31 Ağustos 2012 Cuma

kız tipine göre kız tavlama

evet bakir piçler bundan kurtuluyorsunuz..

1: ucuz kaşar kız modeli

Başlarda sıcak davranır. Buna aldanıp sizde ilgi gösterirsiniz sikeyim şunu düşüncesiyle, ilgiyi azaltır azaltır azaltır, siz abazalığınızın eseri kızın köpeği olursunuz.

taktiği: çok az yüz vermek sadece yüz yüze görüşmek çünkü böyle kızlar yüz yüze hiç havalı değildir daha çok ezik bile denilebilir.

2: Türk kızı (göster ama elletme)

kaşarıda vardır normalide kaşarı: kişi pek fark etmez oral sex için fırsat arar, saxo, alır götten verir ama bakireligni kocasına saklar bunu sikemiyosanız zaten yuh.

klasiği: bu söylediklerimin aynısı ama bunu uzun süre çıktığı sevdiği biri ile yapar.

taktiği:samimi duygular besliyor gibi davranmak uzun süreyi göze almak sabırlı olmak

kız sizi severse bekaretini bile alabilirsiniz kendinize aşık etmek için kendiniz olun sürekli ilgi gösterin.

3: Turist nasıl sikilir?

Turist zaten sikişmek için gelmiştir, ama ilk adımı sizden bekler çünkü turist olan o turist için yapmak gereken tek şey utangaç olmamak, bir türk kızının yanına gittignizde üff gt be slq der ama turist demez, konuşkan ve özgüvenli olmalısınız. sonra içkiyi dayadınız mı zaten tek gece de bile sikebilirsiniz

not: prezervatifi unutmayın herkes türk mü amk korunmadan sikişmesin

4: Çok havalı kaşarlar:

bu kızları bizim abaza halkımız yaratmıştır beyler, genellikle cok güzel olurlar ama çirkin olanı da vardır güzelsin diyince bizim kekolar apaçiler kendilerini güzel sanarlar neyse uzatmayayım:

asla direk konuşmaya çalışmayın

Örn; Face den konuşuyorsanız (pek etkili sayılmaz sanal ama,) direk odun gibi selam yazmak yerine bi fotoğrafına onu güldürücek bi yorum atın (bu sayede geçengün bi kızla takılmaya başladım not: manken gibi panpalar oyşh)

Örn; Bardaysanız yanına gidip selam tanışalımmı demeyin sadece bakın, yüzüne ara sıra kafanızı çevirin o size bakıyoken siz onu yakalamaya çalışın bok var gibi saatlerce bakmayın

bu kızlar sürekli gülmek ister yazılı konuşmak iyi olmaz çünkü face den telefondan talibi çoktur konuşmaktan sizi unutur, ya telefonda konuşun ya yüzyüze komik olmanız önemlidir

5 Face de takılan kız:

Bu kız sürekli durumlar paylaşır isteklerini belli eder

dün sikişir bugün bakireyim der

bu kızlar popüler olan kişilerle takılmaya çalışırlar
ama 24 saat ilgi isterler 3 gün boyunca ilgi gösterirseniz avınızdır.




28 Ağustos 2012 Salı

evrendeki bu düzen tesadüf olabilir mi

önemli not: yazı tamamen ulan dagdan inme ayisi aittir. alın teri, emek söz konusu. çalma yok.

"he amk he evrende bunca şeyin tesadüfen oluştuğuna inanıyosan senin ben götün sikem" tarzı yazılar için açtım.

klasik bir sorusudur amk. bu soruyla bilimi çürüttüğünü, yaratıcı kavramını ispatladığını zanneder.
halbuki "tesadüf", "olasılık" gibi kavramlar üzerinde daha çok kafa yormak gerekir.

öncelikle bilimsel bir konu tartışılırken "niye?" şeklinde bir soru sorulmaz. çünkü bilim sebep-sonuç ilişkisini araştırıp ortaya döker. "amaç" kavramı bilimsel değildir. yani "big bang'in akabinde evrenin oluşmasının amacı nedir?" şeklinde bir soru olamaz. aynen "tanrıyı getir, deney yapıp gözlemleyeceğim" şeklinde bir laf edilemeyeceği gibi. yani dini konularda bilimsel sorular, bilimsel konularda ise dini sorular geçerliliğini yitirir.

evrim teorisi için de geçerlidir bu. bilim "evrim, insanların oluşup güzelce bir hayat sürmesi için gerçekleşiyor" diye bir şey söylemez. "canlı türleri incelendiğinde tüm canlıların kökeni kendilerinden önceki türlere dayanır" der. amaç, gaye yok. sebep-sonuç ilişkisi var.

dinci arkadaş şöyle der: "evrendeki bu muhteşem, bu olağanüstü, bu mükemmel düzen tesadüf olabilir mi?"... "bahsettiğiniz o küçücük canlı hücrelerin insana dönüşme ihtimali katrilyonda birdir. demek ki yaratıldık".

olasılık hesabını düşünürken dikkatli olmak gerekir. şöyle ki...

şans topunda 8, 9, 16, 17, 21 + 9 çıkma ihtimali nedir? oldukça düşüktür değil mi? hemen sonuçlara bakıyoruz http://millipiyango.gov.tr/sanstopusonuc.html tamı tamına bu söylediğim sayılar gelmiş.

şimdi 2011 başlarında şans topu hakkında konuşan iki adam hayal edelim. biri diğerine "abi 4, 13, 15, 23, 33 + 3 yazacam" desin. diğerinin cevabı şu olacaktır: "iyi de bu sayıların çıkma ihtimali bilmem kaç milyonda bir". ama şans topu çekildiğinde adamın sayılarının çıkmış olduğunu göreceğiz. yani imkansız değildir.

sonuç olarak, milyarlarca yıl sonunda ortaya çıkan durum ne olursa olsun o durum için "yuh yani, tesadüf olamaz. 100 milyarda bir ihtimal" diyecektiniz.

evrim farklı koşullar dahilinde farklı yönde ilerlemiş olsaydı belki de bugün "insan" diye tanımladığımız canlıdan, yani bizden daha iyi görebilen, daha iyi duyabilen, uçabilen, arkasında gözü olan vs canlılar olacaktı. bu sefer de o canlılar kendi aralarında "abi baksana ne kadar mükemmel canlılarız. evrim teorisi dahilinde gerçekleşen olaylar sonucunda bizim gibi canlıların ortaya çıkma ihtimali katrilyonda bir. o yüzden tesadüf olamaz bu." şeklinde tartışacaklardı.

anlatabiliyorum umarım.

yani evrimsel süreç sonunda biz insanların bu şekilde olması, evrim sürecindeki şartların bir araya gelip bizi oluşturmasından ibaret. ve bu ihtimal, başka herhangi bir ihtimale eşittir. ki doğal seçilim gibi önemli bir etken de var.

dünya çapında milli piyango çekildiğini düşünelim. herhangi bir kişinin büyük ikramiyeyi alma ihtimali 7 milyarda birdir. fakat işin sonunda büyük ikramiye birine çıkacaktır ve o 7 milyarda bir olan ihtimal, o insan için gerçekleşmiş olacaktır. ve bunu "tesadüf" olarak değil de, matematiksel olarak gerçekleşeceği kesin olan sonuç diye tanımlamalıyız.

evren konusu da aynı şekilde. evrendeki bu düzenin, bu durumun tesadüf olamayacağı, mutlaka bir yaratıcı olması gerektiği söyleniyor ya.

şöyle bir örnekle açıklayabilirim umarım: 10 metrekarelik bir alana yüksekçe bir yerden bir kiremit attığınızı düşünün. kiremit yüzlerce küçük parçaya ayrılacaktır ve o parçaların her biri o alanın belli bir yerinde duracaktır. her parçanın da belli bir şekli olacaktır. şimdi... kiremiti atmadan önce, o yüzlerce küçük parçanın kiremiti attıktan sonra tam olarak o yerlerde o şekilde durma ihtimali nedir? zibilyonda bir... aklın alamayacağı kadar küçük bir ihtimaldir. fakat o ihtimal gerçekleşti işte siz o kiremiti attığınızda.

başka bir alana başka bir kiremit attığınızda farklı bir sonuç elde edersiniz. ve o sonucun gerçekleşme ihtimali de üstte verdiğim örnekle aynıdır. aklın alamayacağı kadar küçük.

demem o ki; big bang'den sonra farklı bir sıcaklık olsaydı, sıcaklık farklı bir hızda düşseydi, farklı atomlar, elementler olsa idi belki de şimdiki evrenden daha farklı bir evren oluşacaktı. merkür dediğimiz o gezegen olmayacaktı. dünya dediğimiz gezegen güneş'e daha yakın olacaktı... canlılığın oluşması için gerekli şartlar şu an mars dediğimiz gezegende olacaktı.

ve bu ihtimalde de bilinçli canlılar "vay arkadaş... evrendeki şu düzene bakar mısın? bu tesadüf olamaz!" diyecekti.

şöyle bir örnek daha vermek isterim: istanbul'daki hareket halinde olan ve park halinde olan tüm arabaların tam şu anki konumlarını ele alalım. buna "x" diyelim. bu x'in gerçekleşme ihtimali nedir? katrilyonda birden bile az. fakat katrilyonda birden bile az olan bu ihtimal gerçekleşti işte az önce.

şimdi istanbul'daki tüm araçların 10 dakika sonraki konumlarını ele alalım. buna da "y" diyelim. y'nin gerçekleşme ihtimali nedir? x ile aynı; katrilyonda birden bile daha az. ama 10 dakika sonra gerçekleşecek işte.

sonuç olarak tüm arabaların belli bir andaki konumu ne olursa olsun o ihtimal aklın alamayacağı kadar küçüktür; fakat gerçekleşmiştir.

evren konusu da bu şekilde düşünülmeli. evrenin şu anki durumu, gezegenler arası çekim kuvveti vs. aklın alamayacağı kadar küçük ihtimaldir fakat gerçekleşmiştir.

derdimi bir nebze olsun anlatabildiysem ne mutlu bana.

                                                          Altın size bir tasadüf.

27 Ağustos 2012 Pazartesi

göze meni kaçması

insanlar bu konuda da diğer pek çok konuda olduğu gibi cahil.

he diyeceksiniz ki her şey bitti bir bu mu kaldı.

evet bu kaldı sayın okur.

sağlıklı bir insan hayatı boyunca pek çok kez bu olguyla karşılaşıyor ancak göz ile meni arasındaki ilişkiyi gördüğü halde nedenini merak etmiyor. konuyu öncelikle özetleyelim ondan sonra nedeni hakkında konuşalım.

bildiğiniz gibi göze beni geldiğinde göz kızarır, gözün sahibi yanma hisseder, gözleri yaşarır.

peki neden göz ile meni arasında böyle bir ilişki vardır, bunun göze bir zararı var mıdır, göze meni nasıl ulaşmaktadır?
işte hepsi bu yazımızda.

gözle ilişkisine geçmeden önce meni nedir nelerden oluşur onu anlatmak lazımdır.

meni denilen sıvı üç ayrı organ vasıtasıyla üretilir;
1)er bezi kesesi (%65)
2)prostat (%30)
3)testisler ve epididimis (%5)

içeriği ise;
sitrik asit, serbest aminoasitler, fruktoz, enzimler, fosforilkolin, prostaglandin, potasyum ve çinkodan oluşur.

sağlıklı bir erkek her orgazmda 2-5ml arası meni boşaltır.

menide 40 ila 600 milyon arası sperm bulunur.

onu anladık da neden gözü yakıyor kızartıyor bu?

aslına bakarsanız bunun bir kaç temel nedeni var en önemlisi meninin muhteviyatında bulunan sitrik asit. meninin genel ph yapısı alkali olmasına rağmen içinde bulunan düşük miktardaki sitrik asit pek göz dostu sayılmaz. zayıf asitlerden olan sitrik asit bol su ile yıkanarak gözden uzaklaştırılabilir.

yani göze giren her madde gözü rahatsız edecektir ancak gözün meniden rahatsız olmasının tek nedeni göze yabancı bir madde girmesi değildir.

meninin gözü yakmasının arkasında yatan ikinci etmen ise enzimler. hem meni sıvısında hem de sperm başında bulunan enzimler yumurtanın protein zarını eritmek amacıyla üretilmektedir. gözde aynı işlevi görmese bile, gözün bu enzim yığınağını pek hoş karşılamadığı aşikardır.

prostaglandin de bir başka faktör. prostatta üretilen bu lipid bileşiği yağ asitlerinden oluşmaktadır. menide bulunmasının sebebi boşalmadan sonra rahim kaslarının kasılmasını sağlayarak spermlerin yumurtaya daha rahat ulaşmasına yardım etmektir. (doğanın gözünü seveyim.) göz bu tip yağ asidi bileşikleri ile de pek iyi anlaşamaz.

peki bu anlattıklarının göze bir zararı var mı?

konu hakkında yapılmış bilimsel bir çalışma görmedim. ancak söyleyebilirim ki bugüne kadar gözüne meni geldiği için kör olan, yarım saatten uzun süre yanma yaşayan, kalıcı hasar gören kimse olmamıştır. kızarıklık da en geç 2 saat içinde gözünüzü terk edecektir.

meninin gözümüzde ne işi var? oraya o nasıl geliyor?
oral seks, facial, cumshot

ayy çok iğrenç bütün erkeklerden tiksiniyorum!

sorduk mu canım benim.

yazan: limon kimyon zorro


25 Ağustos 2012 Cumartesi

sikişeceği halde sahura kalkan kız

kızımız gece ailesiyle beraber sahura kalkmış, ailesi kızının öğle vakitlerinde sevgilisinin evinde buluşup yiyişeceğinden habersiz kızının ne kadar dini bütün olduğunu düşünüp kızlarıyla gurur duyuyorlar. kız da içinden "hehehe salaklar beni niyetlenecek zannediyorlar" diye geçiriyor. el birliğiyle en güzel yiyecekler hazırlanıyor fakirlerin halinden anlamak için. sofraya oturuluyor. yeme içme işi bittikten sonra kızımız sofrayı kaldırıyor ve "Allah kabul etsin, Allah rahatlık versin" deyip yatağına dönüyor. telefonunu kontrol ediyor ve bir mesaj geldiğini görüyor. "nasılsın aşkım öğlen buluşuyoruz dimi?" yazıyor mesajda. kızın yüzünde aptal bir gülümseme tecelli ediyor tabi. "buluşuyoruz habibim ((:" yazıp gönderiyor sevgilisine. ardından hemen bir mesaj daha geliyor. "izin alabilecek misin peki?" diye soruyor sevgilisi. "o en kolay iş aşkım. nursena'lar kuran ziyafeti verecekmiş deyip kaçarım evden" yazıp gönderiyor kızımız sevgilisine tekrar. "tamam aşkım hadi Allah rahatlık versin rüyanda beni gör (:`" şeklinde mesaj geliyor erkekten. "namahremmm olmaasss (:" yazıp gönderiyor kız. kısa süreli cilveleşmenin ardından kız yiyeceği yarrağın, erkek de gireceği amın hayaliyle dalıyor uykuya.

öğlene doğru camış gibi yatarak oruç tutan aileden önce kız uyanıyor. doğruca banyoya gidip bir kaç saat sonraki buluşma için istenmeyen tüylerini tıraşlıyor. duşunu alıp odasına geçiyor ve "bugün ne giysem?" diye geçiriyor içinden. sonra da "aman sanki her gün farklı şeyler giyiyorum bendeki de soru mu şimdi?" diyor. kafasına minareyi yerleştirdikten sonra dar bir kotla kerhane inşaatına başlıyor. biraz far biraz allık ve sürme ile yüzüne de nur kattıktan sonra annesinin yatak odasına gidiyor.

"anneciiim" diye sesleniyor anacığına. annesi de yarı uykulu bir şekilde "hıığğğ" diye karşılık veriyor. "annecim ben nursena'lara gidiyorum kuran ziyafeti varmış mesaj atmış beni bekliyorlar" diyor. "tamam git ama iftara yetiş baban bacaklarını kırar sonra" diyor annesi. "canım benimmmm" deyip annesinin gül kokulu yanağına bir öpücük konduruyor ve koşa koşa evden çıkıyor.

oturdukları sokaktan köşeyi dönünce sevgilisine "aşkım ben çıktım nerdesin?" diye mesaj atıyor. daha iletim raporu gelmeden "her zamanki yerde seni bekliyorum aşkım" diye mesaj geliyor. kız her zamanki yiyiştikleri kuytuya doğru hızlı adımlarla yola koyuluyor. takriben 20 dakika sonra buluşuyorlar. öpüşüp koklaştıktan sonra elalem ne der düşüncesiyle ayrı yürüyüp erkeğin evine doğru gitmeye başlıyorlar.

erkeğin oturduğu sokağa girmeden, erkek bu kızımıza "önden ben çıkayım 5 dk sonra sen gel komşular görmesin laf çıkar" diyince kız da "tamam aşkım acele et" diyor. erkek koşar adımlarla apartmana giriyor. kapı kapanmasın diye kapıyı tutuyor ve eliyle kapıyı yavaşlatıp açık bırakıyor. heyecandan ve az sonra yaşanacak sikişin düşüncesiyle basamakları üçer beşer çıkıp eve giriyor. doğruca salona gidip sokağa bakan penceredeki perdenin arkasından kızı kesiyor. kız başını önüne eğmiş bir vaziyette apartmana doğru yürüyor. bunu gören erkek, hızlıca daire kapısına gidiyor ve daire kapısının deliğinden otomatiğin ışığına göre kızın bulunduğu katı tahmin etmek için bakıyor. bir alt katın ışığı yanınca hemen elini kapının tokmağına götürüyor. kız kadraja girer girmez kapıyı açıyor ve kızı içeriye davet ediyor. komşuların görmemiş olduğunu umut ederek özellikle de bakan var mı diye karşı dairenin kapısının merceğini keserek kapıyı kapatıyor. kapı kapanır kapanmaz kız erkeğin kucağına atlıyor. yatak odasına doğru duvarları gezerek yiyişmeye başlıyorlar.

ilerleyen dakikalarda bedenler yorgun düşüyor. kızla erkek yatakta sarılmış bir vaziyette birbirlerine aşk sözleri fısıldarken kızın annesi arıyor. "nerdesin hadi yemek hazırlanacak" diyor annesi telefonda. "annecim az önce bitti ziyafet ortalığı toplayalım geleceğim" diyor kız. "nasıldı kızım iyi miydi ziyafet?" diye soruyor telefonun ucundaki annesi. "mmm enfesto öhöeöhe şey yani güzeldi annecim inanılmaz feyz aldım" diyor kız annesine. "tamam elini çabuk tut" diyor annesi ve telefonu kapatıyorlar.

kız sevgilisine "annem bekliyor aşkım gitmem gerek artık" deyip dudağına öpücük kondurduktan sonra hızla üstünü giyiniyor ve evi terk ediyor.

koşa koşa eve geliyor kız. doğruca odasına gidip üstünü başını değiştirdikten sonra mutfağa annesine yardıma gidiyor. yine fakirin halinden anlamak için hazırladıkları birbirinden güzel yemekleri masaya getiriyorlar. ezana az bir süre kala evin reisi geliyor. sofraya oturuyorlar hep beraber ve kulaklarını ezana dikiyorlar. bir kaç dakika sonra ezan okunuyor ve gavat baba "Allah kabul etsin" diyor. kız da "amin babacım cümlemizin" diye temennide bulunuyolar ve oruçlarını açıyorlar.

 yazan: yarak basli govel ordek


15 Ağustos 2012 Çarşamba

ateist evine girdim son

devam ediyor..

ooovvv ana baba günü.. 72 milletten ateist tek bir amaç için toplanmış. kenarda yarrak boyu esprisi yapılan zencilerden tut, kuliste " sen çinli misin? " diye sorulan çekik gözlüsüne kadar herkes buradaydı.

protokola şöyle bir göz attım, taşşaklı adamların hepsi sıralanmış. hatta taşşak boyuna göre sıralanmışlar. en uçta zenci en sonda da çinli bir devlet adamı oturuyordu, bu çıkarsamam ondandır.

olimpiyatın sunucusu milletin kıvama geldiğini anlayınca sahneye çıktı ve herkesi selamladı. lafı fazla uzatmadan sözü protokolde oturan en taşşaklı adama bıraktı.

- bugün burada ateizm sanatının ne kadar yüce olduğunu kanıtlamak amacıyla toplandık. fakat sizlere bahsetmek istediğim bir şey daha var. malumunuz vatan hasreti acı verir. biz artık kimsenin acı çekmesini istemiyoruz ve ateizm üstadını ülkemize çağırıyoruz.

o anda arkadaki dev ekranda üstad belirdi. ağlıyordu yazık.

- dönmek isterdim ama ne yazık ki dönemem. sen benimkini görseydin, taşşaklı bey, böyle konuşmaz böyle düşünmezdin. kimseyi zor durumda bırakmak istemiyorum. sağlıcakla kalın.

ortamdaki o coşku birdenbire sönüverdi. benim bile kalp telimi titretmişti üstad, yalan yok. o sırada sahneye fırlayan stephen dawkins, ateizm şarkılarıyla milletin durgunlaşan bünyesini sarstı. ulan her şey iyiydi de stephen neden ateizme geçince adını değişirmişti? aynı isimle kalsa ateist olamıyor muydu?

bazı şeyleri anlamak gerçekten çok zor... 

kafamı dağıtmak için dışarı çıkıp bi sigara yaktım. içerden, anadili, fransızca etkisi altında kalmış arapça olan cezayirli çocuğun söylediği türkçe şarkı duyuluyordu. mükemmel bir karışım.

- sen de mi partiden sıkıldın?

ha? bu kimdi? göründüğü kadarıyla seksi bir sarışındı, üstünde kırmızı bir elbise vardı.

- evet, biraz. siz?

sigarasından çektiği dumanı savurdu.

- partiler aptallar içindir.

ulan her hikayede böyle cool bir adam olur. benim kaderimde de bu coolluk taş bir hatunun bünyesine kodlanmıştı.

- eğer gerçek bir partiye katılmak istersen beni ara., diye devam etti ve uzaklaştı.
- şey telefon numaranızı bırakmadınız?
- telefonundan 111'i tuşlaman yeterli.

bu neydi şimdi amk?

gta'da evine gidip save edersin ya, evden çıktıktan sonra dünya sikinde olmaz zira bir şey olursa son save noktasına dönersin. heh işte yurt nedense bana öyle bir huzur veriyordu. bu olimpiyat dalgasından ve gizemli kadından sonra uzun bir uyku çektim, uyandığımda save'lenmişti hayatım.

- aykut, ailen ne zaman gelecek?

ha? melis'ti bu.

- melis'çim şimdi ararım, bir gün alırım onlardan. sen de bi ara ağla espri yapalım yine oldu mu canım?

- alo anne, bu benim arkadaşın ailesi sizi bekliyormuş evlerine.
- ailesi ateist değil mi oğlum?
- ateist anne ateist.
- hangi mezheptenler peki?
- anne lafı uzatma hadi yarın akşam ilk uçakla gelin buraya gidelim evlerine. hadi adaptasyonun bol olsun.

ateistten anne böyle oluyor işte... 

evet ateistlerde pre-evlilik dönemi nasıl işliyor onu görecektik anlaşılan bu derste. melis evine gitmişti o günlük, ben de ailemi yurtta biraz dinlendirdikten sonra yola koştum onları.

- kız nasıl oğlum?
- gidince görürsün anne.
- bak ben agnostik kız istemem ha.
- ...
- ateist bir aileye ateist kız yaraşır. hem ateistle agnostiğin evlilikleri yürümez. saadet hanımın kızını gördün, 2 aya kalmadan boşandılar. neymiş tanrı varsa da bilinemezmiş. yok desene sen şuna. hahayttt. o gün, altın gününde pervin hanım ağzından kaçırdı, meryem hanım'ın oğlunu camiden çıkarken görmüşler. ayy görsen kıyamet kopmuş evlerinde. sabaha kadır bağrışmışlar. ayy bak ama muazzez hanımın kızı pırlanta gibi. 6 yaşında türlerin kökeni'ni ezberlemiş. ben hep onu istiyordum gelin olarak ama hadi senin seçimine de bir bakalım. bak beğenmezsem doğru muazzez hanımgile gideriz.

bi sus be kadın.. bi sus be..

ateist evine de hediye olarak ne alınırdı ki? neyse ki annem bu konuda tecrübeliydi. gitti bir dükkandan insanın evrimi şeklinde imal edilmiş bir çikolata pakedi yaptırdı. hazırlıklar tamamdı.

- din den dön.

hayır kapı böyle çalmadı tabi ki. bu kadar boktan bir espri anlayışı olamazdı evleneceğim kızın, ve ailesinin.

- zırrrr.

- oo hoşgeldiniz efendim, nasılsınız buyrun buyrun vs. vs. 

salona geçtik, nietzsche - umarım doğru yazdım - bıyıklı bir adam bekliyordu bizi. belli ki bu babaydı. annesi ise melis'e çok benziyordu, onun gibi sıcakkanlıydı. melis demişken o ortalarda gözükmüyordu. o sırada babası,

- evladım melis içerde git bi bak istersen.

ya bi siktir git senin babalığını sikeyim ben.

- yok beyamca, gelir şimdi o.

ulan madem mezhebin bu kadar geniş, niye erkeğin ailesini görmek istiyorsun ha? gavat?

- dur, çağırıym. meliss kızım gel, gelirken de viskilerimizi getir.

kahve? kahve içmez miydik?

melis geldi. hiç unutmam, görür görmez cız etti içim. böyle basma bir etek dizine kadar, çorap yok, üstünde açık bir bluz, saçlar maçlar… pırlanta anlayacağın. şunun bunun fiyatını sordu, dalga geçti benimle yok pardon lan bu başka bi şeydi.

- kusura bakmayın ya viskileri taşırmışım. hiç beceremiyorum zaten.
- gel kızım olsun otur.
- hüüüüp.

viskiyi höpürdetti herif. herif viskiyi höpürdetti. viskiyi herif höpürdetti.

babam girdi o sıra lafa.

- burada bulunma amacımız belli. gençler birbirlerini görmüşler beğenmişler. siz de haliyle kız tarafı olarak bizi görmek istediniz. bize de davetinize icabet etmek düşer.
- efendim hoşgeldiniz tekrar. biz de sizi gördük beğendik. delikanlı da sağlam gözüküyor.

ulan ne dönüyor burada, bir ateist neden bu lafları eder?

niçe soruları dizmeye başladı bir anda.

- efendim ailenizde kanser var mı?
- yok hayır, 3 kuşaktır kanser hastamız yok.
- herhangi bir göz kusuru?
- babamda hafif bir katarakt vardı, neyse ki çeşitli mutasyonlar geçirdi evrim sağ olsun atlattı kataraktı. *
- hmm. genetik bir sıkıntınız yok sanırım.

lafa girme ihtiyacı hissettim.

- pardon beyamca bunları neden soruyorsunuz?
- niyesi var mı oğlum? melis'le yapacağınız yavrular benim ve eşimin genlerini taşıyacak ve genlerimizin en sağlam bünyelerde taşınmasını istemek bizim en doğal hakkımız değildir de nedir a dostlar?

havaya girdi herif. 

- beyamca yanlış mı anlıyorum sizi? genlerinizin rahat etmesi için pazardan karpuz seçer gibi sağlam bir damat seçmeye gayret ediyorsunuz doğru mu?
- gayet doğru, zekisin sanırım sen.

vay amına koyayım komediye bak.

- ben burada biraz varlığını sürdürebilme ihtiyacı seziyorum. neden böyle bir ihtiyaç duyuyorsunuz?
- eğer böyle bir ihtiyaç duymasaydım, bugün burada var olamazdım. aslında bir döngü bu. var olmak isteyen var olur.

tamam bu kadar felsefe yeter.

- son bi soru, neden evlilik taraftarısınız? melis'le gayet özgür şekilde yaşayabilirdik evlenmeden.
- evet fakat erkek dişiyi dölledikten sonra dişiye bir bağımlılığı kalmıyor, çocuğa bakma sorumluluğunun büyük bir kısmı dişide. erkek dilerse gidip başka bir dişiyi dölleyebilir. evlilik yasal anlamda dişinin elini biraz güçlendiriyor.
- ne diyeyim beyamca helal olsun.

 melis'in 5 yaşındaki küçük kardeşi içeri girdi o sırada. konuşma da bitmek bilmiyordu, güzel bir nokta görevi gördü.

- sen ablamla mı evleneceksin?
- kısmetse.
- kısmetse ne demek oğlum, çocuğun yanında öyle laflar etme kafası karışmasın. doğal seleksiyonda elenmezlerse evladım.

leşini sikeyim senin niçe.

- ben büyüyünce deist olacağım.
- hşş oğlum o nasıl laf. hanım götür şunu içeri. kimden öğreniyor bu lafları bilmem ki sokağa da salmıyoruz.
- şimdinin çocukları çok zeki, televizyondan bir şey duydu mu tak atıyor hafızaya. beyin bedava ya.
- öyle öyle. yani bizim de çocuklarımızdan başka bir derdimiz yok. doğal seleksiyonu geçsinler yeter başka bir şey istemiyoruz onlardan.
- genleriniz değil mi beyamca?

bozuldu biraz.

- evet oğlum. genler.

eh kalkma vakti gelmişti artık. yoksa niçe tanrı'yı tek başına nasıl öldürdüğünü anlatacaktı, malum 3 kadeh viskiyi yuvarlamıştı.

- evladım unutmadan sen bize bir sağlık raporu, bir de sabıka kaydı getir.
- ikametgah da getireyim mi beyamca?
- yok ona gerek yok. senin sağlıklı olduğundan emin olmalıyız o kadar sadece.
- tamam amca neyse hadi iyi geceler. melisçim senle de yurtta görüşürüz.
- güle güle.

yurda doğru yürümeye başladık.

- bak kızı çok beğendim, edep biliyor belli. ailesi de nasıl genlerine sahip çıkıyor gördün mü, sen hala bunların değerini bilme. oğlum yavrucum bak ilk çocuğunuz babana benzerse, bir tane daha yap tamam mı? bana benzeyen bir tane olsun mutlaka. hakkımı helal etmem bak. sütümü helal etmem.

ne helali amk? ateist anneye bak hele. 

yurda vardık, gecenin yorgunluğuyla yattık hemen. sabah kahvaltı etmek için yemekhaneye inerken baktım lobide abi telefonla konuşuyor önünde de bir liste. dur dedim ne oluyor. bitirdi bu konuşmasını.

- abi noluyor?
- ya hiç lise son öğrencileri arıyorum, seneye gelsinler diye.
- niye arıyorsun abi, gelen gelir zaten.
- ya olur mu, biz yine de çağıralım görevimizi yapalım. yanlış yollara sapmasınlar.
- abi ne içtiysen aynısından istiyorum.
- şarap içiyorum doldurayım sana da.
- lütfen.

şarap güzeldi, ibneler içkiden iyi anlıyor. bi içkiden bi de evrimden anlıyorlar.

ettim kahvaltımı, mirve gazetesine göz atmak üzere lobiye çıktım tekrar. manşette ateizmdeki mezhep kavgalarından bahsediyordu. adamların mezhep anlayışı çok ilginç, neyin tanrı sayılıp reddedileceğinde karar veremiyorlar. misal birisi hindu tanrısı şiva tanrıdır ve gerçekte yoktur diyor, diğer mezhep ise hayır o tanrı değildir diyor ve dolayısıyla reddedilmesi gereksizdir.

ulan dedim, sizin düşünmenizi sağlayan mutasyonu sikeyim. insanlar bölünmek için hep en saçma nedeni mi seçmek zorunda yahu? gazeteye devam ettim klasik haberler vardı, adamın biri ateistim size faydalı mutasyon getireceğim diyerek milleti kandırmış ve paralarını ütmüştü. öteki darwin'i yaşatma ve yüceltme derneği diyerek bir şey uydurmuş almanya'daki gurbetçilerimizin paralarını iç etmişti. bir diğeri doğal seleksiyonla nasıl barışık yaşarız diye bir kitap yazmış, bestseller olmuş.

aynı boklar amk. abinin çağırmasıyla bıraktım gazeteyi. 

- bokarca yandık oğlum yandık.
- noldu abi?
- uluslararası ateizm konferansı toplanıyor. bilgi yarışmasındaki performansından ötürü seni de çağırıyorlar.

hayda.

- bu konferansta ateizmin geleceğiyle ilgili kararlar alınır. eğer foyamızı açık edersen hepten boku yeriz.

en kötü yurttan atılırdım amk olayı trajikleştirmenin anlamı yoktu. abinin götü tutuşmuştu.

- abi, aklıma takıldı senin abilikten başka bildiğin bi meslek var mı?
- nasıl yani?
- yani senin mesleğin abilik değil mi? başka zanaat bilmezsin. nası doktor doktorluk, bakkal bakkallık yapıyorsa sen de abisin ve başka bir sıfatın yok değil mi?
- evet ben yurtlarda abilik yapmak üzere eğitildim.

böyle dingilleri bizim başımıza koyuyorlar işte.

evet konferans isviçre'nin lozan kentinde yapılıyordu. bizinız klastan alınmıştı biletim, keyfim cıvıldı. viskimi içe içe vardım konferans mekanına.

içeri girdiğimde " maymundan geldiysek neden hala maymun var " sorusuna verilebilecek cevapları tartışıyorlardı. malum ateizmin kanayan yaralarından birisiydi bu soru, çok ateisti derin düşüncelere gark ettirip dine döndürmüştü. gelip geçici cevaplar uydursalar da kendileri de bilmiyorları cevabı. aralarına karıştım hemen ve söze başladım.

- arkadaşlar, siz işten eve geldiğinizde işiniz hala yerinde duruyor değil mi?

düşündükten sonra onayladılar.

- arkadaşlar, siz marketten eve geldiğinizde market hala yerinde duruyor değil mi?

düşündükten sonra onayladılar.

- arkadaşlar, siz pilavcıdan eve geldiğinizde pilavı hala yerinde duruyor değil mi?

- hayır.

tüm bakışlar bir anda cevap veren kişiye döndü. serkan hocaydı bu.

- ya pilavcı seyyarsa? bunu hiç düşündün mü?

doğru söylüyordu ibne. sorun yine çözülememişti. 

serkan ibnesinin cevabından sonra karnımın acıktığını hissettim ve doğruca açık büfe tarafına yollandım. ulan hani kurtlar vadisinde çakır'ın hamsili bi fıkrası vardı, herifler o temayı alıp domuza uygulamış. domuz rostosu, domuz tatlısı, domuzlu kek, domuzlu domuz, domuz kelle paça, domuz kavurma, üç küçük domuzcuk vs vs. büfenin sonlarına doğru kuru pasta neym vardı gittim onlardan atıştırdım. o sırada omzumu bir el kavradı.

- evrimin selamı üzerine olsun aykut.

ateizm üstadıydı bu.

- oo üstad sağ ol. gel kuru pasta al.
- yok domuz yağı dokunuyor bana almayayım.

ulan amınıza koyayım be..

- ee çoluk çocuk nasıl iyi mi?
- yahu sorma, bizim ufak torun küçük bir zararlı mutasyon geçirdi. sağ olsun hemen evrim profesörü bir arkadaşı aradım geldi. şimdi iyi adapte oldu evrim sağ olsun. bak ben sana ne diyeceğim.
- he ne dicen?
- yurtlara yeni bir düzenleme yapılıyor. artık kimsenin görüşüne karışmayacağız, herkes dilediği gibi kalacak. doğal seleksiyon zaten kendisi eleyeceğini eler.

benim şiir etkili olmuş heralde herifin üstünde.

- iyi olmuş üstad.
- senden ufak bir isteğim olacak. yurt hayatı boyunca yaşadığın olayları herkese anlat lütfen. isteyen istediği mesajı alır yaşadıklarından. maksat şeffaf olalım, güneri hgoğlu misali. dışarda seni bir arkadaşım bekliyor, o sana bu işi nasıl yapacağını gösterecek.
- peki üstad, sağlıcakla kal. evrimli günler.

dışarı çıktım, spor bir araba bekliyordu beni. şoförün kim olduğuna bakmak için yaklaştım ki o da ne? şoför nebahat'tı. daha doğrusu gizemli kadındı bu, adı da nebahat'mış. nebahat pek gizemli kadın ismi değil ama espri gereği idare edin.

- atla bakalım. şimdi benim eve gidiyoruz.

yolculuk boyunca hiç konuşmadık. lüks bir villanın önüne park etti. zaten gizemliler hep zengin olur ya. içeri girdik bilgisayarın başına oturmamı söyledi.hbaykus isimli blogu açtı ve bir cümle söyledi.

- işini bitirdikten sonra yatak odasına gel.

***

[ Yorumlarınızı ve eleştirilerinizi esirgemezseniz minnettar olurum. Şimdiden teşekkürler. ]

the end


14 Ağustos 2012 Salı

evlenmeye yakın tesettüre giren müptezel kız

her sabah olduğu gibi o sabah da erken uyandım. boş gözlerle kısa bir süre tavanı kestikten sonra ağız dolusu küfür edip yatağımdan kalktım ve ayağımla bilgisayarın power tuşuna vurup rutin temizlik ve boşaltım işlemleri için tuvaletin yolunu tuttum. temizlik ve boşaltım işlemlerinin bitmesini müteakip mutfağa gittim. kettlea kahve suyu koyduktan sonra kahve sigara kombinasyonu eşliğinde ayılma ayinimi gerçekleştirmek üzere bir sigara yakıp kahve suyunun kaynamasını bekledim. kettledan "tık" sesini alır almaz dudağımdaki sigarayı çekmek için elimi ağzıma götürdüm fakat sigaranın dudaklarıma yapışması kaynaklı olarak elimin sigaradan kayması sonucu parmaklarımı yaktım ve refleks olarak ağzımdan "hay ananı sikiyim senin gibi sigaranın yaa" cümlesi çıktı. acımıştı canım. bir bu durumu sevmiyordum bir de hareket halindeki arabanın arka camından dışarıya sigara külü çırpmak isterken küllerin rüzgardan tekrar arabaya dolmasını. sigaranın bünyede yarattığı sıkıntı bundan ibaretti benim için. yoksa candır sigara. sanki ben onun değil o benim tiryakimmiş gibi. çok iyi anlaşıyoruz aslında. sırf sevdiğim için, yaptığı tüm orospu çocuklarına ve piçliklere rağmen görüşmeyi kesemediğim çocukluk arkadaşımmış gibi. kahredici ayrılık gecelerinde "o seni kaybetti be abi" diyen bir dosttu. her dudağıma götürdüğümde verdiği teselliler işledi içime. ben yandıkça o da yandı. zaman zaman ayrılık kararları aldığımız olmuyor değildi. hatta bir kış günü kendisine, başka dudaklarda daha mutlu olmasını söyleyip ayrılığa kaza süsü vermek için balkondan aşağı atmıştım fakat kısa bir süre sonra ayrılık acısı nöronlarıma baskı uygulamış, tüm düşüncelerim eski dostum üzerine kurulmaya başlamıştı. sonra bir düşünce hali almıştı beni. eski dostumu nasıl atabilirdim sokağa? kim farkedip bulacaktı onu? bulan benim onu sevdiğim gibi sevebilecek miydi? hangi dudakların altına yatacaktı? kaç orgazma ortak olacaktı acaba? tüm bu düşüncelerin itici gücü beni annemin gezer terliklerini ayaklarıma taktığım gibi arka bahçeye koşmama neden oldu. yerler kar olduğu için güzel kamufle olmuştu ama aramızdaki güçlü bağ sayesinde eski dostumu bulmam zor olmamıştı. yerden kaldırıp üzerindeki karları temizledikten sonra cebime koyup "bir daha ayrılık yok" demiştim içimden. o günden sonra da bir daha ayrılmadık zaten.

ilk sigaraya ortaokul son sınıfta başladım. koca okulda sigara içen 8 bilemedin 10 kişiydi. bunlardan birisi de sınıf arkadaşım burcu'ydu. değişik bir kızdı burcu. yetiştirilme tarzından olsa gerek çok rahattı. daha doğrusu ilerleyen yaşlarda rahat olacağının sinyallerini veriyordu. çocuk beynime rağmen ilerde burcu'nun nasıl bir kız olacağı hakkında kafamda ampuller yanıyordu elbette. çünkü özgürlüğüne olan düşkünlüğünü o yaşlarda yansıtabiliyordu çevresine. iyi anlaşırdım burcu'yla. bir arka sıramda otururdu. dolayısıyla kendisiyle hep diyalog halindeydim. zaman zaman etek altına bakmak için yere bilerek kalem veya silgi düşürüp sıranın altına eğilirdim. uzun bacakları vardı. afet olacağı aşikardı. zira peşinde gezen kendisinden yaşça büyük erkekler de bu düşüncemi tasdik eder nitelikteydi. fiziği de yaşıtlarına oranla daha iriydi. liseli havası vardı burcu'da.

bir gün, burak isminde birisiyle çıkmaya başladı burcu. çocuk bizden 3 4 yaş büyüktü. duyduğum kadarıyla tekin ayak değildi. burcu o çocukla takılmaya başladıktan sonra doğru dürüst okula gelmiyordu. ailesi sırf bu yüzden defalarca okulu ziyaret etmiş kızlarının geleceğiyle ilgili kaygılarından söz etmişti. şimdiki tabirle amı götü dağıtmıştı burcu. zaman zaman burcu'nun okul saatlerinde burak'la bir arabaya binip gittiğini söylüyorlardı. burak'ın esrar kullandığı duyumunu almıştım." acaba?" diye içimden geçirmeme rağmen ihtimal veremiyordum. yaşı küçük yapmaz diyordum. taa ki bir sabah atmden para çekmek için sırada beklediğim esnada burcu'yu görene kadar...

çok şaşırdım. şaşkınlığımı gizleyemiyordum. tesettüre girmişti. tesettüre girmesine ihtimal veremediğim için baştan aşağı göz bebeklerimi gezdiriyordum bedeninde. ben tüm bunları yaparken kendisini kestiğimi farketmiş olacak ki göz göze geldik. biraz zorlansam da bu kızın burcu olduğu konusunda artık emindim. hemen yanına yanaştım ve "beni tanıdın mı burcu?" diye sordum. "ördek???" dedi, "ta kendisi" dedim. sevinç çığlıkları içerisinde sarıldı bana. "abdestin bozuldu (:" dedim. "abdestli değilim zaten" dedi gülerek. kısa süreli hal hatır sormalardan sonra işi olduğunu söyleyip telefon numarasını ve msn adresini bir kağıda yazıp verdi. tekrar görüşmek üzere ayrıldık. atmde işimi bitirip eve doğru dönerken burcu'yu düşünmeye başladım. yıllar önce tahmin ettiğim gibi afet bir şey olmuştu. geçmiş yaşantısını da bildiğim için ben buna çakarım hesabı yaptım. eve döndüğümde ilk işim burcu'yu msnden eklemek oldu.

akşama doğru msnini açtı burcu. daha ben ona yazmadan titreşim göndermişti bile. "çok özlemişim" yazarak koyu bir muhabbetin temellerini attım. karşıklı kamera açtık. eski okul yıllarından güncele kadar konudan konuya atladık. hatıralarda güldük ölen arkadaşlarımıza üzüldük. samimi bir sohbet oluyordu. tabi bu samimiyet ikili ilişkiler konusunu da beraberinde getirdi. hayatında biri var mı yok mu merak ediyordum. çakmanın planlarını yapıyordum zira. "ne oldu burak?" diye sordum, o da anlatmaya başladı. uzun bir süre sadece o yazdı ben dinledim. burak bunu kokaine alıştırmış, evlenme planları yaparken ilişkiye girmiş sonra da siktir olup gitmiş. zor günler yaşamış, ihtiharı düşünmüş, bileklerini kesmiş burcu. teselli aramış başka bedenlerde. burak'ı unutmak için başka kollara bırakmış kendisini. o tüm bunları anlatırken ben de bir yandan üzülmüş gibi yapıyor, teselli veriyordum. hala boşluktaydı burcu. boşluktaki bir kızın karşısına çıkan erkek her daim sikerdi o kızı. bunu geçmiş ilişkilerimden yola çıkarak öğrenmiştim.

"ee bu türban ne iş?" yazdım. "bir tane sözlüm var" yazdı ve devam etti. "evlenmeye karar verdim fakat geçmişim ortada olduğu için beni kimsenin kabullenmeyeceğini düşünüp bu yola başvurdum. tesettüre girip evlenmesi kolay oluyor. çocuk da safça bir şey zaten. ne desem yapıyor."

bu sözlerinin üzerine düşüncelere daldım. haklıydı galiba. türban, çevreyi yanıltma aracı olarak kullanılmaya başlanmıştı. "mesut bahtiyar olun" yazıp gönderdim. "teşekkür ederim" yazdı. saatin geç olduğunu ve artık yatmam gerektiğini söyledim ve tekrar görüşmek üzere offline oldum.

yazan :  yarak basli govel ordek

10 Ağustos 2012 Cuma

unutulmayan kezban sözleri

"allah'a sukur sadece moralimiz bozuk, karakterimiz degil"
"hic kimse icin degismem, sadece kendim icin degisirim, kendimden daha onemli birini tanimiyorum."
"seni oyle bir gormemezlikten gelirim ki; sen bile varligindan suphe edersin!!!"
"suskunluğum asaletimdendir"
"lafa bakarim laf mi diye, söyleyene bakarim adam mi diye"
"sahte sevişmelerin koynuna git hadi! her gece bir başka 'fahişe'nın teninde unut, unut unutabiliyorsan beni."
sadece opustuk, daha ileri gitmedik. arkadasımın sevgilisiyle yatacak kadar basitlesmedim.
"ben seçilmem seçerim."
ama bn sni sdce arkds olrk gryrm..
sen ikincisin...
bu yaptığımız doğru mu :/
hayır o bana yazmıyor, aramızda bişey yok, sadece arkadaşız
ıy o ne iğrenç
evlenmeden olur mu bilmemki :(
yeter artık çok üstüme geliyosun biraz rahat bırak
askerliğini yapar gelirsin sonra da evleniriz zaten dimi
ya tamam yaparız ama zamanı var herşeyn :/ ne zaman evlenicez aşkm :/
benimki esnek, ondan..
ben şimdi özel oldum senin için dimi?
sadece anal ve oral yapabiliriz.
aşkım evlencez dimi? :/
aşkım acıyor ama
bak senden başkasıyla yapmazdım böyle bişey
istediğimle görüşürüm sen bana karışamazsın
dur tuvaletim geldi
ben kimseyle yatmadım, senden önce amcamın oğlu tecavüz etti...
sen artık beni sevmiyosunn :(
ay çıkart çıkart çıkart!!!1
açık saçık giyinmem bacaklarıma ve göğüslerime bakabileceğin anlamına gelmez.
çıplak yatıyo olmamız sevişeceğimiz anlamına gelmez.
aşkım taylanlarda kalıcam sorun olmaz umarım?
biraz hızlı gitmiyor muyuz acaba? sence bunlar için daha erken değil mi?
sen benim ikincinmsin, ilkinde bana tecavüz etmişlerdi...
arkadaşların benden önemli mi?
onlarla vakit geçireceğine benimle vakit geçir.
ne zaman evlenicez?
yaaa çıkarma onuu :(
ağzıma mı? ay iğrenç yaa
kilodumu çıkarmasam aşkım? :/
hani pantolonu çıkarmıycaktık? çıkarırsan giderim bak :/
senin azına sıçarım terbiyeli konuş

6 Ağustos 2012 Pazartesi

bir sevgili istiyorum

okurken aynı zamanda şu şarkıları dinlemenizi tavsiye ederim: http://youtu.be/YLM9HWDMx_k

öyle bir sevgilim olsun istiyorum ki bana bir dokunuşu içimi ürpertsin gözlerim yaşarsın. kalbindeki tüm sevgisini bana yansıtsın teniyle. http://russianwomentruth....ian-women-katya-19-1a.jpg

öyle gözleri olsun ki saatlerce bıkmadan usanmadan izleyebileyim. gözleri bir güneş gibi içimi ve gözleri mi yaksın yaşartsın . izlerken allah'ım dualarımı kabul etttiği için şükür duaları ile hareket etsin dudaklarım. nefes almayı unutayım onun güzelliğini izlemekten ihtiyaç için değil sadece onun o güzel kokusunu içine çekmek için doldurayım ciğerlerimi havayla. http://tinyurl.com/cbmk6vb

bırak ona el sürmeyi gözlerine bakmak bile benim için günah gibi gelsin istiyorum. sanki daha fazla bakarsam güzelliği azalacakmış gibi onun sevgisi azalacakmış gibi.

uykusundan bile kıskanmak istiyorum onu. onunla olduğum her geçen saniye yaşlı bir adamın bir yaş daha büyümesi gibi üzsün beni. çünkü her saniye uykusuna daha da yaklaşıyordu. yanımda olduğu her zaman saniyelerin nabzını tutayım.

ona sarıldığımda her şeyi unutmak istiyorum bundan sonra dünya yansa ne olur saniyeler sonra ölsem ne olur. hayattan en büyük beklentimi almışım daha ne isteyebilirim Allah'tan her sarılmam da bir o kadar daha heyecanlanıyım mutlu olayım nazım hikmet'in tabiriyle "denizi uçakla ilk defa geçer gibi , ağır posta paketini, neyin nesi belirsiz, telâşlı, sevinçli, kuşkulu açar gibi, geceleyin ateşler içinde uyanarak ağzımı dayayıp musluğa su içer gibi, ekmeğimi tuza banıp yer gibi"

öyle bir sevgilim olsun istiyorum ki beraber bir sahil kıyısında akşamüstü yürürken oturup güneşi izlemeyi bırakıp onu seyretmek istiyorum sadece. nefes alırken göğüsünün inip kalkmasını gözlerini açıp kaparken kirpiklerinin birbirine değişini rüzgardan arada bir düzelttiği saçlarını izlemek istiyorum sadece.

hepsini bir yana koydum belki de en çok istediğim şey onu öptükten sonra onun kaçamak çocuksu son derece saf gülüşünü görmek gözlerinin içinin güldüğünü görmek.. sadece 3 saniyelik o ulvi gülüşü tüm ömür gibi geçsin isterim. o gülüş meleklerden ve cennetten daha güzel gelsin bana. http://tinyurl.com/cbmk6vb ( anlatmak istediğim gülüş tam olarak bu değil ama benziyor diye koydum)

en önemlisi o da beni, benim onu sevdiğim kadar çok sevebilsin.

şu ana kadar tek sevgilim olmadı. umudumu da kestim artık.

yazan: birigalibamemededi

4 Ağustos 2012 Cumartesi

amerikan filmlerinde tatava hep aynıdır

şimdi mevzuyu kategorilere ayırdım. hollywood yıllardır aynı naneyi bize itelemeye çalışıyo
utanmadan ısrarla aynı tarz filmleri çekip bi de reyting yapmaya çalışıyo pezevenkler

polisiye filmler:
-zeki bi polis olur hep.ama zeki bi de suçlu olur. suçlunun ritüelini sadece bu zeki ama rütbesi düşük polis çözer
arkasında "yakalanmak" için iz bırakan bu suçlu kendisini sadece bu zeki polisin yakalayacığını bildiği için onun hayatına dair ciddi bilgilere sahiptir.ya büyük bi soyguna ya da bi yeri bombalamaya kalkışır. planları yaptığı sırada zeki polis son anda mevzuyu çözer
bi anda yanındaki partnerine "move move move!" diye bağırır ve olay yerine gidip adamı al-aşağı eder

korku filmleri:
-artık herkesin bildiği ufak şirin kızlar veya kampa giden kolejli gençler filmin ana temasıdır. zenciler her zman ilk ölür ve filmin sonunda bi kız ve erkek kurtulur. (KIZIN erkek arkadaşı ölür kurtulan başka bi erkektir)ayrıca bu filmlerde cinsellik son aşamadadır kamp yerinde sarışın afetlerle vücudu yapılı saçları dalgalı ve büyük ihtimal su sporlarından biriyle ilgilenen yakışıklı erkekler sürekli yiyişir

afetli filmler:
-en nefret ettiğim tarzdır. göktaşı,uzaylı saldırısı, deprem,tsunami, yanardağ patlaması her zaman amerikanın meşhur eyaletlerinden birinde cereyan eder. yine zeki bi bilim adamı veya bi öğretmen olayı çok önceden tahmin eder ama kimse onu siklemez.son anda bi şekilde sesini duyurur ve abd başkanını kurtaran helikopterle birlikte oradan kaçar. veya kaçmayı reddedip olayı çözmeye çalışır.
genelde boşandığı eşini hala sevmektedir ve film sonunda eşi ölür o da çocuklarıyla sağ salim kurtulur

aksiyon filmleri:
-başroldeki adam tek başına bi orduyu sadece bi colt la tarumar eder. merminin bittiği yerde onları döverek öldürür. düşmanlar tek mermi veya yumrukta ölürken buna uçaksavarla ateş edilince bile biraz baş dönmesiyle kurtulur. eskiden bu adamlar hep cia veya fbi ajanı olurlardı ve içerden birinin ihaneti sonucu vatan haini ilan edilirlerdi.ama artık daha çok kendi adına çalışan mafya mensuplarından başlayıp liderine kadar herkesi öldürerek ilerleyen filmler çekiyolar.

gençlik komedisi:
-bu tarzda sex dışında başka bi mevzu dönmez.ya bi erkek sevdiği kıza ulaşana kadar yolda gördüğü herkesle yiyişir. yada 2-3 tane abaza gencin başından geçen cinsel mevzular konu edilir. imdb de bu filmlerin notu 3 ün üzerinde değildir.bi amerikan pastası var ama istisnalar kaideyi bozmaz

kahramanlı filmler:
-marvel dan dc hereos a kadar tüm kahramanlara film çekilir. meşhur olanların filmi tutar(örümcek adam, batman vs) meşhur olmayanlar biraz gişe yaptıktan sonra arkadaş ortamında torrent den indirilip izlenmek üzere unutulur. dünyayı ele geçirmek isteyen kötü adamı bu kahramanlar hep pataklar. kötüler hep kaybeder. sanki çok rağbet görmüş gibi bazılarına devam filmi çekilir

çizgifilmden veya oyundan uyarlama filmler:
-piyasada film olmayan çizgifilm veya oyun kalmadı gibi bişey. genelde de içine sıçılır. oyunun müdavimi olanlar bi yığın para harcayıp filme gider ve söverek geri çıkar.ama zaten ilk gün gişesi yeter de artar bile. oyundaki senaryonun aksine oyunla alakası olmayan başka ve saçma bi senaryo ile çeilen bu filmlerdeki tek civcivli hadise oyundaki tanıdık yüzlerin filmde de görünmesidir

yazan:  mjromeo

2 Ağustos 2012 Perşembe

şirinler komünist değil ağır ülkücüdür

şirin babanın sünnettir diyerek bırakdığı sakalından tam bi islam sevdalısı olduğu apaçık ortadadır.

o bembeyaz sakalı ile kırmızı şapkası düpedüz anlı şanlı türk bayrağımızı temsil eder.

şirin babanın görüntü itibari ile olmasada yansıttığı karakter ile alparslan türkeşi temsil ettiği bi çok ideologlar tarafından söylenir...

gözlüklü şirin keskin zekası ve yaptığı mükemmel hesaplamalar ile kesinlikle devlet bahçeli yi temsil ediyor.

gargamal papaz cübbesine benzer kıyafeti ile bir zamanlar din alimi olmak isteyen Josef Stalin i temsil eder.

köydeki o kadar erkek şirin arasında iffetini namusunu koruyan şirine ise kesinlikle asil türk kadını asenayı temsil eder.

şirinler köyü turanı temsil eder.

güçlü şirin in ise bozkurt abdullah çatlı reyizi temsil ettiğini apaçık ortadadır.

şirinlerin yaratıcısı Belçikalı çizer Pierre Culliford'un katı bir türk milliyetçisi olduğu herkes tarafından bilinir. kendisi brüksel ülkü ocakları reyizidir. yarattığı bu çizgi filmle tüm dünyaya subliminal olarak türk-islam sentezciliğini aşılamıştır.

şirinler komünist değil, ülkücüdür!

arkamıza yaslanıp derin bi nefes alıp sakin kafayla kendimize şu soruyu sormalıyız.

şirinler ülkücüyse ülkücüler şirin mi?

1 Ağustos 2012 Çarşamba

kezbanlar üzerine

burada bizim kezbanların fiziksel özelliklerini(kıllı koları, çizği dudakları, kısa boyu, fırıldak gibi ğötleri, pörtlek ğözleri)  eleştirmeyecegim hele onları bir rus kızıyla asla kıyaslamayacagım...

öncelikle analarından bahsedecegim,  geçtiğimiz yıl televizyonlarda kadına yönelik şiddetin her türlüsüne tanıklık ettik  töre cinayetleri yanında, başlık karşılığı veye zorla berdel vermeler var öyle degilmi
bu kezbanların bir çogunun annesi ğörücü usulü, daha dünyayı tam olarak tanıyamadan kocaya verilmiş
egitimsiz bırakılmış analardan olama,  kezbanlara yönelik baba, kardeş, sevgili şiddeti ölüm tehditleri de var
bunlar şimdilik bir kenarda dursun...

medya müzikten magazine sabah ve akşam kadın programlarında   hatta haber programlarında bile kadını bir meta olarak sunuyor  ntv spor sipikerlerinin mankenlere taş çıkaracak fizige sahip olması buna örnek verilebilir.  biz hep isteriz ki kızımız olunca babasını kızı olsun  evlenince kocasının karısı dogurdugu çocugun anası olsun hiç bir şeye karışmasın yeter deriz,  ülkemizde kezbanlara sunulan egitim kültür medeniyet gibi cafcaflı sözlere bir bakın, yapılanlara bir bakın   hepsi boş daha kızını okula göndermeye ikna edilememiş adamlar var,  kadınları aşagılıyan küçük ğören biz erkeklere ayrıcalık tanıyan toplumsal tabularda var.

bu yüzdendirki gavurun memleketindeki orospu bile entelektüel bir birikime sahipken bizim kezbanlar facelerde msn lede elerindeki titreşimlerde türkçe mizi katlederek yazılar yazmaktadır. bu yüzdendir ki kendisine ait bir fikri bile olmadan evlendirilen kızlardan günümüz kezbanları dogmuştur. ülkede uygulanan politikalar bu kezbanlara kafaya baş örtüsü göte kot pantolon giydirmiştir... bir yandan ortadagu ülkesi olmak bir yandan batılılaşma çabası bu durumu yaratmış kezbanlar iki arada bir derede kalmıştır...


buna birde kapitalizmin ürün bolugu eklenmiş ve bir pazar yeri olan ülkemizde hayli pazarlanan metaların ucuzlamasıyla götlerine 5 liraya varan fiyatlarla tayt, babet alabilmişler. çeşit çeşit renkte taytları ve dokunmatik ekranlı cep telefonlarınada sahip olunca götleri havaya kalkmıştır.bu sonradan görmelerin...
bilğisizliğin, salaklıgın resmidir bunlar,  ğeçen gün bir kızla konuşurken kız laf arasında

 -sizin fabrikanız mı var dedi kezban

düşüne biliyormusunuz, nasıl bir beyne sahip anlamadım fabrikam var ve seninle muhabbet ediyorum... öyle zannediyor heralde...

hele birde bekaret olayı varki tam trajedya internette tanıştıgım izlandalı bir kızla bekaret muhabbetine girmiştim. "Beni bekaretimle değerlendirecek bir erkekle evlenmeyi ben zaten istemem"demişti...
pekiya kezbanlar için durum nasıl; kezbanlar erkek cinselliğinin kuşatması altında can çekişen, cinsellikleri
Yaşamın her alanında ve cinsel alanda belirleyici olamadıkları, acı içinde bekaretlerini sevdiği oğlana vererek,
körtopal giden ne yapacağını bilemediği bir cinsellikle yaşıyorlar... Ergenliğe ilk adım atmasıyla, kezbanların üzerine çevrilen erkek bakışları...


Önce, kendi beğendiği erkeklerce seyredilmenin verdiği bir kendini beğenme, kendini bir bok sanma,
Sonra bu bakışların denetiminde hiçbir haklarının olmadığını öğrenmeleri... hiç beklenmedik ve istenmedik insanlarca seyredilmenin verdiği iğrenme duygusuyla yaşamak bizim kezbanların kaderi...
ve bunlar 5 yaşında gelinlik seçer, Kimbilir belki altı yaşında Ben zengin bir kocayla evleneceğim derler...
Kezbanların bekareti, aileler, okul müdürleri, mahallenin erkekleri, hatta polis ve yasalar tarafından sıkı sıkıya denetim altında tutuluyor... belki hatırlarsınız, Kütahya'lı Havva ile Muğla'lı Güzide yi
Her ikisi de bekaret kontrolüne gönderilmenin utancını taşıyamayacaklarını düşünüp intihar etmişlerdi.
kızlardan biri 13 diğeri 16 yaşındaydı.ve kızlar bakire çıkmıştı... ve  1992 yılında odtü de yapılan bir ankete şunlar yazılmıştı;

Bekaretimi 12 yaşında kendi elimle bozdum!
Bekaret ideali, bekareti bozmak isteyen erkeklerin idealidir.
Lüzumludur!
Eğer okşayacaksam olmaması, evleneceksem olması şarttır!
Bekaret kadın ve erkek için sevgiliye saygıdır.
Bekaret çeyiz değildir.
Bu konuyu tartışmaya açmak bile büyük bir saçmalık...
Kızım olduğu zaman doktor vasıtası ile zarını ben deleceğim.
Gerdek gecesi dökülen kanların hesabı sorulacaktır! Dev-Kız
Esas kan çıkmazsa biz hesap soracağız! Abaza-Genç
Sevgilimin ve annemin aynı tabuları savunması KORKUNÇ!
O benim, kimseyi ilgilendirmez!
Bekaretin kontrolü bizim özgürlüğümüzün kontrolüdür!
Bekaret iki bacak arasında değil, akıldadır.
Kadınlara haksızlıktır!
Bekaret evlenene kadar olan kendine ait bir hazinedir.
Bekaret erkeklerin de sorunudur...
fazla söze gerek bırakmıyor bu anket...

ve kezbanların cinsel hayatı...
kezbanlar cinsellikleriyle nasıl tanışırlar?
bu kezbanlar için cinsellik bir ihtiyaç değilmi?
gerdeğe girene kadar yaşanmayacak, hissedilmeyecek ve üzerinde konuşulmayacak bir konudur onlar için,
Doğal olarak, cinsel organının adı da yoktur onlar için biz sadece am deriz  Adı konmuş tek şey, 'orada' bulunan 'zar'dır. Zar, namusun en önemli ve en somut ifadesidir kezbanlar için   Kadının vücuduna açılan kapının mührüdür...


Yukarıda anlattıklarımın sonucu şudur: cinsel ilişki dediğimiz şey yaragımızın 'özne' olarak yer aldığı,
biyolojik 'zar'la mühürlenmiş vajinanın ise 'nesne' olduğu toplumsal bir alışveriştir. Kadın, 'erkeğine' el değmemiş -daha doğrusu yarak değmemiş- bir beden sunar,  bizler bu yolla 'iktidarımızı' kazanmış oluruz. belkde bu kezbanlara bu yolla teşekkür borçluyuzdur...

işte bu yüzdendirki kezbanlar, plajda, havuzda güneşlendikten sonra ayağa kalkarken anında götüne havlusunu dolar, hep melankolik ve mağdurdur, biriyle vedalaşırken ona yarım saat sarılması için hemcinsi olması yeterlidir,  bir sürü ikilemi ve tutarsız halleri, tavırları vardır,  kafasının dörtte üçünü kaplayan dev güneş gözlüğünü takar,  parfüm banyosu, yüz badanası, arkadan önden nasıl görünüyorum acaba diye boy aynasında dakikalarca kendine bakar,   hiç bir erkek ona göre değildir,  bugün içelim dediklerinde 1 kadeh şarap içerler, barcelona taraftarı bile olabilirler,  şak diye vermez.

 kafeslemek ister, toplu taşıma araçlarında yanına oturunca kendini dünya güzeli sanır, yardım edersin tecavüz edeceksin sanır, soru sorarsın ona bayıldığını sanır, birçoğu yaz aylarında leş gibi kokar, kompleks kelimesinin es anlamlısıdır, düşünmek için süre ister, bir kere bu kızların çok kıymetli amı olur, vajinanın her üç haftada bir ağdası olur, paranın köpegi olur, sikilmemeye yemin ederek hayata başlayan kızdır, evinin kadını çocuklarının anası olacaktır, genelde ayakları bakımsız kızdır, ilişkisi en maliyetli kızdır, depresyonu hiç bitmez, her zaman daha fazlasını ister, kaybetse bile karşısındakinden üstündür...

kezbanların böyle olmasında, (siz akıllısınız,siz daha iyi bilirsiniz) siz söyleyin suç kimde? panpalarım...

yazan: baysik