yıl 2003. lise sondayım. edebiyat dersinde, kompozisyon yazılıyor. hisli
bir kadın olan öğretmenimiz "güncel olaylarla ilgili yazabilirsiniz"
dedi. demez olaydı. ben bir başladım abi amerika'nın ırak'a girmesi,
israil'in filistine'e yaptığı zulüm derken hiroşima, sarıkamış faciası
falan edebiyatın dalağını yardım afedersiniz.
ders sonunda
kompozisyonlar toplandı. ders arasında öğretmen okumuş kompozisyonları.
abi 15 dakikada o kadar kağıt nasıl okunur ben hala anlamamışımdır. bir
de yazım hatalarını, noktalama yanlışlarını falan kırmızı kalemle
işaretlemiş. not bile vermiş.
2. derste sırayla kağıtlardaki
isimleri okuyup, kompozisyonları sahiplerine veriyor. neyse isimler
okundu okundu benim isim okunmadı hala.
derken öğretmen konuşmaya başladı:
"simerazzi arkadaşınızın kompozisyonu en yüksek puanı aldı arkadaşlar. arkadaşınızı alkışlayın."
şak şak şak -31 efekti olmayan şak şak-
ben tabi şaşkınlık içinde bakınıyorum etrafa.
"şimdi sizlere bu güzel kompozisyonu okuyacağım. ardından bunları düşünmeniz için sessiz durmanız şartıyla ders yapmayacağız."
"analarrr.. babalar... gözü yaşlı bebeler..."
derken ağlamaya başladı öğretmen. baktım 1-2 kız daha ağlamaya başladı. ben hala şaşkın.
"binlerce müslüman evinden yurdundan olurken, israil'de misket bombaları çocukların üzerine düşerken"
arka sıradan yükselen feryat figanlar...
ardından
öğretmene katıldı sınıfın neredeyse tamamı. herkes ağlıyor arkadaş.
öğretmen okuyor, biz ağlıyoruz. biz ağlıyoruz, öğretmen okuyor. sınıfça
helak oluyoruz ağlamaktan. sümüğünü ceketine silenler, birbirine sarılıp
ağlayan kızlar. böyle bir sahne hayal edin.
derken menteşesinden kırık kapı açıldı ve içeri müdür muavini girdi. tüm sınıf ağlıyor abi adam şok oldu sınıfa girince.
- hoca hanım hayırdır? nedir bu haliniz?
+
mehmet bey öğrencimiz simerazzi çok güzel bir kompozisyon yazmış,
duygulandık biraz. -akan makyajı parmak ucuyla silme hareketi-
- siz isterseniz çıkın biraz hava alın. dersi ben devam ettireyim.
+ sağolun mehmet bey, gidip bir elimi yüzümü yıkayayım.
sınıf perişan, sınıf sümüklü, sınıfın gözleri yaşlı.
ve o duygu yoğunluğundan müdür muavini mehmet bey'in "sesi güzel olan var mı? bir türkü söylesin!" cümlesiyle sıyrılıverdik. "makaram sarı bağlar" ile coştuk, "sivas'ın yollarına" ile alkış tuttuk.
ben hayatımda böyle bir duygu seli yaşamadım yahu.
simerazzi
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder