16 Temmuz 2013 Salı

güçlü şirin den neden nefret ettim

güçlü şirin'i diğer şirinlerden ayıran fiziksel özelliğin dövme olması çocukluğumdan itibaren kafamı kurcalayan bir sorun olmuştu. şu an ismini hatırlayamadığım bir sakızdan çıkan kalp dövmesiydi aslında her şeyi tetikleyen. güçlü şirin'den etkilenen narin bünyem kalp dövmesini yapmamla birlikte güçlü olacağımı ve zeynep'in - ki kendisi ilk aşkımdır - yanına oturmaya hak kazanacağımı düşünmüştü. zeynep ki her yiğidin harcı değil onun gözüne bakmak, öğretmenin kızı. zeynep güzel, zeynep alımlı, zeynep ulaşılmaz bir sarp kale.

annemin kanserojen olduğu iddiasıyla dövmeye izin vermemesinden mütevellit dövmeyi bir başıma nakşetmeliydim pazuma. pazar akşamı, banyodan sonra bir başıma kalabildiğim tek mekan olan evimizin alaturka tuvaletinde, sıçar pozisyonda işledim dövmemi. yapıştırdıktan sonra tırnaklarımla iyice kazıdım üstünü ki noksan kalmasın hiçbir yanı. zeynep gibi kusursuz olmalıydı dövmem. zeynep'in kirpikleri ok, kaşları yay.

pazartesi sabahı her zamankinden iştahla ettim kahvaltımı. güçlüydüm artık ne de olsa, daha fazla besine ihtiyacım vardı. zeytinlerin çekirdeklerini daha bir iştahla tükürdüm ağzımdan dışarı. tak! diye ses çıkarıyordu beceriksiz ağzımın kenarında zeytin parçaları bıraktığı çekirdekler. her seferinde iki kerede kırdığım haşlanmış yumurtam, bugün masaya tek sefer çarpmakla yetindi. bekle beni zeyneb'im ben geliyorum, o zeynep ki bir ceylan nice avcının peşinde heba olduğu.

o gün okulun kapıları bir başka açıldı bana. öyle bir okudum ki istiklal marşı'nı o gün, mehmet akif ersoy ve zeki üngör cennetteki sohbetlerinde bana da yer verdiler: ne güçlü bir çocuk bu allah'ım! sınıfa girdim, zeynep'in yanı boş. zeynep yalnız, zeynep mağrur. kısa kollu gömleğimin kolunu sıyırarak adım adım yaklaştım kalenin surlarına. içeri girdim, zeynep'in yanına oturdum. zeynep baktı, zeynep bir daha baktı. güçlüydüm güçlü olmasına ama o zeynep'in bakışları... hangi yiğit karşısında durabilirdi?

batuhan'ın sesi duyuldu uzaklardan o sırada, sınıfı delen bir çığlık gibi. batuhan'ın babasının fabrikası var, batuhan orospu çocuğu. batuhan çantasından çıkardığı muzu gösterdi sınıfa, zifiri karanlık gecede atılan bir havai fişekmişçesine dikkatleri topladı üzerinde. zeynep, bir ceylan gibi sekerek uzaklaştı yanımdan. usulca yaklaştım kalabalığın arasındaki zeynep'e, omzuna dokundum. bak dedim, dövmem var. o sırada yanımıza gelen batuhan işaret etti dövmemi, bakın ahali, dedi. kapıcının oğlu sakızdan çıkan dövmeyi yapmış. atılan kahkahalar kulaklarımda patladı, güçlüydüm belki ama o kadar da değil. sessizce geçip yerime oturdum.

işte o gün güçlü şirin'den nefret ettim.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder