sabah annemiz bizi o soguk kış gününde daha yeni yanmış sobanınsesi
eşliğinde uyandırır önlüğümüzü giydirirdi. nasıl giyindiğimi anlamazdık
anladıgımız tek şey kollarımızı yukarı kaldırdıgımız, yarı baygın
gözlerle uyandığımız o uykudan yüzümüzü yıkamaya giderdik. Suratımıza
yedik mi o soğuk keskin suyu kendimize anca gelirdik. biz yüzümüyü
yıkayana kadar kahvaltımız hazırdı. sobanın üzerinde ısınan ekmeğin
kokusu hala burnumda annemiz bize yağ çökelekle gud yapardı. alel acele
bir bardak çayla gudumuzu yer okulun yolunu tutardık mahalleden
arkadaşlarlarla. sabaha kadar kar yağdıgı için binadaki ali amca elinde
kürekle bize yolu açardı. mahalledeki çocuklar hep beraber okula
giderdik. yolda giderken içimize çektiğimiz kar kokusu uykumuzu bölerdi.
okula vardıgımızda mistik okul kokusu bizi ağırlardı. sıralarımıza
oturur öğretmenin gelmesini beklerdik. öğretmenin açın bakalım çocuklar
3. üniteyi demesiyle başlardı günümüz. o karlı havada teneffüslerde
içimizdeki futbol aşkıyla ayagımızdaki karlastiklerle naylon topla
oynardık. o oyundan aldıgımız zevk her şeye bedeldi. okul biter evin
yolunu tutardık. üstümüzü değiştirip hemen sokagın yolunu tutardık.
kardan cephe yapıp savaşırdık. akşama kadar artık hiç durmadan. akşama
doğru mahalleyi bir yemek kokusu sarardı. her evden ayrı yemek kokusu
gelirdi. biz de aaa fatma teyze papates kızartıyor bugün diye aramızda
konusurduk. artık bütün yemeklerin bizim burnumuzda bir anlamı vardı.
hava kararınca evlere dagılırdık. babalarımızın hep elindeydi gözümüz
acaba bize bir sey getirdi mi diye. akşamları hep beraber oturur . kemal
sunal filmleri izlerdik. yemekten sonra çaylarımız gelirdi. hep beraber
onları da içerdik. artık yatma vakti gelirdi. yanan sobanın tavana
vurdugu ışık eşliğinde rüyalara dalar yatardık. biz bir zamanlar
çocuktuk.
yazan: transformasyon
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder