31 Temmuz 2012 Salı

ateist evine girdim vol 4

hadi devam edelim..

rafet el roman boşuna şarkı yapmamış amerika'ya arkadaşlar. gittik gördüm onayladım, güzel memleket. eğitim döneminde olduğumuz için zamanımız kısıtlıydı, bir an önce ateist üstadının ikametgahına vardık. kapıdaki siyah gözlüklü matrix terk adamlar bize kırmızılı mavili bir bileklik taktılar. içeriye izinsiz girişleri kontrol ediyorlarmış bu şekilde. ona da tamam deyip girdik.

açık konuşmak gerekirse üstadın mekanı baya taşşaklıydı. lüksün içerisinde sadeliği keşfetmek, bu şekilde tanımlayabilirim mekanı. türlü türlü kapılardan geçerek üstadın kabul odasına varacakatık. abi sonradan açıkladı, geçtiğimiz her kapıda bulunan ateistlerin derecesi farklıymış. üstada yakın olanlar ateizme kendisine en çok adayanlarmış.

artık odaların haşmeti giderek artıyordu. son odada altından avizeler, mücevherli şamdanlar vardı. o odadaki kapıyı açtığımızda üstadın odasına varacaktık. abi kapıyı açtı ve.

odada bulunan demirbaşların listesini çıkarmam kısa sürdü. bir masa bir sandalye bir yatak. evet her şey gösterişten uzaktı. o sırada huşu içinde bir sesle irkildik.

- hoşgeldiniz ben de sizleri bekliyordum.

zaten hep beklersiniz, herkes kahin bu edebiyat dünyasında.

- hoşbulduk üstadım, dedi abi. en seçkin öğrencilerimizi getirdim sizlere.

- evet yaklaşın bakalım bana.

hani romanlarda geçer ya, herifin bakışları içimize işliyordu diye. aynen o hesap, herif birimize bakıyor ne bok olduğunu anlıyor diğerine geçiyor. sıra bana geldi. bendeyken kaşları çatıldı.

- hepiniz çıkın, sen kal.

 aha dedim sakso zamanı. bu piskoposların falan oğlancılıklarını izledik zamanında. bu da o ayak çıkmasın.

- evladım sen neden inanmıyorsun ateizme?

- bana çok saçma geliyor hocam.

- sence bütün bu evreni bir yaratıcı yaratmış olabilir mi?

- ...

sıçtık amına koyayım.

- senin bu yaptığına, atefıklık derler.

- ne?

- ateist olmadığın halde ateist gibi davranıyorsun.

- hocam iyi ama siz de başka çare bırakmadınız. yurtlarınızda kendinizden olmayanı olduğu gibi kabul ederek barındırmıyorsunuz. yok nafile grubuymuş yok suruçmuş. isteyen istediğine inanır size mi kaldı bunu test etmek? sizin görüşünüze göre doğal seleksiyona şirk koşmak değil mi bu? o istediğini eler amına koyayım size ne?

küfretmiştim.. artık geri dönüş yoktu.

hoca bi geri tepti, bu çıkışı beklemiyordu. sen misin geri tepen patlattım şiiri.

- Ne ararsın ateizm ile aramda

Sen kimsin ki surucumu sorarsın?

Hakikaten gözün yoksa parada

inanana neden evrim sorarsın

olay bundan ibaret hocam.

- tamam çık abini çağır bana.

çıktım, gururluydum kendimi ezdirmemiştim.

abi odaya girdi, çıktığında yüzünden bir şey anlaşılmıyordu.

- yurda dönüyoruz artık. dedi, beni yanına çekti.

- ne dedin sen hocaya?

- bir şey demedim, sadece sorduğu sorulara cevap verdim.

- hocada büyük değişikliklere sebep olmuşsun.

ben ne yaptığımı sorduysam da cevap vermedi, yurda gidene kadar ağzını açmadı. velhasıl kelam uçak yolculuğu kısa sürdü, sonunda vatanımıza kavuştuk. yurt o sırada ateizm olimpiyatları dedikodusuyla çalkalanıyordu. tüm ülkelerden ateistlerin geleceği olimpiyatlarda ateizm şiirleri okunacaktı, çeşitli yarışmalar düzenlenecekti.

evet ateizm olimpiyatları 2 hafta sonra başlıyordu, diğer ülkelerden katılacak olan bazı ateist arkadaşlar da konaklamak için bizim yurda gelmişlerdi. amına koyayım çoğu da fakir tipli zencilerdi. yarım yamalak türkçeleriyle boktan boktan şiirleri okuyorlardı. amma şunu da söylemek gerekir, yurtdışındaki okullarımızda sağlam ateizm eğitimi almışlar. Australopithecus'tan homo sapiens'e olan gelişimimizi ezbere sayıyordu mübarekler.

o sırada hande artık sıradanlaşan evrim sohbetlerine çağırdı beni. ulan buna da gitsen bi dert gitmesen bi dert, her türlü kafan sikiliyor. neyse vardık abinin yanına. açmış yine bol yabancı terimli bir evrim kitabı oku babam oku. kime okuyorsun birader sen? aç da türlerin kökenini oku önce bi onu öğrenek ak. yarrak kürek kitap açmış onu akıyor.

raftan 15 tane kuşe kağıda basılmış kitap çıkardı, hepsi birbirin aynı.

- arkadaşlar bu efendimizin yazdığı " gençlik evrimi " adlı kitabın yeni baskısı. mutlaka okuyun, arkadaşlarınıza da okutun.

efendiniz kim la? bi de o çıktı.

neyse sohbet bitti ortaya domuz rostosuyla rakılar geldi. yurdun vazgeçilmz yemekleriydi bunlar. domuz rostosunu alerjim olduğumu sebebiyle yemiyordum. ama rakıyı mezeyle götürdüm beyler, yalan yok.

kafayı dağıtmak için lobide oturdum biraz. kendimi abuk subuk şeylere çok kaptırmıştım, biraz da gündemi takip etmek lazımdı. lobide, cam sehpanın üstünde duran mirve* gazetesini aldım. zaten koca yurtta başka gazete yoktu mına koyayım. neyse açtık manşette " kerfenefon " adlı örgütten bahsediyor. ateist liderlere darbe girişimi sebebiyle kurulan bir örgüt imiş bu. baya baya adam toplamışlar bu örgüte mensup olma suçundan. vay amına koyayım neler dönüyor memlekette.

çevirdim biraz sayfaları, ateizm ışığı adlı bir dernek tanıtılmış. işte dünya çapında ateizme katkısı olan bir dernekmiş falan filan, bağış yapmak lazımmış.

spor sayfasına geçtim hemen. imansızlar, darwinistleri 2-1 mağlup etmiş. iyi amk şike olayından sonra iyi toparlandı bu imansızlar.

kapattım gazeteyi amk başım ağrıyor uzun yazı okurken. gittim yattım.

* gazetenin imtiyaz sahibi tezek isimli yazardır.

artık olimpiyat kasırgası tüm yurdu kavurmaya başlamıştı. lobideki panoya bi program asmıştı abi, olimpiyat günü öğle saati ateizm bilgi yarışması gece ise devlet erkanının da katılacağı, tüm dünyadan gelen ateistlerin şiirler okuyacağı bir program hazırlanmıştı. iyiydi amk güzel bir değişiklik olacaktı. okumaya devam ettim, ateizm bilgi yarışmasında dereceye girenler, gelecek sene yurda kayıtsız şartsız alınacakmış. ulan ne şart var ki?

- abi pardon, seneye yurda yazılamıyor muyuz?

- yok bokarca, ateizmin belli bir seviyeye gelmemişse seni alamıyoruz. bunu öğrenmek için de sene sonu ufak bir sınava tabi tutuluyorsunuz.

vay amına koyayım sene sonu tekmeyi yiyorduk demek. ulan işin kötüsü bu aralar melis'le tekrar yakınlaşmıştık, ailesi benim ailemi evine davet etmişti. kız hemen benden bahsetmiş amk ailesine. bu ateislerde usül böyleymiş beyler, bunun nedenini sonra anlayacaktım.

- yaz abi beni bilgi yarışmasına.

- yurttan bir tek sen katılıyorsun yarışmaya bokarca, bizi utandırma.

nasıl olsa 3 yanlış 1 doğruyu götürmüyor, meydan boş.

bilgi yarışması, her bölgede belli merkezde yapılıyordu. bizim bölgede de merkez bizim yurttu. zaten olmasa şaşardım, sonuçta bu benim hikayem. velhasıl kelam yarışmaya 1 saat kala yemekhaneye indim, maksat havayı koklamak. inmez olaydım amına koyayım, rakiplere bir baktım, en azılı ateistler karşımda. hepsi de hizbullah tarafından kırmızı bültenle aranıyor. ulan dedim, tamam ödül umudu yok bari rezil etmeyelim kendimizi. aralarına karıştım.

- selam.

- kodlama işlemi yapmayan dna parçası?

- ne?

- bu bir soru, soru işareti var cümlenin sonunda.

- ne diyorsun kardeş?

- hmm, yarışmaya pek hazır değilsin sanırım.

- bir köy muhtarsız, bir resim ressamsız olmazsa bir iğne neysiz olmaz?

- ha?

- şimdi siktir git.

amına kodumun evladı bir de hızlı hızlı konuşup deha havası veriyor kendine. tüm rakipler de bunun gibi. yarışmaya kaldı 5 dakika. o sırada melis'in koşarak bana doğru geldiğini gördüm.

- bokarca, selam.

- aykut de istersen artık, bir kez ifşa olunca pek bir anlamı kalmıyor.

- al şu telsizi, yarışma boyunca sana yardım edeceğim.

vay amk, kız dediğin böyle olur aga. telsizi alıp ufaktan masama yerleştim ben, millet de yerini almıştı. jüri olarak yurt abisi, yurt ablası ve yurt eşcinseli vardı ahaha olsa iyi olurdu belki ama ne yazık ki yoktu, jüri iki kişilikti.

- evet arkadaşlar hazırsanız ilk sorumuzla başlayalım. konumuz evrim.

olmasa şaşardım amk.

- mutasyonların yüzde kaçı yararlıdır?

ulan benim bildiğim kadarıyla mutasyonların %99'u zararlı %1'i de etkisizdi. o sırada telsizden hızır gibi yetişti melis.

- böyle bir soru olamaz, mutasyonlarlar rastgeledir, zarar veya yarar gözetmezler. dolayısıyla belirsizdir.

ateistlerden de bu beklenir amk zaten. adam gibi soru sormuyorlar da cevabı belirsiz olan bir soru soruyorlar. her neyse aynen yapıştırdım cevabı. ulan bir de millet çakozlamasın diye, kendimden baya emin bir ton takındım. bizim yurt iyice coştu benden gazı alınca. tezahüratlar gırla gidiyor.

ulan hani her şey o kadar güzel gider ki artık bir çapanoğlu beklemeye başlarsınız, böyle bir duygu vardır. işte o duyguyu tam yaşamaya başlamıştım ki telsiz kesildi.. mına koyayım bir işimiz de hayırlı gitse kolumu kesicem.

- evet bokarca, allah kaldıramayacağı taşı yaratabilir mi? cevap veriyor musun?

bi siktir git amına koyayım ya sorduğu soruya bak.

- pas.

- bokarca pas diyor. bokarca ile ateistcan aynı puanda ve liderler. son soruya geldik artık.

yarrağı yedik. o sırada yurt abisinin hızla dışarı çıktığını gördüm. melis'le olan küçük oyunumuzu çakozladıysa bir de ona hesap vermek vardı..

8 yaşındaysanız ve aşıksanız hayat gerçekten çok zor.

- alo bokarca, sesim geliyor mu?

- abi? sen ne yapıyo..

- tamam sessiz ol çaktırma sonra konuşuruz. soruya odaklan.

vay amına koyayım abi sana oldu mahmut hoca.

- evet son soru geliyor. " ateizm isviçre'de bile olsa gidip alınız. " deyişiyle hepimizi derin düşüncelere sevk etmeyi başaran ünlü ateist kimdir?

ulan sizin çıkardığınız özdeyişi sikeyim. o anda kafamda bir şimşek çaktı, bu çakma deyişi olsa olsa ilk haftalarda bizim yurda gelen tufacı piç söylerdi. bakalım telsiz ne diyordu?

- bokarca, bunu serkan hoca söyledi.

- tamam abi, hallettim.

artık ateistcan'ın hata yapmasını bekleyecektik. süre akıyordu...

ateistcan cevabın nedir?

- şey böyle bir soru sorulamaz zira bu sözü birden fazla kişi söylemiş olabilir.

hahaha amına koyduğumun çakalı.

- bokarca, cevabın var mı?

- c serkan hoca kenan bey. son kararım.

- yarışmamızda şık yok?

- şey pardon televizyon açık yanda, ordan kafa karıştı.

- tebrikler bokarca, kazandın.

coştu bizim tribünler bir anda. melis'le abi belirdi kapıda, birbirimize sarıldık ağladık ve ağladık. bu kadar boktan bir yarışma için böyle duygusallaşmak ne kadar saçmaydı değil mi? o an fark edemedik.

yarışmanın etkisi hemen geçti, herkes geceki olimpiyatlar için hazırlanıyordu. odama çıktım, kapıyı açmamla tanıdık bir yüz karşıma çıktı. bizim yurdun önünde saat satan zenciydi bu.

- lan okinawu napıyorsun burda?

- ben açtı. şimdi tok.

- vay ibne seni. şiir mi okuyacaksın gecede?

- evet okuyacak.

heh heh hadi bakalım. olimpiyatların asıl bombası önceden dinine bağlı olan fakat sonradan ateizme geçen ve ismini değiştiren ünlü şarkıcı stephen dawkins'ti. ateist genç kızların sevgilisi stephen, şarkılarını tüm ateistler için söyleyecekti bu gece.

yavaştan takımımı giydim, ve olimpiyatların yapılacağı mekana yollandım.

devam edecek...

yazan: bokarca

28 Temmuz 2012 Cumartesi

ateist evine girdim vol 3

devam ediyor..

yurtta baya baya bayram telaşı var. küçükler büyüklerin ellerini öpüyor, büyükler küçüklere türlerin kökeni armağan ediyor. baya neşeliyiz. o anda abi lobiye fırladı ve on beş dakika içinde herifin geleceğini söyledi. iyi amk dedik geçti herkes yemekhaneye. bekliyoruz gavatı. bi 10 dakika sonra geldi bu. amk hoca hoca dediler herif 21 yaşında. yaşlı ateist olmaz sözüne bir kez daha güvendim. herifin posterine de yalçın abinin yaşlandırma tekniğini uygulamışlar, yaşını çakozlayamamıştım ordan.

neyse geldi kuruldu bu sandalyesine başladı konuşmaya.

- arkadaşlar merhaba. hepinizin bildiği gibi allah yok, din yalan. ( gülüşmeler )

amına koyarım dedim senin. devam et hele.

- burada sizin kafanızı ütülemekten çok kafanıza takılan sorulara basit cevaplar vermeye geldim. kendimi tanıtmam gerekirse, ateizm yoluna kendini adamış bir fukarayım. beni bilenler bilir, bir odada kuru ekmekle yaşarım bunu söylemekten hazzetmesem de. ateizm öyle bir mekandır ki ona 4 farklı kapıdan girilir. şeriat tarikat marifet hakikat kapıları.

lan noluyor amına koyayım herif tasavvufa copy paste çekmiş resmen.

- bu kapılardan giren 4 farklı kişi ateizmi farklı görür. dolayısıyla ateizmin 4 farklı anlamı vardır, bizim amacımız sizlere esas, hakikat anlamını kavratmak. dilerseniz şimdi sorulara geçelim.

bi alkış kıyamet koptu dedim noluyor çanakkale zaferinin yıldönümü mü. dur amına koyayım sorulara başlamadan kıllığımı belli etmek için bi oyun oynayayım dedim elimi kaldırdım.

- evet genç kardeşim.
- hocam öncelikle hoşgeldiniz. bir şey dikkatimi çekti, konferansa başlarken atatürk ve aziz şehitlerimiz için saygı duruşunda bulunmadık ve istiklal marşı okumadık. bunda bir kasıt aramalı mıyım?

ahaha bizim yurt abisinin kaşı gözü oynamaya başladı amk hocanın arkasında. iyi oldu ibnenin dölüne.

- bunu hatırlatman çok iyi oldu, unutulması büyük talihsizlik. hemen telafi edile.

havaya girdi amk.

ve sorular başladı. berksan ibnesi dikkat çekmek için elini kaldırdı hemen.

- hocam allah varsa neden afrika'da çocuklar ölüyor?
- evladım, biz allah yok diyoruz sen çok yanlış geldin galiba.

aahhaha amk evladı ya herifin tüm kan sikte toplanınca sonuç bu oluyor. başka bi piç elini kaldırdı.

- hocam ateizmin yurt sathındaki durumu nasıl?
- evladım devletin çoğu kurumu ateizme sempati duyar halde. son yıllarda özellikle aydınlanmanın ışığında ateizm büyük güç kazandı. gerek hocaefendinin emekleri gerekse de aziz milletimizin gayretleri sonucu bugün ateizm çok güzel yerlerde.

hocaefendi kimdi la?

- hocam bildiğiniz ateist fıkrası var mı?
- bir gün bir ateist bir de müslüman iki arkadaş uçağa binmiş. bir zaman sonra uçak düşmeye başlamış. müslüman her şeyi bırakıp ateistin dua edip etmeyeceğini gözlemlemeye koyulmuş. ateist de usulca gidip paraşütü almış ve uçaktan atlamış

ulan amk evladı düşen uçakta nasıl " usulca " hareket edersin? ha?

piç.

derken elimi kaldırdım.

- hocam merhaba yine ben. ateist olmasanız ne olmak isterdiniz?
- yine ateist olmak isterdim.
- siz baya baya bu yola başkoymuşsunuz öyle mi?
- ateizm boş bir tuvaldir resim yapmasını bilene.
- bu bildiğimiz ateizm değil mi?

yurt abisi öne atıldı o sırada.

- evet arkadaşlar bu kadar soru yeter. hocamızı da çok yormayalım. isteyen olursa hoca'nın yeni çıkan kahpe isimli kitabını alabilir, malum o kitabı satın alacak mallara ihtiyacımız var.

hoca da geldi geçti yurttan işte böyle. gel zaman git zaman ramazan geldi çattı. elbette müslüman alemine geldi ramazan, bizim hayırsızlara değil. velhasıl kelam ramazan gelmeden birkaç gün önce yurdun panosuna bir yazı asıldı.

" suruç tutmak isteyen ateistlerin danışmaya isimlerini vermesi rica olunur. "

suruç ne amına koyayım? olayın boku çıkmış gibi. gittim vardım danışmaya.

- pardon suruç nedir?
- aa bilmiyor musun? suruç 1 ay boyunca günde en az 5 öğün yemek yemektir.
- niye?
- bilmem biz ateistler böyle yaparız.
- mantığı ne yani?
- bilmiyorum böyle söylendi bize, hocalara sor istersen.

vay amına koyayım işin iyice suyu çıktı. ucu bize dokunmasa bari.

her yeri bi suruç telaşı sardı amk. millet evlerinden getirdiği yemekleri seferberlik ilan edilmişçesine depo ediyordu. ulan suruç tutmasak bi dert, foyamız meydana çıkacak. tutsak da bi dert, ben günde 2 öğünle doyan insandım. her öğün azar azar yerim amk diyerek niyet ettim, suruç dönemi böyle başlamış oldu.

ilk gün, 10 saat boyunca yemekhanede takılmak zorunluydu. kapılar kilitlendi, sofralar tıka basa donatıldı. paso açık büfe ye yiyebildiğin kadar. mahalle esnafını da ateist yapmış bu piçler paso onlardan yardım gelmiş yurda. her yeri ele geçirmiş sanki amına kodumun ateistleri. neyse yedik yemeğimizi tıka basa. yemek bitti derken herkesin önüne yığınla güllaç getirildi. bir de onu kaşıkla.

suruç dönemi sonunda bayram olduğu ve bu bayramda yurdun avrupa'ya bir gezi düzenleyeceği öğrenildi. yaşadık amına koyayım ilk defa bi hayrını görecektik ateizmin. melis'le de arayı baya soğutmuştuk belki sıcak paris gecelerinde bi yakınlaşma ihtimali doğabilirdi.

ilk durağımızın ingiltere olduğu öğrenildi. amk ne biçim ilk durak bu gidip de avrupa'nın en uzağından başlıyoruz, yakıt israfı. neyse dedim bu ateist piçlerin bir bildiği vardır. meğersem dawkins'i ziyaret edecekmişiz. iyi gidelim bakalım.

hey gidi avrupa be. adamlar sağlam medeniyet kurmuş beyler, uçaktan öyle gözüküyordu. neyse ingiltere'Ye sağsalim ayak bastık, ben alışkanlıktan eğildim toprağı öptüm. berksan hemen atladı:

- napıyorsun bokarca?
- doğa anayı öptüm berksan noldu?

siktir git amına kodumun evladı.

her neyse gittik oxford üniversitesinin kapısına dawkins'i görmeye. kapıdaki görevli kimlik soruyor. ulan dedim burası beyazıt mı al işte içeri turist olarak geldik. hık mık ettiyse de aldı sonra.

velhasıl kelam vardık dawkins'in kapısına. dawkins zorlu bir ateistti fakat ben onu yola getirmeye çalışacaktım.

dawkins'i bilirsiniz tüm ingilizliğiyle konuşur ingilizceyi. hatta bir konferansta kendisi de dem vurmuştu üst dudağının hareketsizliğinden. içeri girdik, ilkokul çocuğu gibi dizildik karşısına. well, well diyerek süzüyor bizleri. bizim yurt abisi ateizme olan katkılarından dolayı dawkins'e sikindirik bi ödül verdi. amına koyayım tahta heykeli altın suyuna batırmış herife kakalıyor. yavaştan söz almam gerekirdi artık. kısa ve öz konuştum.

- ya yanılıyorsan?

durdu bi. sağa baktı sola baktı. rafa gidip birkaç kitap karıştırdı. sekreteri aradı iki türk kahvesi söyledi. daha sonra başının ağrıdığını bahane ederek odadan koşarak çıktı.

şimdi birtakım zeki arkadaşlar şu videoyu getirecek bana.

https://www.youtube.com/watch?v=-uswy7r9KfA

bu video benim dawkins'e olan sorumdan sonra çekilmiş bir düzmecedir. herif cevabı iyice düşündükten sonra böyle bir oyun tezgahlamış. 

oradan çıktık şehrin ateizm müzesine gittik. dawkins sponsorluğunda açılmış. girdim içeri amk merak da ettim ateizm müzesinde ne olabilir deyu? etrafı camla kaplanmış bir taş karşıladı beni ilk olarak. altta da ingilizce açıklaması var. ulan ben ingilizceyi simple past'ta bırakmış adamım. çağırdım abiyi anlat dedim.

- buu, dedi. tanrı'nın kaldıramayacağı bir taş.
- nası oluyo yani?
- ya şimdi tanrı yok ya, dolayısıyla hiçbir taşı kaldıramaz. bu da sıradan bir taş bunu da kaldıramaz.

vay dedim sizin aklınızı sikeyim, yapacağınız işin amına koyayım.

devam ettik biraz daha. camlanmış bir sakal gözüme çarptı. açıklamaya baktım, darwin marwin diyo tamam dedim. herifler kendilerine has bir sakal-ı şerif imal etmişler.

biraz daha ilerledik, 2-3 tane maymunumsu-insanımsı fosil çıktı karşımıza. bir baktım yurt abisi ağlamaya başladı. noldu abi iyi misin derken bu açıklamaya koyuldu.

- bunlar hepimizin atası olan yüce varlıklar, duygulandım biraz.
- e bu kemikler plastikten.
- gerçek değil tabi ki bunlar, esinlenerek yapılmış.
- e sen niye ağladın o zaman?
- üstüme gelme bokarca durgunum bu aralar.

herkes ayrı manyak.

bir sonraki rotamız isviçre oldu. abi bize orada ezansızlığın ne kadar kıymetli olduğunu anlattı, kendince. daha sonra ateist nüfusu bir hayli fazla olan norveç'e gittik. güneşi gördüm filmindeki yel değirmenlerini gördüm, iyi oldu. genel kültür babında.

avrupa turumuz bittikten sonra abi bize ufak bir sürpriz hazırladığını söyledi. buradan yurda dönmüyormuşuz, dosdoğru amerika'ya okyanus ötesine gidiyormuşuz. yehuuuuu.

iyi de niye?

orada ateizmin en büyük üstadı varmış, o bize el verecekmiş.

yazan: bokarca
 
 to be continued..


25 Temmuz 2012 Çarşamba

ateist evine girdim vol 2

 devam ediyor..

yemekte domuz rostosu ve rakı vardı. kültür sentezi yapmış ibneler. her ne kadar kendimi müslüman olarak tanımlasam da alkol alırdım fakat domuz? yo dostum yo buna hazır değildim. karnım da aç. salatadan otlanmaya başladım, rakıyla eziyorum midemi de.

- sen neden yemiyorsun bokarca?
- midem biraz bozuk ya..
- alışık değil misin domuza?

orospu evladı aklınca muhbirlik yapacak.

- yoo alışığım hatta dedemin domuz çiftliği var. uzun yol geldim ya motor bozuldu.
- hmm peki.

 acı acına kalktık amk sofrasından. berksanı gördüm odaya çıkarken, gel kanka bi sigara içelim dedi. iyi dedim amk iştahı keser en azından. çıktık yurdun önüne. kızlı erkekli bir grup üşüşmüş oraya muhabbetin amına koyuyor. aralarında yer açtılar bize de. berksan iti hepsiyle kanka olmuş zaten, beni de tanıştırdı. laf lafı açtı neyse konu kaçınılmaz olarak ateizme geldi.

- ee millet nası doğru yolu buldunuz anlatın bakalım.
- ben, tanrı kaldıramayacağı ağırlıkta taş yaratabilir mi sorunsalından yola çıktım.
- kutsal kitapların özetini okudum ben, 2şer sayfa halinde öyle.
- ben tanrı'ya varsan beni çarp dedim çarpmadı. demek ki yokmuş.

bunlar yurdun mal kesimiydi, belli oldu. köşede sessizce sigarasını tüttüren adamlara yanaştım, iki karı kız muhabbeti ettikten sonra odaya çıkıp yattım.

sabah duşun sesine uyandım. hemen yataklara bi kesik attım, hande yok. melis'in de götü başı açılmış hep örttüm üstünü çarşafıyla berksan iti sulanmasın diye. usulca hande'nin duştan çıkacağı anı bekledim. ve kapı açıldı.

yoğun bir buhar eşliğinde burnuma vuran pahalı şampuan kokusu... ve buharların arasından o çıkageldi. hande. göğüslerinden dizlerine kadar inen vücut havlusu ve saçlarına doladığı pembe havlusuyla.

- günaydın aykut.
- günaydın, yalnız bokarca dersen sevinirim bloga yazıyorum.
- oh tamam. geç istersen ben çıktım.
- eh peki.

geçtim tokatladım çavuşu. hemen 5 dakkada aldım duşumu hazırlandım tam yurttan çıkıp okula gidecektim ki yurt abisi tuttu kolumdan. 

- bokarca okula mı gidiyorsun?
- evet abi.
- heh bak sana ne diyeceğim şimdi senin ev arayan arkadaşların vardır malum ilk günler. sıkıntıda olan varsa çağır biz yardımcı oluruz. maksat hayır işleyelim. öhm yani hayırdan kastım doğaya bi faydamız dokunsun. onlar da bir organizma sonuçta.
- tabi abi çağırırm.
- hadi zihnin açık olsun.

zihnin açık olsun ne amk? amma zorlamışsın be abi ateist olmak için. neyse okul yolu düz gider. olmazsa birkaç gerizekalıyı yurda getirelim de itibarımız artsın.

bok gibi geçen bir ilk günden sonra tekrar yurda döndüm. kapıdan içeri girer girmez abi seslendi.

- bokarca getirdin mi kimseyi?
- abi söyledim düşüneceklermiş.

bi siktir git amına kodumun kirli sakallısı. odaya geçtim, melis oje sürüyordu ayaklarına.

- kolay gelsin.
- sağ ol canım nasıl geçti ilk günün?
- iyi ya nasıl olsun, şey diyecektim bir şey yapıyor musun bu akşam?
- evet berksan'la takılacağız biraz.
- ?!

senin amına koymak farz oldu amk iti. 

çok fazla bir şey yapmadan uykuya daldım o gece. berksan'a olan kinim develeri kıskandırır boyutlardaydı. rüyamda bir deve omzumu yalamaktaydı ki dürtüldüğümü hissettim.

- bokarca kalk.
- kimsin amına koyayım?
- hşş saygılı ol benim abi.
- abi noldu biri mi öldü?
- yok hadi kalk nafile grubu var.
- ne grubu abi noluyor saat 2 bi git ya.
- kalk gel hadi.

amına koyayım gözlerimin çapağını silmeden beni yemekhaneye indirdi. o da ne? yemekhanede masalar kalkmış, yerlere spor salonu gibi minderler serilmiş. buraya kadar normal. ilginç olan yurttaki tüm mahlukatın çıplak şekilde bu ortamda bulunup yakaladığını sikmesi. tam bir mahşer yeri.

- hadi geç sen de bokarca.

dilim tutulmuştu.

- abi ne diyorsun sen ne oluyor burada?

ulan abi dediğim adam kaşla göz arasında sade donla kalmıştı.

- hadi geç aksatma grubunu ilk günden. der demez donu da sıyırdı. balıklama atlar gibi çıplak insan havuzuna atladı ve yurt ablasını inletmeye başladı.

yok aga bu kadarı fazlaydı. tamam biz de karı sikmek isteriz elbette ama böyle bir sapkınlığı tarih yazmadı amına koyayım. o sırada kulağıma bir müzik sesi geldi, baktım köşede piyano herifin gözleri bağlı. iyice kubrick havasına girmiş ibneler. bi sigara yakıp tercihimi yapmak üzere dışarı çıktım. 

melis ağlıyordu köşede.

- ağlama melis.
- yok ağlamıyorum ya. noldu niye geldin?
- içerde mahşer günü provası var da pek ilgimi çekmedi.

güldü, gözleri yaşlarla doluyken bir kızı güldürmek sanırım dünyanın en güzel şeyi. en güzel olmasa bile ilk 3e girer. dereceyi zorlar.

- noldu kim üzdü seni?
- berksan'la takılacağız demiştim ya, ekti beni.
- ve sen buna ağlıyorsun. ismi berksan olan birisi seni ekti ve sen buna ağlıyorsun ha?

yine güldü. Allah'ım aşık oldum.

 kıza aşık olduğumu hissedince laflar kendini ağırdan satmaya başlamıştı. yok amına koyayım, laf gelmiyordu ağzıma. o anda gözüme yurdun tabelası ilişti. darwin portresi yanında " ateizm yuvası " yazılı ucuz bir tabelaydı. eh ateizmden konuşak bari diyerekten lafa girdim.

- ee sen nasıl ateist oldun?
- kutsal kitapları okudum. dinlerin gerçek olamayacağını düşündüm. fakat hayatımın anlamı olan dini reddedeceksem bunun yerini bir şey almalıydı. ve gerçeği bilimde keşfettim.
- klasik hikaye ha?
- evet. senin nasıl oldu?

beyler burada bir parantez açayım, alttan alta kesinlikle dini veya ateizmi öven mesajlar vermiyorum. yani bir ateistle konuşsanız size gerçekten bu şekilde cevap verecektir, öyleyse benim bunları yazmam bir şeyi değiştirmez. bunun bilincinde okursak sıkıntı olmaz sanırım.

şimdi önümde iki seçenek uzanıyordu, ya ateist olmadığımı söyleyip kendimi riske atacaktım - ifşa olursam yurttan atılırdım - ve yurttan atılma ihtimalim doğacaktı ya da melis'e güvenip samimi bir şekilde kendimi anlatacaktım. birinci seçenekte ifşacım melis olduğu için problem yoktu. eğer beni o ifşa ederse zaten yurtta devam etmem için bir sebep kalmıyordu.

- ben ateist değilim.
- nasıl?
- değilim işte. evet belki kendimi gerçek müslüman olarak tanımlayamam ama ateist olmadığımdan eminim.
- bu yurtta kalmaman gerekiyor biliyorsun değil mi?

evet biliyorum melis. ben kumarımı oynadım. zarlar sende. 

- elbette ne olup olmadığın beni değil yurt yönetimini ilgilendirir. dolayısıyla benden yana güvendesin.

her şeye rağmen sesi biraz durgunlaşmış gibiydi. ulan ateist değiliz dediysek biz de insanız amk ne bu fakir edebiyatı?

- içeri geçelim istersen.

hiç konuşmadan uyuduk. berksan'la hande'nin gülüşmeleri duşun kapalı kapısını geçip odaya süzülüyordu. şeytan diyordu ki aç duşun kapısını daya malafatı berksan'ın o ılık götünde hande de seni izlesin. hande atayızı.

birkaç hafta geçti.. zaman çabuk akıyordu vesselam. melis'le o geceki gibi hiç konuşmadık o ara. o sabah kalktığımda berksan'la hande muhabbet ediyordu.

- çok bilgiliymiş dediler.
- 124.000 kişiyi dinden döndürmüş.
- bir o kadarını agnostik yapmış.
- vay be.

noluyor lan?

- noluyor?
- çok bilgili bir hoca gelecekmiş bugün yurda, abi söyledi.
- feyizli mi?
- ne?
- iyi gelsin bakalım

gelsin bakalım lavuk ne anlatacak. 

yemekhaneye bi indim vay amına koyayım karşımda 3 tane dev poster var. biri darwin, biri dawkins öteki de tanımadığım bi lavuk. meğer bu gelecek olan hocanın resmiymiş. dawkins kadar taşşaklı yani siz düşünün.

herifin yazdığı kitaplar bir masaya sıralanmış, işte isteyen satın alsın imzalatsın diye. herif paso dawkins'ten çalıp çırpmış amk. kitap isimleri şöyle.

- tanrı illüzyonu
- gen alçakgönüllü değildir
- yeryüzündeki en büyük sirk

vay dedm kendi kendime. herifi de merak ettim.

to be continued



22 Temmuz 2012 Pazar

ateist evine girdim vol 1

ailem ateist olduğu için beni de muhafazakar ateist yetiştirdiler. üniversiteyi kazandığımda da bu durum değişmedi, hemen beni bir ateist evine yazdırdılar. ulan hiç istemiyordum ama yok ilim öğrenirsin yok bilmem ne diyerek tüm sülale kafamı sikti. yok dikkatim dağılmazmış ateist evinde, yok herkes ateist olduğu için zararlı görüşlerden etkilenmezmişim. bu arada da adamlar sürekli eve telefon ediyorlar, " kesinlikle evimize bekliyoruz, bir gelsin görsün en azından. " diye. iyi amk dedik bi gidelim.

neyse gittik eve, derin göğüs dekolteli bir kadın karşıladı kapıda bizi. ev dediysem yurt gibi anlayın, lobi gibi bir yere götürdü kadın bizi. 2 dakika sonra kirli sakallı saç baş incin kot pantolonlu siyah tişörtlü bir adam geldi. hepimizle yumuşakça tokalaştıktan sonra ne içmek istediğimizi sordu. biz su istediysek de ille viski içmemiz için tutturdu herif. iyi amk dedik içelim. viskiler geldikten sonra bu konuşmaya başladı.

yurdumuza ateizm haricinde bir görüşe mensup kimseyi almıyoruz. kızlar ve erkekler aynı ranzada üst ve alt yatağı paylaşmak zorundalar, prensip gereği. yurdumuz kesinlikle ezan sesi geçirmez, buna bilhassa dikkat ettik. ramazan aylarında özellikle +1 öğün ekliyoruz yemeklerimize. bokarca'dan hiçbir şey istemiyoruz, tek isteğimiz kendi ayakları üstünde durduktan sonra onun da kendi gibi ateist öğrencilere yardım etmesi.

iyi valla kafama yatmıştı. her şey iyiydi de ben ateist değildim amk. hiç kafa yormamıştım bu tip konulara. pek de umrumda değildi açıkçası ama müslüman olduğumu düşünürdüm. ailemin beni zorla ateist yapmaya çalışması, müslümanlığa sempati duymamı sağlamıştı. bu durumun başıma açacağı olayları bilsem eminim yurda girmeyi kabul etmezdim.

her neyse, yurt abisi benim düşüncelere daldığımı görünce, koluma girip biraz uzağa çekti. kulağıma eğilip fısıldamaya başladı.

" bak burada senin gibi bir sürü adam var. halı saha maçları yaparız birlikte, pes oynarız. bunların yanında ilim de öğreniriz. sen başka yerde kalıp ne yapacaksın hem? it kopuk mu olacaksın yaban ellerde? gel bak beğenmezsen çıkarsın hemen, ben bizzat çıkaracağım seni. "

" iyi abi tamam geleyim o zaman."

gel zaman git zaman, ben eşyalarımı topladım artık yurda taşınma zamanı gelmişti. yurdun kapısına vardığımda bir sürü kirli sakallı eleman gördüm ben yaşlarda. hepsine naber, iyi abi senden naber dedikten sonra odama doğru yola koyuldum. 2 kız 2 erkek kalıyordu odamda, biri ben olmak üzere. kapıyı açtım, içerde bir kız mini şortuyla " tanrı yanılgısı " isimli kitabı okuyordu. aha dedim tam yerine geldim.

- selam
- ...

görmemiştim kulağındaki kulaklıkları. görüş alanına gireyim de iki muhabbet edek diye gereksiz yere önünden geçtim.

- aa hoşgeldin.
- hoşbuldum, bokarca ben.
- ben de melis, memnun oldum.
- şey altın boş mu?
- tabi tabi geçebilirsin.

iyi amk umarım öteki kız bundan çirkindir de pişman olmayız. olaylar başlasın.

o sırada odaya saçı 3 numaraya traşlı bir kız girdi.

- arkadaşlar bugün saat 18'de yurt abisi ve ablası bize yurdu tanıtacak ve kuralları anlatacak. lütfen yemekhanede olun.

der demez kayboldu. iyi amk ineriz aşağı problem değil milletle kaynaşırız hem. melis'i tanımak için muhabbet edeyim dedim biraz.

- melis nerelisin sen?
- ben dünya vatandaşıyım.
- yok yani doğum yerin neresi?
- dünya.
- baban nereli onu söyle.
- o da dünyalı.

tamam melis, tamam yavrucum. etrafımızda paso bu tipler olacaksa, sıkıntı vardı.

valizleri boşaltmak lazım, bir dolu eşya var. melis de hiç kılını kıpırdatmıyor. ulan kız elinle bir derleyip toplasan ya.. yok. iş başa düştü. tişörtleri gelişigüzel şekilde dolaba yerleştirmeye başladım. işimi bitirdiğimde, odanın kapısında öpüşmekte olan bir çift belirdi karşımda.

- selam millet.
- selam kimsiniz?
- odanın diğer sakinleriyiz.
- tanışıyorsunuz herhalde önceden?
- yoo kapıda karşılaştık.
- mezhep biraz geniş herhalde?
- ne?
- hoşgeldin kardeş geç şu yatak boş.

vay be. ulan ayaküstü götürdü kızı piç. iyi melis de bize kaldı.

- sizin isimler neydi?
- ben berksan, senin adın neydi güzelim?
- hande ben de.

mübarek, bir tane de abdurrahman isimli bir ateist bulsam biat edeceğim. zaten yaşlı ateist olmaz muhabbetini daha sonra işleyeceğiz.

- memnun oldum ben bokarca.
 - iyi.
- saat 6 oldu inelim mi aşağı?
- ok, let's go.
- ulan ateistsin anladık da şimdi bu ingilizce nedir amına koyayım?, demedim tabi ilk günden dikkatleri üzerimize çekmeyelim. indik aşağı usulca. 

oo 72 miletten insan toplanmış sanki. duvarlar da full kitap raflarıyla kaplanmış. her türden ateistin kitabı var. fakat dikkat ettim, hiçbir kutsal kitap ve dini metin yoktu aralarında. bu ilginçti, daha sonra nedenini anlayacaktım. her neyse, yurt abisi kadehini vurup susturdu herkesi. o sırada önünde duran eski şapka dikkatimi çekti. lan yoksa?

yurdumuza hoş geldiniz arkadaşlar. öncelikle şunu belirteyeyim, sizler bu yurdu seçerek diğerlerinden farklı olduğunuzu bir kez daha kanıtladınız. sizler gelecek nesilin seçilmiş ateistleri olacaksınız. sözü çok fazla uzatmak istemiyorum. yurt ablamızın da söyleyeceği bir şey yoksa, yemeklerinizi yiyebilirisiniz.

- ee iyi de yemekler tabaklarımızda yok?
- ah bir saniye, dedi bölge abisi ve elindeki ince sopayı salladı. lan acaba derken, sopanın hareketini gören yemekhane görevlileri yemekleri tabaklarımıza dağıtmaya başladı.

o başka hikayeydi zaten, değil mi?

yazan: bokarca.

to be continued


20 Temmuz 2012 Cuma

cümle sonlarını sürekli net ile bitiren kız

internet kafe misin de sonun hep net kız senin? hı? internet sitesi misin kızım?? ne bu son cümleni net ile bitirme çaban? angara bebesi misin de her cümle sonunu nokta yerine amına koyim kullanarak bitiren bir neslin teknolojik kız versiyonu takılıyorsun?.. akibetin ne olacak hı maria mercedes?

kızım daha düne kadar sıra arkadaşın ağlama krizine girdiğinde onu wc'ye götürüp teneffüste başına üşüşen kalabalığa "ya tamam yok bir şey" diyen efendi uslu kızdın sen, ne ara kurmaya başladın böyle havalı havalı cümleler?

"ay fitnaaaat robert de niro inanılmaz karizma net"
"fitnaaatt italyan erkekleri sıradışı net"
"kaçan kovalanır net."

hışş kezban! beri bak beri.. beri bak bi.. bu cümleleri kurunca erkekler peşinde böyle koşacak sanıyorsun değil mi??

yööeeeaaağğğyyaaa !

özellikle son zamanlarda insanı delirten kızdır.. ha bu arada bu tür erkekler de var piyasada dinden imandan çıkartan.. ulan stekelenburg şu kurduğun cümle bir erkeğin ağzına oturuyor mu allah'ını seversen ya? "babalar eski açıkta inletiriz ortalığı. net".. ya ben lan neyse bir şey demiyorum.. o dilini eşekarısı siksin ortam meraklısı kamil seni!

 yazan ekşici piç : bence hos oldu

19 Temmuz 2012 Perşembe

dünyanın en şımarık kızı türk kızıdır

özet geç diyecek olanlar için baştan söyleyim özet filan geçemem..

bir çok ülkeye gittim.. gördüm geçirdim..
bizim türk kızları kadar şımartılmış bir kız ırkı yok..
hatta abartılıp kutsal bir varlıkmış gibi davranmalar dünyanın hiç bir yerinde göremezsiniz..
otobüste yer vermeler.. kibar davranmalar.. yüceltmeler.. yok yok yok dünyada göremezsiniz..
o yüzdendirki türk erkekleri türk kızlarına yanaşamamaktadır.. (istisnalar hariç)
çoğu türk erkeği bayanlara göre eziktir.. kolay kolay bir kıza açılamazlar.. kızları gözlerinde çok ama çook büyütürler.. sanki oda etten tırnaktan yaratılmamış gibi..
kızlar hep erkekten bişey bekler durumda.. ilk teklifi karşıdan beklemeler.. fikirleri hep erkekten beklemeler..
dünyanın hiç bir milletinde bizim türk erkekleri kadar hesap ödeyen başka bir millet yoktur..
aman üstüne gitmeyin o kız çocuğu, aman üzmeyin o kız, aman sövmeyin dövmeyin o kız, aman o çok narindir o çok hassastır fazla zorlamayın..

böyle diye diye bu amına koyduğumun amlılarını başımıza çıkardık sonunda.. havalı kendini beğenmiş türk kızları.. pohpohlanmış ve cicili bicili bi hayat..
s o n u ç : abaza bir nesil.. abaza bir millet...
bi hatunun yanına gidip iki çift laf etmekte zorlanan ezik türk erkeği..

ama türk erkeği öyle mi??
hayır tabikide...

1.sike sike bi iş bulacak.. gelecek kaygısı ile yetişiyor.
2.sike sike evi olacak.. evi olmayan erkeğe kızda vermiyolar artık.
3.sike sike askerliğini yapacak.. askerlğini yapmayan erkeğe erkek demezler..
4.sike sike karısını sevgilisini hep mutlu etmekle geçicek ömrü.. onu mutlu edemezsem kaygısı..
5.sike sike maaşı yüksek olacak.. ne kadar çok gelirin varsa o kadar yakışıklı, seksi ve karizmasın.. parasız adam şerefsiz adam damgası yer.. işsizlikten anası ağlar.. aylarca hatta yıllarca işşiz gezmekten utanır, başı öne eğik gezer piyasada..
6.sert olsan adın kaba erkek olur.. yok yumuşak davransan adın kılıbık olur.. pasif olur, pısırık olur..
7.sike sike karısının isteklerini yerine getirecek.. ( hele bi getirmesin, şimdiki kadınlar boşanmayı moda haline getirdi ) hemen boşanırlar.. bu da şımartılmış bir kadının götü dara gelince aldığı bi karardır....
bu böyle gider..

ama kızlar için bu yukarda saydıklarımın hiç bir önemi yok.. niye... çünkü o kız.. onun sadece amının olması yeterli.. çünkü rahata alışmış ve gelecek kaygısı yok.. en büyük kaygısı evlenip çocuk doğurup yetiştirmektir.. ( onuda yapabilen kaç kadın kaldı bilemiyorum)

-sıradan şu tipte bi isveç kızıyla beraber olmak sevmek, sevilmek, sevişmek ve muhabbet etmek hiçte zor değildir..

-amaa gel gelelim ki türkiyede şu şekildeki bi kızla çıkmak, muhabbet etmek sizin ömrünüzden ömür alır.. sanarki dünya amının etrafında dönüyor.. hesap ödetmeler, nazlar, kaprisler, tripler hiç bitmez..

sakin makin olamam.. çok sinirliyim ve çok doluyum..

12 Temmuz 2012 Perşembe

sizi değiştirecek taktikler

eğer insanların etkilendiği, kızların her gece amını parçalatmak istediği adamlardan olmak istiyorsanız bu birkaç temel özellik yeter.

''nedir bu özellikler pipilikafa, öperim kayınçonu edebiyatı yapma'' diyenler haklılar ve özellikleri saymadan önce size bir cümle daha kaybettirdim fakat sizler ne kadar samimi bir yazım şeklim

olduğunu düşündünüz ; halen de bu bilgileri sizden saklıyorum ve lafı dolandırarak siz farkında olmadan çok uzunca bir süre bilgilere geçmem, siz de uyanamazsınız...

-taşak geçen ve fırlama ayağına yatan olmayın ; inci sözlükte bunu yapmak için buradayız, ihtiyacınızı burada giderin.

-insanların beyninde ''cıvık piç'' olarak etiketlenmek istemiyorsanız, taşak geçen insanlara anırmadan gülen olun.

-insanları güldürmek için bir şeyler anlatmayın ; hatta zekice espri yapacaksanız dahi ''ister gülün ister gülmeyin fakat anırarak güleceğinizi biliyorum'' yüz ifadesiyle birlikte hafif bir ciddiyetiniz olsun

-kendi esprinize gülmeyin...

-çok nadir yapın ve lafı gediğine koyanlardan olun...

-size soru sorulmadığı sürece fikrinizi belirtmeyin ; asla ama asla yapmayın bunu...

çünkü ''bu am biti niye atladı şimdi?'' diye düşünür insanların bilinçaltları ve bu istemsizce onların bilinçlerine de yansır...

-çok iyi bir dinleyici olun ki, insanlar size gelsinler ve dertlerini anlatsınlar.

nasihat verin demiyorum ; dinleyici olun ve onu anladığınızı belirtin.

-am göt meme muhabbetlerini siklemeyin ve fikirlerinizi nadiren belirtin...

bilinçaltı şu mesajı alır : ''bu piç hergün am sikiyor ki, bizim muhabbetlere katılmıyor amk''.

-yarrak kafalı olmayın ; insanlara gülümseyin, küçük şakalar yapın ve onlara takılın...

ilgilenilmek hoşlarına gider fakat dozunu kaçırmayın ; siklenmezsiniz...

-asla ama asla komik yahut özel bir anınızı paylaşmayın ; onlara sadece dedikodu olur.

geçmişiniz hakkında hiçbir şey anlatmazsanız, gizemli olursunuz ve belli etmeseler dahi sizi köpek gibi merak ederler...

-basit tartışmalardan uzak durun ; bu sadece statünüzü zedeler...

-eğer bir suspus durumu olduysa, muhabbet açmak için ıkınmayın...

siklemeyen taraf siz olun ki, ıkınan taraf karşı taraf olsun.

baktınız karşınızdaki sustu ve sessizlik hakim, ona dönük olan bedeninizi farklı bir noktaya çevirin ve bu ona muhabbetin bittiğini söylesin.

eğer ona dönük değilseniz ve sadece göz teması varsa, kafanızı çevirmeniz ve uzaktakileri incelemeniz muhabbetin onun yüzünden bittiği izlenimini oluşturur bilinçaltında...

-muhabbet etmek yahut ilgilenilmek için ıkınmayın ; çok konuşmayın...

çok özel biri değilse, erkek bir arkadaşınızla ikili muhabbete girmeyin ; sığıra bağlar...

-genelde dinleyici konumunda olun ki, insanlar sizi güldürmek yahut bilgilendirmek adına bir şeyler anlatmaya çalışsınlar ; muhabbet için ıkınmalarına bile sebep olabilir bu...

ccc life4dead ccc

8 Temmuz 2012 Pazar

göğüs denilen kırmızı bir elma


Sabah ereksiyonu kıvamında, olduğu gibi masum görünmeyen dokunuşlar, sevişme ile düzüşme arasındaki o incecik çizginin bir an olsun kırılmasıyla oluşan fışkırmalar, anal ve oral kavramların lapalarla kaplanması, uçkuru düşüncelerin yavanlığında romantizm ve inişli çıkışlı bol sürtüşmeler…

Edepsizce açılan bacak arasında yapış yapış dudaklar ve mahzenini arayan bir dil dışarıda, salgıların sarhoş eden kokusallığı baş döndüren pürüzsüzlükte bacaklara sürtünen sivri sakallar, ellerin tepelerde gezinme şevki, madenleri keşfetmesi ve içe dalış hareketleri…

El el görevi yapmaz olur, bacaklar bacak… Sulanan ağızdan akan tükürükle yıkanan delikler kayganlaşırken okşamalarda, yüreklerden akan kanla beyne sıçrar hissiyat ve edebin ta dibine vurulur bilmeden. Salınan göğüsler alınırken ağız kafesine avuçlanan loplar çekilir kendine doğru ve otururken erkeğin kucağına kadın, açar gizemlerini her nefes alışında.

İnlemeler delip geçerken duvarları, pozisyonlara bakar zevk almak, omurgadan bastırılan avuç içi kaydıkça kayar aşağılara ve bacak arasında duraklamalar, zevkin doruk noktasına çıkmasından önce kalp atışları arttıkça artar, kaburgalar şikâyetçi bu durumdan.

Ön-arka, in-kalk, nefes al-nefes ver, ileri-geri…

Odanın içinde bacaklarını erkeğin omuzlarına atmış bir kadın, odanın içinde vajinal kokular, odanın içinde inlemeler, terler, kollar, ağızlar, odanın içinde organını kadının içine sokan bir adam, odanın içinde zevk, odanın içinde edepsizlik, odanın içinde ahlaksızlık…

Odanın içi çıplak, bedenlerin dışı çıplak, odanın dışı çıplak, bedenlerin içi sıcak…

Düzüşen beyinler var sıvısal kavramların derinliklerinde, kumlarından korunmak için kumsallarından kaçaduran kayganlıklarında, ölümlerinden yaşam beğendirmek için durmadan zıplıyorlar birbirlerinin üzerlerinde, organlarını her buldukları deliğe sokuyorlar, korkularının kılıçlarından kaçamadıklarında da suçluyla suçsuzun sorgulandığı bu savaşta “biz suçluyuz” diyorlar.

Göğüs denilen kırmızı bir elma, sapından tutulup çekilse kütürdeyecek, ısırılsa akacak ağzımızın suyu, boşalacağız.

Biz düzüşmesek neye yarar, beyinlerimiz durup durup düzüşürken her an.

yazan: tunalızade gürkan efendi


7 Temmuz 2012 Cumartesi

Türkiye de sosyal fobili olmak


sosyal fobi nedir?

sosyal fobi insanlarda utangaçlık, çekingenlik , iletişim bozukluğu , insanlarla iletişim kuramama ve topluluk önünde konuşamama, yemek yiyememe, telefonla konuşamama ve kalabalık ortamlarda kaçınma olarak bilinir.

belirtileri nelerdir?

-kalabalık ortamlarda rahatsızlık duyma
-herkesin sürekli kendine baktıgını izlediğini düşünmek
-toplum içinde konuşma, yemek yeme, telefonla konusma gibi durumlardan kaçınma
-el titremesi, kalp çarpıntısı, aşırı heyecan, kasılma, yüz kızarması
-otoriteye dayalı kişilerle (müdür, patron,öğretmen,şef,) vb kişilerden kaçınma korkma
-yolda yürüken öndeki kişiyi takip ediyormuş gibi hissetme, arkadan gelen kişinin seni takip ettiğini düsünmek
-münibüs, otobüs vb araçlarda inecegi yeri söyleyememe, inecegi yer geçtiyse bile başkası söylediğinde inip 2 durak geriye yürümek
-para üstünü istemeye çekinip şöförün yada kasiyerin vermesini beklemek, eksik alsa bile gidip parayı isteyememek
-çalıştığı yerde boş vakitlerinde ne yapacağını şaşırmak, boş vaktinde herkes oturuken patronu gördügünde hemen bulunduğu yerden fırlayıp bişeyler yapıyormuş gibi görünmeye çalısmak ama diger çalısanlar rahatını bozmadıgı için onların gülmesine sebep olup kendini mal gibi hisstemek
-okulda tenefüslerde bile tek başında sırada oturup dışarı çıkmamak, boş derslerde ne yapacagını bilmediği için herkes sıraların üstünde at gibi koşturup gırgır yaparken senin kafanı kitaba gömüp boş derslerden nefret etmen
-okulda tahtaya kalmamak için kafanı sıranın içine gömen, ögretmen kaldırdıgında bildiğin soruya cevap verememek
-iş yerinde toplantılarda yada seminerlerde konusmaktan korkmak
-sinemaya, tatile, disko vb bilimum sosyal eglence aktivitelerinden zevk almama kaçınmak
-telefonu çaldıgında açmaktan kaçınmak, yere parasını düşürse bile egilip almaya cekinmek, kendi parası bile olsa yere düsürdügünde baskaları görür yerdeki parayı aldı diye yargılar diye arkadan gelen adama kaptırdıgı parası yüzünden eve yürüyerek gitmek
-hiç arkadaşı olmamak, yeni insan tanımaktan kaçınmak,
-kız arkadaşı olmadıgından her aşkını platonik yaşayan birine açılmaya korkan utanan reddedilmekten korkan, yalnız ölecegini düşünen,
-güç bela şans eseri bir sevgili edinsede 1 hafta içinde kızın seni tanımasıyla ezik oldugunu düşünüp senden ayrılmasıyla bir daha kendini kimseye açmayacagına yemin etmiş olmak
-kızlara karşı aşırı bir sevgi besleyip ama bir kızla iki kelime bile konusamamak, konuşşa bile alakasız saçma seyler söylemek ve zamanla bunu nefrete dönüştürmek, eline mahkum olmak
-başkasının söylediği bir şeyi yapmak zorunda hissedip hiç tanımadıgı biri bile bir şey söylese emir almışcasına yerine getirmek
-kimseye itiraz edememek, kimseyle ters düşmemek için kimi dinliyorsa ona hak vermek, ahmedi dinlerken ahmede mehmedi dinlerken mehmede hak vermek , ahmed ve mehmedle aynı ortamdaysa ikinizde haklısınız demek
-kendinden yaşca küçük olan biri bile atarlansa aşırı telaşa kapılıp huyuna gitmek
-haklı oldugu bir durumda bile haksız duruma düşecegini düşünüp sesini çıkaramamak
-bulunduğu ortamda biri hırsızlık yaptıysa yada bi suç işlediyse aşırı tedirigin görünmek ve suçun kendisine kalacagını herkesin onu suçlayacagını düsünmek
-bulunduğu ortamda birisi parasını kaybettiyse ve arama yapılıyorsa ve kaybolan parayla aynı miktar senin cüzdanında bulunuyorsa kendi paranı saklamaya çalısmak hırsız damgasını yiyecegini düşünüp kendini hepten şüpheli konumuna düşürmek
-çalıştıgı yerde hep alt kademe olmak 10 yılda gecse haledaha işe ilk gün girdiği pozisyonda bulunmak senden sonra girenler bile terfi almış olmak
-askerde kendi arkadaşları teskereci olmuş yatarken sevilmeyen bi insan oldugundan sen yeni gelenlerle birlikte mıntıka temizligi yapıp tuvalet temziliyorsan kendi devrelerinden emir alıp onların dedıgını yapıp acemilerle aynı muameleyi teskereye tabi görmek

> yukarıda ki belirtilerden bir kaçını veyahut hepsini bende yaşıyorum diyorsan sende bizdensin!

tedavisi yukarıda?

ben kendi çabalarımla çok şey denedim yıllarımı verdim ama hep başladığım noktaya döndüm,
ayrıca psikologa, yaşam koçuna filan kaptıracak paramda yok onlarda çıkın dolaşın, iletişin, topluma girin, arkadaş edininin, yeni insanlarla tanışın vb şeyler söyleyecek üstüne para alacak, onlar demeden ben denedim olmadı zaten para kaptırmaya gerek yok.

hiç bir doktara gitmedim ilaç kullanmadım faydası olan var diyen var ilaçlar ruh gibi yapıyor diyen var terapiden çok etki gördüm diyen var para tuzağı diyen var denemek isteyen dener ama ben işe yaramayacagı kanısındayım.

zamanla geçermi?

emin ol geçmiyor ben 15 yıla yakındır ugrasıyorum geçse gecerdi, başkasına sorarasan tabiki sana gazdır geçer diyecek inanma zaman buna ilaç olamıyor.

toplımuın bu hastalığa bakışı nedir?
toplumun bu hastalıktan haberi varmı?
toplum bu konuda bilinçlimi?

toplum bu konuda oldukça bilinçsiz sadece hastalığı yaşayıpta haberi olmayan kendini utangaç sanan hastalar bir yana toplumdaki teyzelerimiz ,amcalaramız, bu hastalıgı utangaç çekingen bizim çocuk çok efendi gibi yorumlayıp zamanla açılacagını halen düşünmektedir.
hastalık olarak görmemektedir yaş büyüyüp çekingen ve efendi olarak bildikleri seni sorumluluk almaya okul iş evlılık hayatı gibi durumlardan kaçınmaya gelmenle seni:
-tembel
-üşengeç
-işe yaramaz
-hayırsız evlat
-beceriksiz
-bencil
-mızmız
-iş begenmeyen
-zora gelemeyen
-kendinden başkasını düsünmeyen
-sadece keyifine düşkün
biri olarak görecekler ve hayatını cehenneme cevirecekler asla seni anlmaya çalışmayıp destek olmak yerine köstek olup hep eleştirecekler ve yukarda yazdığım maddeleri gün aşırı yüzüne vuracaklardır.

sen kendi içinde bunlarla savaşırken onlar seni bencil diye yaftalaycaklar
ama her konuda bilinçsiz olan bu toplum asıl bencilliği bilinçsiz olmakla yapıyor onunda farkında değil.

not: burda yazılan sosyal fobi nedir, belirtileri, tedavisi, zamanla geçermi, toplum bilinçlimi tanımlamaları hiçbir saglık ve psikoloji forumundan, herhangi bir kitaptan yada herhangi bir doktorun anlattıklarından alıntı yapılmamış olup gecenin üçünde üşenmeden yazılmış olup tamamen kendi üretimimidir!!!...

ccc yeter ulen ccc


5 Temmuz 2012 Perşembe

bir erkeği mutlu etmenin yolları

bir erkekle mutlu olmak için...

1) yönet
onu yönetmeyi bileceksin başta. ama öyle "höbede hebede" diyerek değil. burda yönetmek derken demek istediğim şey kesinlikle onu zorlamak ve istediklerini yaptırmak değil.
uyanması gereken saatleri bil mesela, sen uyandır. onu teşvik et çalışması için vb.

2) izin ver
seni kontrol etmesine izin ver. fırsatlar aç önüne. beklemediği şekilde hayatını onun izniyle idare ettiriyormuşsun izlenimi yarat. dışarı çıkmak istediğinde önce ona sor mesela. erkek olduğunu hissettir. ama bokunu çıkarma. bunu abartıp da sana kakılmış muamelesi yapmasına yol açma.

erkekler samimiyetin, ilginin, öküzlüğün, her şeyin suyunu çıkarmayı çok severler. hepsini belli sınırlar içinde yapacaksın.

3) kişisel alma
yaptıklarını üstüne alma. hatalarını seni sinir etmek için yaptığı düşüncesinden vazgeç. yaptığı sinir bozucu şeylerin, onun kendi karakterini zedeleyen şeyler olduğuna inandır kendini.

4) dır dır yapma
erkeklere bağırmak, çağırmak, dır dır yapmak sadece yaptığı davranışı devam ettirmesine neden olur. hatalarını görmezden gel. eğer bir şeyi yapıyorsa, o değişmeyecektir. kabul edemeyeceğin hataları varsa uzatma, sana göre biri olmadığına kanaat getir ve uzak dur.

5) sevgini belli et
... ama karşılığını beklemeden yap bunu. "seni seviyorum" dediğinde "ben de seni" cevabını vermiyorsa, bunu bilerek yapmıyordur bile.
bir klişe de olsa erkekler sevgilerini belli etmekten hoşlanmazlar her zaman.

ha sevdiğini bağıra çağıra söyleyebilen bir adam bulmuşsundur; o da senin şansındır. git sen okuma bu yazıyı zaten. ihtiyacın yok.

6) anlayışlı ol ama suyunu çıkarma
"akşam arkadaşlarımla 2 saat çıkıcam" şeklinde bir cümle kurmalı sana. haberin olmalı yapacağı şeylerden. ama cevabının "tabi, iyi eğlenceler" olacağını da bilmeli. tutup da adama "zaten benle hiç ilgilenmiyorsun! ühühü" dersen dışarı çıkmaz belki ama gözünde düşersin tamamen.

bu cümleye vereceğin cevap "ay canım olur mu, sen onlarda kal bu gece bence, hatta dışarı falan da çıkın" olursa bokunu çıkarmış olursun. öneride bulunma. sadece kabul et. tabi sana tutup da kucak dansı yapmaya gidicem demezse.

7) kendini biraz çek
onun dışında özel bir hayatın olduğunu bilsin. bunu adamın gözüne gözüne sokma ama en azından belli et. seni kendisine ait bir mal olarak görmesini engelle.
her şeyini ona anlatma. özellikle arkadaşlık ilişkilerini ve aile hayatını.

8) çok fazla ciddiye alma
erkekler bizim gibi ayrıntılı bir düşünme mekanizmasına sahip değiller. bir şey yaparken biz 10 tane sonucunu düşünerek yaparız ama onlar pat diye yapıverirler. tartışma da bu yüzden çıkar zaten.

yaptıklarını umursama. (bkz: 3. kural)
bırak takılsın.

9) dozunda kıskan
kıskançlık inanılmaz bir problemdir. adamı en yakın arkadaşından kıskanırsan onu kardeşi olarak gördüğü için seni ensestçi ve ruh hastası olarak görecektir.
tabi gerçekten yavşayan arkadaşları varsa tepkini koy, ama çirkefleşme.

çirkefleşerek hiçbir yere varamazsın.

10) dozunda dediysek kıskanma demedik; kıskan.
kıskanmamak da ciddi bir problem. adam gözünün önünde grup sekse girse kılın kıpırdamayacak! zorla olmuyor bu his bilirim, eğer içinde hiçbir kıskanma hissi yoksa bırak gitsin. sevmiyorsun demektir ama az da olsa varsa onu biraz güçlendirmeye bak. bu da adama olan hislerinin güçlenmesinden geçer.

11) fikirlerini bilmesini sağla
öpüş koklaş sevişle işi bitirme. sosyal konularda tartış, fikirlerini ona anlat. sırf o söylüyor diye dediği şeyleri onaylama. seni koyun olarak düşünmesin. kendi düşüncelerinden bahset makul bir dille.

12) saygı göster
zevk aldığı şeylere saygı duy. maç izlemesine mesela. ya da playstation oynamasına (bunu günde 20 saat yapan erkekler var, eğer öyle biriyse direkt ayrıl kızım başka bi şey demiyorum)...

sen nasıl maç izlemekten hoşlanmıyorsan o da alışverişten hoşlanmaz mesela.

ve zevk aldığı şeyleri kesinlikle küçümseme. "ay top peşinde koşmak mı, ıyy" cümlesini kurma. kendini büyük görme. "üff ne sıkıcı filmler izliyosun sen" deme! lütfen deme bunu. o da senin izlediğin gossip girl'den hoşlanmıyor çünkü!

13) arkadaşlarıyla iyi geçin
bunu yapmak çok da zor değil. çünkü dikkat edersen çok samimi olmadığın herkesle iyi geçinirsin.(gerçekten iyi anlaştığın kişiler çıkarsa samimi olursun tabi)
arkadaşlarıyla çok samimi olmadan, kafa biri olduğunu onlara göster. ne bileyim git sevdikleri bi oyunu falan al mesela, oynayın beraber.

14) eğlendir
onu eğlendirmeyi bil. sürekli ciddi takılan somurtuk hatun olma. yüzün gülsün biraz. yeri geldiğinde kendinle dalga geç.
ona komik şakalar falan yap. komik olsun ama mümkünse. aptalca şeyler olmasın.

15) ailesinin gönlünü fethet
bir erkek senin için "annem bu hatunu çok sever lan" diyorsa sen o adam için doğrusun demektir. yalakalık yapma ama ailesine -özellikle anasına- ciddi bir saygı duy.

zaten duymayıp napıcan? köpek gibi sevdiğin adamın ailesi sonuçta.

16)*
-küfür
-aşırı alkol
-tikilik
-şımarıklık
-para düşkünlüğü
-ukalalık
-asosyallik

17) ciddiyetsiz olma
arkadaşlarının yanında ona iğrenç bir şaka yaparsan ya da onu öpmeye kalkarsan en fazla 1 hafta sonra terk edilirsin. seviyeyi bil. mesafeni koru.

18) kıskandırmaya çalışma!
dünyanın en komik ve salak canlısı olarak göründüğünden emin olabilirsin. onu bilerek kıskandırmaya çalışman kadar aptalca bir davranış daha olamaz. hakkında yanlış şeyler düşünmesine ve senden uzaklaşmasına neden olmak istemiyorsan bunu yapma.

19) köylü kızı tribine girme
tabi ki kendine dair kuralların ve prensiplerin olabilir ama "erkek sinekle aynı odada bulunamam" tribine girme. eğer böyle düşüncelerin varsa erkek arkadaş edinme.

her şeyi belli sınırlar içinde yaşayabilirsin. eğer seni gerçekten seven biri varsa karşında zaten bunlar için ne seni zorlayacaktır ne de hakkında kaşar diye düşünecektir.

20) net ol
bir erkeğin en nefret ettiği şeydir "ama, ımmm, naaapsam, hihi" modundaki insanlar. çünkü onlar basit düşünürler ve kararları bellidir. bir şeyin kararsızlığını yaşarken bunu ondan sakla ve kararın kesinleştiginde onunla paylaş. aklını karıştırmandan hoşlanmayacaktır.

21) önemse
söylediklerini önemsemen sana yakınlaşmasını sağlar. tavsiye ettiği bir filmi mutlaka izle mesela, laf arasında ona yorumunu belirt. bu onu senin hakkında olumlu düşünmeye itecektir.

22) doğal ol
eğer onu mutlu etmeye çalışırken kendin olmaktan çıktığını ve çok zorlandığını fark ediyorsan o ilişkiye devam etme. çünkü yapmacık tavırlarla sadece kısa süre mutluluk yaşayabilirsin. kendin ol.

23) şefkat göster
erkekler şefkate muhtaçtırlar ama bunu belli edemezler. o bunu sana belli etmeden ona şefkat göster ki onu anladığını düşünsün. ama suyunu çıkarma.

24) paylaş
dertlerini, sıkıntılarını, üzüntülerini, sevinçlerini, heyecanlarını paylaş onunla. ama bunu abartma. hayatındaki her şeyi ona anlatmak zorunda değilsin. yapma bunu. sadece paylaş.

25) destek ol
parası olmayabilir, parasını harcamaması gerekiyor olabilir. tutup adama para ver demiyorum ama şımarıklık yapma. sıkıntılarında, dertlerinde ona destek ol. pahalı mekanlara gitmek için tutturma, pahalı hediyeler bekleme. bu sadece açgözlü ve onursuz kızların yapacağı şeylerdir. adam sıkıntıda diye cimri ilan etme. yeri geldiğinde bir simidi bölüşmeyi bil. bu tavrın ona gelecekte yanında olabileceğin fikrini empoze eder.

26) asosyal olma
evin içinde oturup duran koca bekleyen mal kız imajı çizme. belli bir çevren olsun ve bu çevre seviyeli düzgün insanlardan oluşsun, onlarla takıl.
ama hiçbir şeyi abartmaman gerektiği gibi bunu da abartma. eve uğramayan salak kız moduna da girme.

27) üstüne gitme
sakın! bu yapacağın en büyük hata olur. erkekler düzdür, bir şeyi isterlerse söylerler. eğer istemediğini hissettiriyorsa ve uzak durmanı istiyorsa sakın ona yaklaşma.
düşünmek erkeği sakinleştirir. düşünmesine izin ver.

28) zekanı göster
aptal olmadığından emin olmasını sağla. ayakta uyutulacak bir kız olma hiçbir zaman. gördüğün şeyleri görmemezlikten gelme. ama bunu paranoyaklık boyutuna da taşıma. aman diyim. mantıklı ol.

29) görmezden gelmeyi bil
gözünde düşmemek, rencide olmamak için söylediği ufak tefek yalanları ya da kendisiyle ilgili onun bile kabullenmek istemediği gerçekleri bilsen de görmezden gel. belli konulardaki komplekslerini onun yüzüne vurma.

30) uyumlu ol
hoşlanmadığın şeyleri sürekli yap demiyorum ama kırk yılın başı sevgilini mutlu etmek için onunla maça gitsen ya da sevdiğin diziden fedakarlık edip onla beraber sevdiği çizgifilmi ya da kovboy filmini izlesen incilerin dökülmez ya...

31) bakımlı ol
ona mustafa dayısıyla berabermiş gibi hissettirme. yanında kendine bakan, kendini önemseyen biri olduğunu göster. bu, onu da önemsediğini gösterir. kendine bak ve temiz ol.

32) kokoş olma
sanki üstünden tek bir tokayı çeksen yıkılacakmış gibi duran bir lego gibi durma. doğallıktan şaşma. aşırı makyajdan uzak dur. sadece bakımlı ol. sade ol. kendine yakışmayan şeyleri ısrarla yapma.

şimdilik bu kadar şekerler. bunları yapın bak ne kadar mutlu oluyorsunuz.

yazan ekşici piç : yalnizliktan devren kiralik

1 Temmuz 2012 Pazar

kadının bacaklarının arasında uyanmak

uzun süre bir kadınla uyumayınca yada kavga edip barıştıktan sonra barışma sevişmelerinin sonunda yaparım genelde.

çünkü sürekli yapsan uzun süren aralardan sonra yaptığın kadar keyif verici olmaz rutine biner. ben rutinleri sevmem değişiklikler iyidir.

yorgun düşülen gecenin sonunda artık kendinin bile zor duyduğu bi ses tonuyla uyumadan önce son bir sohbet çabası. kız sırtüstü uzanmış altında sadece beyaz bir iç çamaşırı, altınızda hafif nemli bir çarşaf az önce sevişen vücutların üzerinden süzülüp karışmış ter damlaları ıslatmış çarşafı. kızın elinde bir sigara sütyenini giymeden giymiş tişörtünü üzerine cam açık hafif rüzgar esiyor ıslak vücudu üşümesin diye giymiş üzerini alelacele. yastık tam omuzlarının olduğu yerde kafası boşlukta kalmış hatunun elinde sigara kafasını yastıktan yatağa doğru sallamış gözleri boş boş beyaz tavana bakıyor.

sigarasını yakmış arada bir götürüyor ağzına uzun nefesler alıp bırakıyor dumanı fren yapmış otobüs gibi sesler çıkartıyor. senin söylediklerine cavep vermeye çalışıyor yorgun argın kısık bir sesle.

sense kızın bacaklarının arasına uzanmışsın sırtüstü kafanın arkası iki bacağın birleştiği yerde iç çamaşırının üzerinde. ellerini uzatmışsın kızın ayak bileklerinden tutuyorsun sonra yukarı doğru hareket ettirip sıcaklığını hissediyorsun. arada bir kızdırıyorsun sohbet ederken kız elini uzatıp seni anlından kendine doğru bastırıyor kızmış gibi yapıp. kadınlığının sıcaklığını içinde hissediyorsun tümüyle.

bacaklarını kapatıp bitiştiriyor yanaklarından bastırıyor baldırlarıyla. sonra dönüp bacaklardan küçük ısırıkla karışık öpücükler alıyorsun. kzın hoşuna gidiyor bacaklarını sağa sola sallıyor.

hafif krem kokulu bacağın sallanmasının etkisiyle yazın balkonda otururken yarım saatte bir esen kısacık rüzgarlar gibi içini serinletiyor.

ortalık sessiz az önce sevişirken çıkan çığlıklar nefes alıp vermeler periyodik duvara çarpan yatak sesi yok sanki başka yerdeydi o gürültüler. dev bir maçın 1 saat sonrası bir allahın kulunun kalmadığı stadyum gibi aynen biraz önce heycan gürültü hareket şimdi yerini derin bir sessizliğe bırakmış. oracıkta uyuya kalıyorsun.

kızda uyandırmaya kıyamayıp öylece uyuyor. hem o uyurken dizlerinin arasına yastık koyup uyuyanlardan sevmiyor dizlerinin birbirine dokunmasını. senin kafanın orada olması onun için iyi bişey yani.

sabah açıyorsun gözlerini dışarıdan gelen gürültüyle. sabah olmuş hayat yeniden başlamış. ellerini gerinmek için yukarı kaldırıyorsun birisi ellerini uzatıp ellerini tutuyor yukarıdan. vay amk rüya değilmiş bu sıcaklık yanaklarıma yapışan terli sıkı baldırlar ve sigaranın etkisiyle hafif gıcıklı bir kadın sana günaydın diyor. şimdi iyi bir seks güne iyi başlatır..