27 Temmuz 2013 Cumartesi

ramazanda sokakta su içe içe yürüyen insan

istedigi gibi davranmakta serbest olan insan. ozellikle yaz aylarinda, oruc tutmuyorsa yadirganacak bir hareket degil yaptigi. yemek de yiyebilir hatta. oruc tutan birisinin, sokakta su icen, yemek yiyen insandan etkilenmesini anlayamiyorum. oruc tutmanin amaci nefsine hakim olabilmek degil mi? musluktan akan sudan, yagan yagmurdan bile etkileniyorsan, sahurda uyku ilacini al butun gun uyu. boyle sacma sey gormedim.

bu sey demek de degil, "oruc tutan arkadaslarin karsisina oturup su icerim, yemek yerim" saygi gosterilmeli tabii. ama su icip, yemek yiyene satasilmasini da anlamiyorum.

bu sekilde oruc tutanlarin, yani "saygisiz herif, ramazanda su iciyor sokakta" diyenlerin; normal zamanda, kafelerin disaridaki masalarinda yemek yerken, "yoldan gelip gecenlerden, bu yiyecekleri yiyemeyenler var mi" diye dusunup dusunmediklerini de merak ediyorum.

her sey iftara kadar. gecenlerde iftar saatinde, boyle disarida masalarda oturmus, oruc acan insanlar vardi. onlar yemeklerini yerken, para dilenen cocuklarin yuzune birisi bile bakmadi. hepsi de kitliktan cikmis gibi gomulmustu tabaklarina. merak ettigim diger bir konu da; bu insanlardan bir kismina calistiklari yerden ramazan paketi verilmistir. kac tanesi evine goturdu, kac tanesi ihtiyac sahibine verdi acaba? meraktan uyuyamam bu gece.

20 Temmuz 2013 Cumartesi

21 yıldır profesyonel olarak çirkinim

21 yaşına geldim. hala tipte bi düzelme yok. daha da kötüye gidiyorum. çocukken hiç olmazsa küçüktüm anlamazdım. ay ne tatlı derlerdi. şimdi herşey bitti. özgüvenim sıfır bile değil. hiç kız arkadaşım olmadı. olamadı daha doğrusu. senden hoşlanıyorum dediğimde aldığım tepkiler 'şaka mı yapıyorsun','tipim değilsin','ben seni arkadaş olarak görüyorum' ve türevi şeyler oldu. türev dedim de türevde ne onu bilmiyorum. matematiğimde berbattır. zeki de olamadım. hep unutulmuş kenarda kalmış kaybeden oldum. alışırım dedim ama hergün aynı şeyleri hissediyorsun be olum unutamıyorsun. üniversitede kafa dengi birini bulurum diye ne hayallerle gelmiştim. olmadı. kız arkadaştan bahsediyorum. kızla çok ortak noktamız var diyelim herşey uyuyor ama yok yakışıklı değilim ya o noktadan sonra hiçbirşeyin bi önemi kalmıyor. ee tabi birazda doğanın kanunu bu. tipin yoksa seçilmiyorsun. artık yolda yürürken bile korkuyorum insanlardan. lan bana mı bakıyorlar acaba benimle dalga mı geçiyorlar acaba diye salak salak şeyler düşünüyorum. biliyorum saçma ama böyle oluyor. bu da bu boktan hayatın bize dayattığı şeyler işte. bazen diyorum kendime boş ver be olum çayın var sigaran var yanında. ne önemi var başka şeylerin. ama olmuyor be beyler. insan yanında dokunacağı bişeyler paylaşacağı birileri olsun istiyor.

özet: çirkinseniz hayat çok boktan

ccc Halim BAYKUŞ ccc


18 Temmuz 2013 Perşembe

sıçma isteğini ertelemek mi bir daha asla

yaz tatili yazlığa gitmişim daşşakları yaya yaya tatilimi yapıyorum amk. bizim yazlıkta site şeklinde, yan komşumuz hayriye teyzelerle de çok samimiyiz. Hayriye teyzeler 50-55 yaşlarında karı koca takılan memur emeklisi tipler. Neyse bunlar akşam bize çaya geldiler, bunların pek gelen gideni de olmazdı akşam otururken torunlarının geleceğini söyleyip, benim onlara göz kulak olmamı, gezdirmemi falan rica ettiler, bende içimden söverek tatilemi geldik çocuk bakmaya mı geldik amk diyerek, tabi hayriye teyze ne demek dedim.

Neyse ertesi gün sabah erkenden kalkıp denizime girip kahvaltı için eve döndüm, annem kahvaltıya hayriye teyze çağırdı torunları da gelmiş hadi oraya gidiyoruz dedi. Ben de içimden söverek duşa girip hemen hayriye teyzelere geçtim.

Piçler böyle bir şey olamaz hayriye teyzenin iki torunu gelmişti ve inanın ikiside sarışın mavi gözlü bildiğiniz mankendiler amk. şortumun içinde kıpırdamalar başlamıştı bile. vay amk diyorum bunlar ne afet böyle. Neyse kızlarla tanıştık melisa ve merve vay amk isimler bile beni tahrik etmeye yetti.

Tanışma faslını hızlı geçiyorum beyler melisa ve merve 3 hafta kalacaklarmış. melisa benim yaşıma uygun olduğu için ben buna yazmaya başladım ve ufak ufak yakınlaşmalar oldu ve 1 hafta sonra akşam sahilde otururken dudaklarından öpmeyi başardım.

o akşam çok güzeldi sanki aşık oluyordum amk. neyse akşam gezip dolaşıp siteye geldiğimizde, kapıda yarın için şehir merkezine inip gezmek için sözleştik. sabah 10 da çıkarız diye sözleşip evlere gittik.

Sabah annem on numara kahvaltı hazırlamıştı, öyle yemişim öyle yemişim ki sığınamıyorum amk. birde soda içtim üstüne hazmı kolaylaştırsın diye aradan 10-15 dakia geçti mükemmel bir sıçma isteği tam tuvalete gidiyorum derken kapı çaldı melisa kapıda hadi gitmiyor muyuz diyor. Vay amk inanılmaz sıçma isteğim var, şimdi kıza geç içeri bekle 2 dk desem ben tuvalete girince büyün siteyi bok kokusu sarıyor rezil olurum amk. dedim birazdan sıçma isteğim kaçar. hadi gidelim dedim bununla çıktık.

gezip tozuyoruz bununla bu arada sıçma isteğimde kaçtı oh dedim amk. sevdiceğimle güzel bir gün geçireceğiz. Neyse melisa gezerken benim biraz kıyafet almam lazım bildiğin güzel bir yer varsa ordan alalım dedi. tamam dedim gidelim yürüyoruz bununla içimden öyle bir ossurma isteği baş gösterdi ki inanamazsınız. sıkıyorum ossuruk içimde patlıyor sanki. neyse mağazaya yaklaştık ama hala ossurmak için fırsat kolluyorum. telefon çalmış gibi yapıp canım sen geç ben geliyorum dedim. bu içeri girer girmez bombayı patlattım ama o da ne, ossurukla beraber sabah hayvan gibi yaptığım kahvaltıdan mütevellit dona sıçmıştım.

O anki çaresizliğimi anlatamam piçler. kız içerde kıyafetlere bakarken beni çağırdı fikrimi sormak için ama yanına yaklaşamıyorum kokudan sıçtığımı anlayacak diye. neyse hemen kafayı çalıştırıp nasıl olsa mağazadayız amk dedim hemen bir pantolon alır mağazanın tuvaletinde boklu pantolonla değiştiririm dedim. hemen bir pantolon aldım kasa da nasıl kalabalık amk hep de kızlar var. melisa da alışverişini bitirmişti ben buna kredi kartını uzattım dedim canım benim pantolonla birlikte seninkileri de burdan öde kasa çok kalabalık hepsi de kız ben şimdi aralarına dalmayım dedim. yalan amk bok kokuyorum. Neyse bu hesabı öderken bende ordan yetkili bi abiye tuvalet sordum tuvalet arızalı dedi orospu çocuğu vay amk dedim.

mağazadan çıktık ve hemen karşısında bir kafe vardı. melisacım gel şurda biraz oturalım dedim. bu arada elinden benim pantolon poşetini aldım. kafeye girer girmez tuvalete girip kapıyı kitledim. önce bok içindeki pantolonu ve kilodu çıkarıp havalandırma penceresinden attım. götümü başımı güzelce yıkadım, tam bu rezillikten kurtuldum derken poşete bakmamla dünya başıma yıkıldı. evet poşette pantolon değil melisanın aldığı tişörtler vardı. pantolonu ve kilodu da havalandırma penceresinden atmıştım. çırıl çıplak kalmıştım. ve işin kötüsü kimseden yardım isteyemezdim çünki telefonumu da masaya bırakmıştım. sıçmış sıvamıştım artık.

Aradan yarım saat kadar geçtikten sonra melisa kapıya vuruyordu, canım napıyorsun hadi artık diye. ama ben hiç bir şekilde ses çıkaramıyordum. ne diyebilirdim ki? tuvalette bana bişey oldu diye bu kafenin yetkili abisine gitmiş 1 saat oldu çıkmıyor ses te vermiyor diye. kafedeki herkes tuvaletin kapısına topanmıştı. kapıya vuruyorlar falan. ama benden tık yok.

sonra o can alıcı konuşmayı duydum. kafenin sahibiydi galiba. içerde uyuşturucu falan kullanmış olabilir, polis çağıralım dedi. ben içerde eriyorum ama sesimi çıkaramıyorum vay amk şu an bile o anları yaşadım sanki.

Neyse piçler polis geldi kapıyı kırdılar ve karşımda bir sürü adam ve melisa! bense tuvalette köşeye pusmuşum sikimi taşşağımı melisanın aldığı tişörtle saklamaya çalışıyorum.

Polis karakoluna gittik durumu polislere anlattım karakoldaki herkes gülmekten yerlere yatıyordu. sonra hemen eve gidip valizimi toplayıp memlekete döndüm. o günden beri ne yazlığa gidiyorum nede melisa ile görüşüyorum. telefonu falan değiştirdim.

ccc gasabanindelisi ccc

16 Temmuz 2013 Salı

güçlü şirin den neden nefret ettim

güçlü şirin'i diğer şirinlerden ayıran fiziksel özelliğin dövme olması çocukluğumdan itibaren kafamı kurcalayan bir sorun olmuştu. şu an ismini hatırlayamadığım bir sakızdan çıkan kalp dövmesiydi aslında her şeyi tetikleyen. güçlü şirin'den etkilenen narin bünyem kalp dövmesini yapmamla birlikte güçlü olacağımı ve zeynep'in - ki kendisi ilk aşkımdır - yanına oturmaya hak kazanacağımı düşünmüştü. zeynep ki her yiğidin harcı değil onun gözüne bakmak, öğretmenin kızı. zeynep güzel, zeynep alımlı, zeynep ulaşılmaz bir sarp kale.

annemin kanserojen olduğu iddiasıyla dövmeye izin vermemesinden mütevellit dövmeyi bir başıma nakşetmeliydim pazuma. pazar akşamı, banyodan sonra bir başıma kalabildiğim tek mekan olan evimizin alaturka tuvaletinde, sıçar pozisyonda işledim dövmemi. yapıştırdıktan sonra tırnaklarımla iyice kazıdım üstünü ki noksan kalmasın hiçbir yanı. zeynep gibi kusursuz olmalıydı dövmem. zeynep'in kirpikleri ok, kaşları yay.

pazartesi sabahı her zamankinden iştahla ettim kahvaltımı. güçlüydüm artık ne de olsa, daha fazla besine ihtiyacım vardı. zeytinlerin çekirdeklerini daha bir iştahla tükürdüm ağzımdan dışarı. tak! diye ses çıkarıyordu beceriksiz ağzımın kenarında zeytin parçaları bıraktığı çekirdekler. her seferinde iki kerede kırdığım haşlanmış yumurtam, bugün masaya tek sefer çarpmakla yetindi. bekle beni zeyneb'im ben geliyorum, o zeynep ki bir ceylan nice avcının peşinde heba olduğu.

o gün okulun kapıları bir başka açıldı bana. öyle bir okudum ki istiklal marşı'nı o gün, mehmet akif ersoy ve zeki üngör cennetteki sohbetlerinde bana da yer verdiler: ne güçlü bir çocuk bu allah'ım! sınıfa girdim, zeynep'in yanı boş. zeynep yalnız, zeynep mağrur. kısa kollu gömleğimin kolunu sıyırarak adım adım yaklaştım kalenin surlarına. içeri girdim, zeynep'in yanına oturdum. zeynep baktı, zeynep bir daha baktı. güçlüydüm güçlü olmasına ama o zeynep'in bakışları... hangi yiğit karşısında durabilirdi?

batuhan'ın sesi duyuldu uzaklardan o sırada, sınıfı delen bir çığlık gibi. batuhan'ın babasının fabrikası var, batuhan orospu çocuğu. batuhan çantasından çıkardığı muzu gösterdi sınıfa, zifiri karanlık gecede atılan bir havai fişekmişçesine dikkatleri topladı üzerinde. zeynep, bir ceylan gibi sekerek uzaklaştı yanımdan. usulca yaklaştım kalabalığın arasındaki zeynep'e, omzuna dokundum. bak dedim, dövmem var. o sırada yanımıza gelen batuhan işaret etti dövmemi, bakın ahali, dedi. kapıcının oğlu sakızdan çıkan dövmeyi yapmış. atılan kahkahalar kulaklarımda patladı, güçlüydüm belki ama o kadar da değil. sessizce geçip yerime oturdum.

işte o gün güçlü şirin'den nefret ettim.

az kalsın kuzenimi sikecektim

malum yaz geldi, bunların yazlıkta kalıyoruz yine geçen gün. abisi falan da yok evde. oturduk film izledik, tavla felan oynadık, yemek yedik işte. saat geç oldu ben yatayım artık dedim. dur ben sana şort vereyim dedi, iyi ver dedim. aldım şortu içerde giymeye gidiyodum tam dur ya burda değiştir nolacak sanki yabancı mıyım sen de dedi. şaşırdım amk. iyi dedim, çıkartım pantolonu boxerla kaldım. bu gördü tabi malı sırıtıyor falan amk birden avuçlayıverdi benim siki. şok oldum lan. ardından dudaklarıma yapıştı amk. bi tokat koydum buna dedim mehmet napıyosun lan kuzeniz biz amk. gitti koltukla bayağı ağladı falan. salak mıdır nedir amk tövbe tövbe.

kuzenimizi de sikecez az daha vay amk.

14 Temmuz 2013 Pazar

gülsem mi, ağlasam mı ?

gülsem mi, ağlasam mı yoksa gülerken düşünsem mi, ağlarken otuzbir mi çeksem mi bilemedim kardeşlerim. gülüyorum kusura bakmayın ama sinirden gülüyorum, ağlanacak halimize gülüyorum. şimdi sorarım size şu amına kodumunun sikişi bu kadar zor bir şey mi ? çok mu büyük meziyetler gerektirir bu sikiş ? teşbihte hata olmaz futbolu ele alırsak çok çalışman yetmez, yetenek gerektirir, beceri gerektirir. bakıyoruz ibrahim üzülmez'e adam yıllarını heba ediyor, yaptığı orta kendi kalesine şut oluyor. ümit özat, takoz recep ve niceleri. sabri'ye hiç girmiyorum farkındaysanız. çünkü futbol yetenek ister, doğuştan beceri ister, bunları sonradan kazanamassın. sinema da oyuncu olmakta öyledir veyahut sesin güzel değilse şarkı söyleyemessin. ama bu amına kodumunun sikişini herkes yapar, sikişirsin arkadaş zamanla daha iyi olursun, sikiştikçe açılırsın, sikiştikçe coşarsın. peki ülkemizde bu durum neden böyle aziz dostlarım ? hayır, şaka yapmıyorum ve sakın ha sakın buradaki izlediğimiz görüntülerin istisna olduğunu düşünmeyin. bunlar yurdumuzda yapılan binlerce sikişten bir kuple olarak önümüze sunulan, ülkemizin acı gerçekleri.

türk milleti olarak tarihimiz binlerce yıl öncesine dayanıyor, ne imparatorluklar dize gelmiş, ne ordular yerle yeksan edilmiş. ama gel gör ki çin'i 40 askeriyle dize getiren kürşat'ın önüne 1 tane kadın koysan 40 askeriyle bir olsa sikemez. rus kızları türk erkeklerine hastaymış, yok efendim türkler çok iyi sikişirmiş.. hasiktirr yaa. efenim bunlar hurafelerdir, bunlar bizim kendimizin uydurduğu sonra dönüp kendimizin inandığı yalanlardır. hayvanca saldırmak iyi sikiş demek değildir, sikiş bir sanattır, göte tokatı şaplatırken bile bir kuğunun sazlıkta süzüldüğü zerafeti yakalayabilmektir. velhasıl kelam türk milleti 2000 yıldır şu sikişi öğrenememiş, bu gidişle de öğrenemeyecektir.

şimdi videomuza gelirsek adam, bayana çelme! takıp yere yatırıyor yahu ! yanlış duymadınız sikiş esnasında kadına çelme takıp yere yatırıyor, sanki kırkpınar yağlı güreşlerinde ali gürbüz'le er meydanına çıkmış orospu çocuğu. çok af edersiniz lakin çok sinirliyim kardeşlerim anlayın beni. zaten burada bitiyor benim için herşey. hadi zor da olsa objektif bir tavırla devam edeyim diyorum; çekim teknik açıdan vasat, koltuklar idare eder, halı sanırım merinostan, adamımızın siki kalkmıyor o el orada devamlı vites değiştirir gibi neyse artık. o anasını siktiğimin çorapları yine çıkmamış, gerçi tek derdimiz o olsun. ve çok önemli bir hususa değinmek istiyorum; 14 dakikalık bir sikişte ki sikişin künde atma hareketiyle elense çekerek başladığını göz önünde bulundurursak; aynı pozisyonda, özellikle hanım kızımızın üstte olduğu pozisyonda devam etmesi bir puan daha kırdırıyor. şunu unutmamalıyız ki sikiş esnasında mümkün olduğunca pozisyon değişikliğine girmeliyiz ve mümkün olduğunca nasıl başladıysak öyle bitirmeliyiz. o tarz bir başlangıcın doggy style devam etmesi daha iyi bir tercih olabilirdi. gerçi bu hanzonun amı bulduğuna şükretmek lazım ben de doggy diyorum style diyorum, am bulup kıllısını istiyorum tabiri caiz ise. sonuçta am yerine göbek deliğini zorlayıp yara ettiği için yeni eşini doktora götürenlerin ülkesinde yaşıyoruz. görüntü kalitesini fazla eleştirmek istemiyorum, bunun nedeni o döneme göre çekim kalitesini yakalayacak teknolojinin çok uzağında olmamız fakat ses daha iyi olabilirdi.

sonuç olarak olmamış arkadaşlar, olmamış. hayır lafa geldi mi mangalda kül bırakmıyosunuz, ben olsam çok iyi sikerdim, ben olsam şöyle sokardım böyle yırtardım diyosunuz ama bu videolarda sikişenler de içimizden yani uzaydan gelmiyor bu anası sikişmişler. kusuruma bakmayın fakat şapkayı alıp önümüze koymanın vaktinin geldiğine inanıyorum. ben bu videoya 10 üzerinden 3 veriyorum, onun nedeni de yaklaşık 7 yıl önce izlediğim için beni o günlere bir süreliğine geri götürmesidir. yani bunun yerine susam sokağı izlesem 10 üzerinden 4 verirdim, minik kuşun götü beni daha fazla tahrik ederdi. "sikiş insanın kendine yakışanı giymesidir." diyor ve bu sözün anlamını daha sonra açıklayacağımı belirtip sizi otuzbirinizle başbaşa bırakıyorum. iyi seyirler, hoşçakalın..

1 Temmuz 2013 Pazartesi

hayvanat bahçesindeki aslanın kaplana mektubu

ben aslan.
ormanda gezme merakım hiç olmadı.
savanda avlanma isteğim olmadığı gibi.
hayvanat bahçesi denen topraklarda hep gurbeti yaşadım.
bazen aa ne korkunç oldum, bazen aa ne sevimli.
bazen çocukların eğlencesi.
bazen kuruyemişe, bazen fıstığa layık görüldüm.
kafesle çevrilidir yaşadığım yer.
bu kafese yaklaşan kimseye saldırmadım.
pusu atmadım çoluğa, çocuğa.
senin gibi açlığı iyi bilirim. beraber yüklendik bütçe kesintisinin yükünü.
esirleri oynadık nesiller boyu.

sen susuzluktan yakınırken ben penguenler için inşa edilen gölette boğulma tehlikesi yaşadım.
senin adın vahşetle anılırken, ben cüssemin korkutuculuğuyla anıldım.
fare yakaladım bir seferinde, oynadım kedilerle.
sen girişe yakın kafeste gezinirken ben kutup ayılarına uzanmışım ara sıra.
bazıları bizi çok özdeş kabul eder.
kaplanlar aslan'ın çizgilisidir der bilirsin.
benziyor muyuz gerçekten?
hem de çok, hem de hiç!
benziyoruz; sen bir batında 30 yavru doğururken ben 30 saniyede boşalıyorum.
benzemez miyiz?
hayvanat bahçesinin en ağır işlerini beraber sırtlandık.
sen kafeste otururken ben et kemiriyordum. sen izleyici eğlendirirken ben yavrularıma bakıyordum.
sen üstüne atılan taştan kaçarken ben güneşte kavruluyordum.
benzemez miyiz?
senin yavruların ile benim yavrularımın kaderi de aynı, aynı
hastalıklardan kırılırlar, aynı hastalıklardan sakat kalırlar, aynı
kafesten mağdur olurlar.
benzemez miyiz hiç?
sana ulaşma konusunda hayvanat bahçesi yönetiminin nasıl geç kaldığını iddia ediyorsan
benim de farkım yok bilesin.
yönetimi hep bakıcı diye bilir yörem hayvanı.
sizdeki gibi.
benzemez miyiz?
aynı gelenek yüzünden ziyaretçilere kükredik namus anlayışı gereği.
vahşete merakımız, vahşeti yaşamın parçası görme anlayışımız hep aynı.
benzemez miyiz?
çok benziyoruz çok.
kaplanlar, aslanların çizgilisidir!
ne kadar doğru değil mi?

hiç benzemiyoruz aslında hem de hiç!

özgürlük hiç sorun olmadı benim için, bahane de olmadı.
kapana kısılmışlık gerekçesi ile hiç cana kıymadım ben.
hiç kafesin ötesindekilere atlamadım, körpe ziyaretçilere, yiğitlere. okul gezisine gelenlere.
hiç kafesin öbür tarafından beni seyreden insana kükremedim.
hiç hayvanat bahçesi ziyaret saatlerinde görülmediğim kapalı bölmeye geçmedim.
hiç vahşeti savunmadım.
hiç hayvanat bahçesi bakıcısı ile vahşi hayvanı bir tutmadım, yakıştıramadım vicdanıma.
hiç benzemiyoruz hiç!
kafeste açlıktan ben de öldüm.
yetmedi atılan kuruyemişten zehirlenip öldüm.
olumsuz bakım şartlarından dolayı öldüm.
yetmedi taşınırken öldüm, anesteziden öldüm.
bunu iğrenç ayrılıkçılık arayışıma kılıf uydurmak için malzeme konusu yapmadım.
nereden bilebilirim ki kafeste açlıktan ölen atalarımın şimdilerde yapmaya çalışacağım ayrılıkçılığa anlayış gösterebileceklerini ki!
zafere ulaşmak için her yol mübah demedim, diyemedim.
yavrularımı kafeslerde ziyaretçilere saldırsınlar, kükresinler diye yollamadım.
demirbaşlara zarar versinler, ziyaretçilere şirin gözükmesinler diye öğütlemedim.
hiç bir zaman aslanlığımı hayvanat bahçesi mensupluğumun önünde görmedim.
ben dağa çıkmadım.
savan savan dolaşıp vahvahlarımı anlatmadım.
bir oğlumu dağa bir oğlumu ormana birini hayvanat bahçesine yollamadım.
bana verilen eti saklayıp ormandaki vahşilere vermedim. ekmeğine yağ sürmedim.
gece dağda gündüz kafeste olmadım. insan yapısı binaları tırmıklamadım, kafes demirlerini kemirmedim, çitleri kırmadım..

çünkü ben yediğim ekmeğe ihanet etmedim..bizim için tek hayvanat bahçesi, tek kap, tek hayvan...