım var benim" desin.. al;


ne oldu? ahahahhaha.... şaka şaka al burdan yak;)


yazan:  mavi golge

15 Kasım 2012 Perşembe

çok seviyosun peki kendini

ne kadar seviyorsun dostum?

olum siz adam değil misiniz?
cevap vermeyen bi kıza niye üsteleyip 4-5 kere daha mesaj atıyorsunuz anlam veremiyorum hala amına koyim. bu kadar mı çukurdasın. seni buraya hapseden ne bunu biliyor musun onu bile bilmiyorsun.

arkadaşlar size ne diyeceğim bakın.
şu amına kodumun hayatında yapmanız gereken tek şeyi atlıyorsunuz. silinmez mürekkeple çizilmiş çizgilerin olmadıkça bu bok çukurunda yaşamaya mecbursun arkadaşım

ben buyum beyler
hayata bakışım bu,
beklentilerim bunlar,
düşündüklerim bunlar,
hissettiklerim bunlar. sizin karşı tarafa vermeniz gereken tek şey budur arkadaşlar. benliğiniz değil.
sonrasında ney? kem küm mü? cevap yok mu?
anasının amına kadar yolu var.

sen karakterinden, adamlığından ödün verdiğin müddetçe ağzına sıçılmaya mahkumsun arkadaşım.
tamam deli gibi seviyorsun. onun gibisini bir daha bulamayacağına eminsin hatta. onu daha kazanamadan kaybetmemenin planları peşinde en iyi bildiğin şeyi yapıyorsun. acı çekiyosun. acı çekmek bağımlılıktır beyler. bunu bu hale getiren de bu yaptığımız hatalar, verdiğimiz ödünlerden başkası değildir.

bakın beyler kendinizi sevin.
yaptıklarınızdan, attığınız adımlardan zevk alın beyler. aşık olacağın kız bile senin bu hayatı daha da zevkli kılman için bir neden. onun eksikliği senin hayattan aldığın zevki sona erdirmez. bir parça azaltır. şunu unutmayın sonsuzdan 1,2,3,4,5.. de çıksa sonsuz "değeri" değişmez. hayatta zevk alabileceğimiz şeylerin sayısı da sonsuzdur arkadaşlar bunu unutmayın.

hayatınızı kız merkezli değil, ben merkezli hale getirmeyi öğreniceksiniz arkadaşlar. bu kesinlikle şart. bunu gerçekleştirdiğiniz takdirde "o"'na da, onun gibilere de bakış açınızın nasıl değiştiğini göreceksiniz. tabi bunun yanında "o" nunda size karşı bakışlarının da nasıl değiştiğine tanık olucaksınız.

soruyorum şimdi bakın
neden "siken sevilir" ya da "piç olucaksın abi" gibisinden şeyler duyarız her zaman?
neden mi?
o piç dediğin eleman çünkü kendisini seviyor beyler. kendi başına eğlenmesini, hayattan zevk almasını çok iyi biliyor. aha kızın da dibinin düştüğü olay burası arkadaşlar. hayatını yanında yaşamak istediği insan bu. kendini ona tamamen adayabileceği insan tipi de bu.

özet mi istiyorsunuz
kendinizi sevin beyler. mutlu olacak o kadar çok şey var ki inanın bunları görmeye başladığınızda geriye dönüp baktığınız zaman nelerin değiştiğine inanamayacaksınız. kim olursa olsun, sonucu ne olursa olsun karakterinizden hiçbir şekilde ödün vermeyin beyler. insan ilişkileri içinden çıkılamayacak kadar karışık gözükür. değildir. temeli budur.

sizi seviyorum. ama kendimi daha çok.

öyle bir sevişmek ki komşuya sigara yaktırmak

bir zamanlar şişhane'de oturuyorum. o zamanlar metro istasyonu da yok ortada. kardeşle beraber 2 oda bir salon evin salonunda yaşıyoruz. tamamına kira ödüyoruz ama ev o kadar soğuk ki kimse odasında kalamıyor. bu iki oda ve mutfağa yazlık muamelesi yapıyoruz. aslında banyo en soğuk yer ama zaruri ihtiyaçtan illa ki kullanıyoruz. arkadaslar eskişehir'de yaşadım, aha şu an kafkaslardayım ama ben şişhane'de üşüdüğüm kadar hiçbir yerde üşümedim. evin cephe kısmı boydan boya cam. sanki bana mies van der rohe ibineler. bre mimar bre müteahhit, sen taaa 40 yıl önce, pimapen yok çift cam yokken, kalorifersiz bir eve bu kadar camı neyine güvenerek yapıyorsun. sayenizde romatizma sahibi oldum ben.


akşam yatıyoruz sabah camları içeriden araba camı gibi temizliyoruz. yaban olduk çıktık orada. biz evde 2 kişiyiz, 2 de kız arkadaşımız var. kural şu: kız arkadaşı gelen odalardan birine geçecek, yalnız olan salonda yatacak. çift olan nasılsa kız arkadaşıyla ısınır diye böyle bir gelenek başlattık. şimdi burada akıl sahibi insanlar olsa olay şu şekilde gelişir: o kız o eve 1 gelir 2 gelir bir daha da gelmez. ama şansımıza sadakat çeşmesinden nasibini almış kızlar çıktı. bana mısın demiyorlar. en verimli çağımda eve kız gelmesinden korkar oldum. gelmesin diye türlü numara çektim. sonunda da ayrıldık zaten. (kardeşim biraz dirençli çıktı. 25 yaşında ilk kız arkadaşını bulmanın gazıyla buzdolabında uyu desen uyuyacak kıvamda bir insandı.)
neyse işte anlatırken bile üşüyor insan. işte bu evde bir üst kat komşumuz vardı. bildiğin sıradan bir tip. zayıf, esmer bir tip. bir de manitası var. arada rastlaşıyoruz. merhaba merhaba. ama gel gör ki gece oldu mu bu ayı ininden çıkıveriyor. çığlık çığlığa ortalık. böyle sekse şahit olmak bile gurur. duvardan duvara sektiriyor, camdan atıp kapıdan yakalıyor bizim kazanova.


bir iki üç, beş ona derken kanıksadık artık. bunlar sekse başladığında televizyonu kapatıp konsantre oluyoruz, uzaklara dalmalar kendinden geçmeler vs. bunlar sevişiyor biz duşa giriyoruz, bunlar vuruşuyor biz paket paket sigara içiyoruz. 12 cm döşeme var arada, neredeyse aynı odadayız. 1 ay böyle geçti. artık dışarı çıkamıyorum, akşam matine kaçıracam diye. eşten dosttan da oluyorum. öyle adadım kendimi bu pezevenk komşuya.


o dönem bu herif sevişiyorsa ben napıyorum diye düşünüp bunalıma girmişliğim var. hayır herif idolüm olmuş, şikayete de çıkamıyorum. ibneliğin ucundan döndük lan biz. gerçekten öyle bir sevişmek var ki gencler, sigaradan geçtim komşuyu öroyine bile başlatır. siz siz olun ses yalıtımsız apartmanda oturmayın.

uzakara

14 Kasım 2012 Çarşamba

ölü çocuklar gülümseyemez

Televizyon dizilerinde eşcinselliği komedi unsuru olarak gösterdiniz bizlerden homofobik olmamamızı bekleyemezsiniz.

Her reklamda kadın vücudunu kullandınız bizden kadını metalaştırmamamızı bekleyemezseniz.

Bize savaşlarda ölenleri insan olarak değil; sayı, istatistik veya şehit olarak gösterdiniz bizden insan yaşamına saygıyı bekleyemezsiniz.

Geçmişteki muhteşem ülkemizin muhteşemlik sebebi olarak beynimize derslerde savaşları pompaladınız bizden şiddet karşıtı olmamızı bekleyemezsiniz.

Kendi okullarınızda beynimize islam'ı bir din olarak değil de tek doğru olarak öğrettiniz bizden başka dinlere saygı bekleyemezsiniz.

Bizlere aşkı ve seksi tabu olarak sundunuz, tanıdığımız her dişiyi zihnimizdeki kerhanelerimize hapsedip bilincimizde defalarca becerip dışarıda elele gezen çiftlere saldırmamıza şaşırmamalısınız.

Bize meslekleri sadece para kazanma aracı olarak sundunuz, dürüst ve namuslu işler yapmamızı bekleyemezsiniz.

Ödev olarak kısıtlı sürede zorla ucube Osmanlı-Türk edebiyatı okutup kendi istediğiniz fikirleri bulmamızı emrettiniz, bizden kitap okumamızı bekleyemezsiniz ya da PuCCa, Pink Freud gibi embesilleri okursak bizi yadırgayamazsınız.

Tecavüze uğrayan kadınları dışlayıp devlet eliyle işletilen kerhanelerde terlediniz, bizden kaliteli bir ahlak anlayışı bekleyemezsiniz.

Bizleri Türk, ingiliz, Alman, Ermeni, Arap diye ayırdınız faşist olmamız bizim suçumuz değil.

Her zaman kendi güzellik anlayışınızı dayattınız, zayıflamak için bir bok yemiyorsak, hayvanlar üzerinde test edilen kimyasalları sürmeden yaşayamıyorsak kızmayın bize.

Resim-müzik derslerini sadece zaman geçsin diye isteksiz hocalar tarafından verdiniz bizden sanat adına bir sik istemeyin.

Bizlere geçmişte yaşamış bazı insanları put olarak sundunuz, yasalarınızla onları korudunuz, özgür düşünmemizi ne yüzle isteyebiliyorsunuz?

Para kazanmayı yegane amacımız bellettiniz bize, para sahibi olmayı iyi bir şey olarak gösterdiniz, fakire saygı falan duyamayız biz!

Hayvanların bizim yaşamamız için gereken doğal bir kaynaktan başka bir şey olmadığına inandırdınız bizi, kedilere tekmelersem kızmayın bana.

Kötülüğü yasakladınız ve bizi iyi olmamız için zorladınız, eğer bu kadar kötü insan çıkmışsa ortaya baskıcılığınıza teşekkür edin.

Kendi leş düşünce yapılarınızı birleştirip bizim gibi bir nesil yarattınız. Bizler kanlı canlı insanlar değil sizin ölü zihniyetinizin cesetleriyiz. Sizler ölü bebekler doğurdunuz. Bizden mutlu olmamızı beklemeyin çünkü ölü çocuklar gülümseyemez!

Ve eğer olmasaydı tarihteki ilk meslek orospuluk Bu kadar orospu çocuğu olur muyduk?

yazan: mavi fok


13 Kasım 2012 Salı

bir şehir efsanesi

hiç unutmam, arkadaşlarla kerhaneye gittik, ilk gidişimiz hatta. soyundum ben, sadece çoraplar kaldı ayağımda. kadına "çorapları da çıkarayım mı" dedim, "risk budur" dedi kadın. "why not" dedim, yattım bunun üstüne. "dur yavaş" dedi, sandım ki benimki büyük geldi, kadın acı çekiyor. n'oldu dedim, "ya dün gece bi müşteriye gittiydim, sabah küvette uyandım" diye anlatmaya başladı. aha dedim, böbreği yeni çalınmış kadını becermeye çalışıyorum, yazık günah lan dedim ve sordum: "böbreklerin ikisini de mi almışlar?" tersledi, ne böbreği lan dedi. gece küvet fantezisi yaptık, uyuyakalmışım, her tarafım tutuldu, dedi.

 o arada, kerhanenin önünde yediğim tatlıların (ne olur ne olmaz diye 3 tane yediydim) horoyinli olduğunu anladım. benim kafa dönmeye başladı. hatunu öptükçe horoyin dudak yoluyla ona da geçmiş. biz beraber uçmaya başladık. derken kerhaneyi polis bastı. kız bakire dediler. orospu kız nasıl bakire olur, anlamadım dedim. götümüzden kan aldılar bizim oracıkta. kamil'den daha çok aldılar ama. neyse çıktık, sokakta bi çiçekçi çingene kadın, zorla çiçek satmaya çalıştı bana. kan alınan göte iyi gelirmiş. lan dedim, skerim çiçeğini de seni de dedim. kocam sksin seni, dedi. o arada hava kararmış. durakta beklerken bi tane genç kız yaklaştı, adres sordu. adresi tarif ettim, gitti. duraktaki adamlardan birinin okuduğu gazeteye göz ucuyla bakarken ne göreyim hamına koyim!

az önce adres soran genç kız meğer dün öldürürlmüş. aynı kıyafet, aynı saç, aynı kanlı surat. kanlı surat? hasiktir!.. otobüs geldi o anda. kalabalıkla birlikte otobüse binmeye çalışırken baldırımda ince biz sızı hissettim. arkada orta yaşlı bi kadın, bacağıma soktuğu şırıngayı gösterdi ve "aramıza hoşgeldin" dedi. aids'li iğneymiş. aids oldum ben napıcam diye düşünürken akbilimi kerhanede unuttuğumu fark ettim. cüzdanımı makineye yaklaştırıp ağzımla "düüürüüt" yapıp akbil sesi çıkardım. şoför "senin ben evveliyatını skeyim" diyerek itti kapıdan dışarı. kafam kapıya sıkıştı. şoföy amca şoföy amca dedim...

nikim yok benim

10 Kasım 2012 Cumartesi

iki erkek arasında kaldım diyen kız şımarıklığı

- inanmıyorum ya, i-nan-mı-yo-rum!
- ne oldu hayırdır?
- arif yok mu? bana benden hoşlandığını söyledi
- ee, sen hoşlanmıyor usun mesele bu mu?
- ya yok be, geçen günlerde de selim açılmadı mı kızım bana
- ee halletmedin mi o konuyu
- ya biliyorsun selim’i çok seviyorum ama sevgili gibi değil
- yani
- kaybetmeyeyim diye havada bıraktım, ucu açık bir süreç yani
- ee
- ee şimdi de arif? ne yapıcam ben ya, ne buluyor bu erkekler bende anlamıyorum ki?
- hıı evet zor
- ay lisede de böyleydi, geldim im ikisi üçü birden gelir.
- istemiyorsan söyle kızım çocukları oyalama
- ay anlamıyorsun ben ikisini de kaybetmek istemiyorum anlasana

biz seni çok iyi anlıyoruz ağzına sıçtımın şımarığı. istiyorsun ki hiçbiri ile sevgili olmayayım ama her ihtiyacım olduğunda hepsi peşimde pervane olsun. hiçbirine sevgi vermeyeyim ama bunu hiçbiri bilmesin, sürekli sanki onu sevecekmişim gibi tetikte olsun, sürekli beni elde edeceği günün hayali ile yansın, bu ateşi hiç söndürmeyeyim, küllenir gibi oldu mu bir eline dokunayım, biz saçlarını seveyim, yanağına sıcak, ıslak bir öpücük kondurayım aklı uçsun, benden vazgeçmeye niyetlendiğine pişman olsun. ben bütün bunların planlarını kurayım, ama yakınımdaki kızlara da sürekli bu konudan şikayet ederek ne kadar istenen, arzulanan, iki erkeğin arasında kaldığı için zor durumda olan kız imajı çizeyim.

diazepam


Adım tahsin yolbeyli, 23 yaşındayım.

bu yaz tatlilinde komşumuz ayfer ablayla yaşadığım macerayı sizinle paylaşmak istiyorum...
ayfer abla iki yıl önce kocasıyla birlikte apartmanımıza taşınmıştı... ve ben, o günden beri onun için çıldırıyordum...
ayfer abla 32 yaşında 1.65 boylarında beyaz tenli enfes bir kadındı...

kocası ümran abi 39 yaşında 1.85 boyunda atletik yapılı, yanık tenli, nefis bir adamdı... ama konumuz o değil, konumuz ayfer abla...

ayfer abla sürekli giydiği askılı bluz ve mini etekle aklımı başımdan alıyordu. bir gün dayanamayıp kendisine açıldım...

-ayfer abla sürekli niye aynı şeyleri giyiyon? insan kokar yav...
-yıkıyoruz herhalde...

aradan günler geçti... o gün başıma geleceklerden habersiz, semtimizin bakkalı ismet abiyle sohbet ediyordum...
ismet abi 43 yaşında 1.50 boylarında buğday tenli, buğday gibi bi adamdı... oldukça atletik bi gülümsemesi vardı...
konumuz ayfer abla olduğu için onu da es geçiyoruz...

ben bakkaldayken içeri ayfer abla girdi... üzerinde vücut hatlarını belli eden bir tişört vardı... nereye gittiğini
sorunca köpeği muffy'yi gezmeye çıkarttığını söyledi...

muffy 1,5 yaşında, 40-45 santim boylarında enfes bir köpekti... ipek gibi tüyleri... amaan, ayfer ablaya geçiyorum...

ayfer abla beş on dakika muffy'ye göz kulak olabilir miyim diye sordu. hemen kabul ettim tabi... eğilip köpeğinin
tasmasını takarken gözlerime inanamadım... sütyen giymemişti!!!

aklımı kaybedecek gibi oldum... elim ayağım birbirine dolanmıştı... sonra ayfer abla muffy'yi bırakıp gitti...
o gidince hayvan huysuzlandı... havlamaya başladı... sakinleştireyim diye kucağıma alınca gözlerime inanamadım... sütyen giymemişti!!!

hemen ismet abiyi kontrol ettim. o da sütyen giymemişti!!! peki kimdi bu sütyeni giyen?!... tanrım yoksa...

aman allahım ben giymiştim! hem de annemin sütyenini giymiştim! hatırlıyorum annem bu sütyeni tuhafiyeci erhan'dan almıştı...

tuhafiyeci erhan 1.75 boylarında, kumral... lan ben bu sütyeni nasıl giydim lan?!.

hemen sütyeni çıkarıp muffy'ye taktım. muffy çıkarıp, ismet abiye attı... ismet abi de dolgun kalçalarını sergileyerek
sütyeni tezgahın altına sakladı...

o esnada ayfer abla içeri girdi!.. üzerinde vücut hatlarını gösteren bi gömlek vardı... hani tişört vardı, gömleği ne
zaman giydin diye sorduk... tuhafiyeci erhan'a uğradım ondan aldım dedi...

tuhafiyeci erhan 1.75 boylarında, kumral. bi dakka noluyo lan orda? vay şerefsizler!!
-git lan! git!..

işte böyle.. artık muffy, ben ve ismet abi her gün buluşup sevişiyoruz... hayat bizim için çok daha renkli oldu. öyle değil mi ismet abi?
-harbiden dolgun mu lan kalçalarım"

8 Kasım 2012 Perşembe

sevgili gelecekteki sevgili

ben artık hayatı, orhan veli şiirleri tadında basit ve güzel yaşamak istiyorum. "şimdi ne demek istedi bu" diye düşünmek istemiyorum. "şimdi biz neyiz, seviyo mu" filan diye düşünmek istemiyorum. huzur istiyorum kısacası. bana açık bir şekilde niyetini söylemeni istiyorum. "iki sikişelim kızım sonra ben yoluma bakarım" de amenna. kabul ederim yahut etmem bu benim insiyatifime kalmış bir şey. ama bana "zamana bırakalım, olursa olur" filan deme. çünkü ben daha iyisini bulduğun anda gözden çıkarabileceğin biri olmak istemiyorum. net ol, duygularımı sömürme. olduğu zaman konuşmak kolay. flört ederken adeta şair kesilmek kolay. ama olmadığı zaman susma. neden olmuyor anlat. mantıklı bir sebep söyle. "olmuyo işte, arkadaş kalalım" lafını duymak istemiyorum. neden olmuyor, açıklama yap. sorun ne, anan mı istemiyo, baban mı karışıyo, arkadaşlarının arasına mı çıkaramıyosun, çirkin mi buluyosun, başkasından mı hoşlanıyosun bi aç o "olmuyo işte"yi. ben hayatımda hep net oldum. belkilerim olmadı, olduysa da bir haftayı geçmedi hiç o belkiler. sana nasıl net davranıyorsam, o şekilde karşılık görmek istiyorum. karşına geçip "böyle böyle davranıyorsun demek ki bir sorun var. istemiyorsan bitsin" dediğimde "sen beni yanlış anladın işte demek ki sen istemiyosun" ayağına yatman benim zekama hakarettir. ki bu en kaldıramayacağım şeylerden biri. çok şükür ki normal bir zeka seviyesine sahibim. bazı şeyleri hissedebiliyorum, kendi çapımda anlamlandırabiliyorum. karşımdaki kendisini ifade ettiğinde anlamama gibi bir sorunum olmuyor. ama iletişim kurmayıp sonra "sen yanlış anladın" dersen paralarım seni. müneccim yarraa mı yedim göt lalesi, anlat da anlayalım neymiş sorun!

orhan veli şiiri dedim ya, işte o giderayak şiirindeki gibi, handan hamamdan geçtim. gün ışığındaki hisseme razıyım. saadetinden geçtim, ümidine razıyım. çok bir beklentim yok. çünkü beklentilerimi karşılayacak bir şey yok elimde sahip olduğum. şişkoyum, pek güzel sayılmam, bazı hastalıklarım var birlikte yaşamak zorunda olduğum. her xx kromozomlu canlı kadar ilgi istiyorum, kapris yapıyorum. buna karşılık sen de her xy kromozomlu canlı gibi davranacaksın. seni de anlıyorum. ama ben seni hayatımdaki en önemli insan yerine koyacağım. bundan şüphen olmasın. ailemden, arkadaşlarımdan, hatta bazen kendimden bile öne. buna karşılık senden de aynı şeyi beklemek zannediyorum ki hakkım. zira ben, iflas ettiğinde kredi borçlarını ödeyecek, kanser olduğunda sana bakacak, felç kaldığında altından bokunu temizleyecek kişiyim. bunları senin için yapacağımı söylüyorsam, yapacağıma da emin olabilirsin. ama aynılarını ben de senden beklerim. kullanıldığımı anladığım anda da senin ağzına sıçarım bak bunu da çok net söylüyorum.

kısacası artık ben erkek egosu okşamak istemiyorum. kimsenin götünü kaldırmak istemiyorum. kimsenin peşinden koşmak da istemiyorum. kimse de benim peşimden koşsun istemiyorum. kimseye mecbur değilim çünkü. mecbur olmadığım halde seninle olmayı seçtiğimi, ilk kavgadan, ilk anlaşmazlıktan, ilk zorluktan pes edecek biri olmadığımı da bil. sen net olduğun, yalana dolana kıvırmaya başlamadığın sürece ben senin yanında olurum her zaman. yanında olmadığım zaman yemeğini yedi mi saatini kurdu mu diye endişeleneceğim, öldü mü kaldı mı merak edeceğim birisin. sokaktaki herhangi biri değilsin. dolayısıyla sana herhangi biri gibi de davranmayacağım. bana herhangi biri gibi davranmanı da asla hazmedemeyeceğim. en azından günde bir kere halimi hatrımı sormanı, ilaçlarımı alıp almadığımı merak etmeni, iyi geceler dilemeni beklerim. aranıp sormayı, ilgi görmeyi,doğum günümün hatırlanmasını beklerim. çünkü bunlar sevgi belirtecidir. kuru kuru seviyorum demek değil.

ben çok zorluklar atlattım. nasıl aşıktım nasıl seviyodum ayrılırsam ölürüm diyodum, ayrıldım. ölmedim de. yoluma devam ettim. ve yine sanki hiç aşık olmamış gibi sevecek gücüm var. sen de gidersen hayatımdan, emin ol ölmem. ama gitmeni istemiyorum.

zipirinsan

ilk buluşmada yapılması gerekenler


kızlar için:

yemeğe gidiyorsanız hesap geldiğinde ödemek için hamle yapın. türk erkeği ödetmez, onu biliyoruz da, siz yine de yapın hamlenizi. olur ya çocuk beklemediği bir şeyle karşılaşmıştır, insanlık hali. siz elinizi attığınızda "aa olmaz... lütfen, hayır, benden, almam.." tarzı şeyler söyleyecek. 2 kere karşı gelin. 3 kere karşı gelmeyin sıkıntı çıkarmayın, ödemeyi yapmak üzere hesap şeysinin üzerine atlamayın, parayı masaya atmayın ve garson gelene kadar bu olayı bitirmiş olun. garson geldiği sırada hala "yhaa ben ödicemm" muhabbetine girip karşınızdaki adamı zor durumda bırakmayın.

mümkünse ilk buluşmada içkili bir yere gitmeyin. daha doğrusu mümkünse alkol almayın. alkol muhabbeti açar çünkü. karşındakini tanımaya gittin oraya. alkolün etkisiyle gelişen muhabbet ve yakınlaşma gerçek değildir. hem zaten adam gibi biriyse ilk buluşmada bara çağırmaz. eh hollywood filminde yaşamadığımıza göre ve çoğumuz 30 yaşın altında olduğumuza göre yemekte de kırmızı-beyaz şarap içmek durumunda değiliz.

tuvalette çok kalmayın, ama mutlaka tuvalete gidin, sistit olmayın.

hayvan gibi parfüm sürerek gitmeyin. hayvan gibi makyaj yaparak da gitmeyin.

dekolteyi iyi ayarlayın. kıyafet seçimine ne kadar uzun zaman harcarsanız o kadar yanlış bir kıyafetle gidersiniz. murphy amca sağolsun.

topukluyla yürüyemiyorsanız topuklu giymeyin!

vaktinde gidin. (bunu ben beceremiyorum ama olsun)

çiçek alıp da gelmiş bir romantikse "ayyhh ne gerek vardı" ya da "ben çiçek sevmem kieaa" gibi gerzekçe laflar etmeyin. bir daha zor bulursunuz öyle jesti. teşekkür edin. şirin olun azıcık. şirin iyidir.

karşı taraf konuşurken dinleyin. çok lazım değilse lafını bölmeyin. nefes almadan konuşuyorsa tuvalete gidin, geri dönmeyin.

7'de buluştunuz, saat 8 ve sen çok sıkıldın. ya kendi sevdiğin bir yere gitmeyi teklif et, ya hazırda bir arkadaş beklet ve onu çaldırdığında seninle karşılaşmış gibi yapıp yanınıza gelsin ya da gerçekten çok kötüyse "iş yetiştirmem lazım, ödev yetiştirmem lazım" tarzı bir şeyler de. ya da bugün de sıkıl be, nolacak. soru sor cevaplasın işte.

sıkılgan, somurtuk ve sessiz olma. abartılı, aşırı, gürültülü olma. rahat ol. insan o da. beğenmezse beğenmesin nedir yani?

yanaktan öpücük ilk buluşma sonu için idealdir. amerikan filmi olsa dudaklara yapış filan derdim de, değil.


iinflack