pembe ve sütyeninden yeni ayrılmış bir göğüs ucundaki kıl köklerinin
çıkıntısı gibidir hayatta karşımıza çıkan zorluklar. onlar olmasa göğüs
ucunun ne tadı ne de çevresindeki çıkıntılar olmadan büyük olacağı
düşünülen bir rakımı vardır. illüzyon gibidir bir kadının gece sütyenini
çıkararak yan yatması, özgürlüğün vücut bulmuş halidir, çizgi
filmlerdeki istenmeyen mutlu son gibidir...
sıcak havanın hüküm
sürdüğü kuru bir nisan akşamında, ankara'da arkadaşlarımla yemeğe
çıkmıştım. yorucu bir günün ardından tanıdık yüzler, damarlı kollar
görmek iş yükünü biraz omuzlarımdan atacak, beni sosyal hayatıma geri
döndürecekti. gittiğimiz yer ankara'nın güzel yemek yapan yerlerinden
biriydi. iç tarafta, boş bulduğumuz bir masaya kurulmuştuk. üstün ve
asil zevklerimiz olduğundan menüye başvurmadan siparişimizi vereceğimiz
için rahatlıkla tabletlerimizden son gelen mailleri inceliyorduk.
garsonun siparişi almak için gelmesiyle herkes masa ortamına dönmüş,
sıcak ve bir o kadar da erkeksi muhabbet dönmeye başlamıştı. karşımdaki
arkadaşımın, yani hans'ın arkasındaki masada gürültü çıkararak eğlenen
bir kız grubu hepimizin dikkatini çekmişti. çığlıklarla birleşen
kahkahaları çılgın seks ritüellerini andırır derecede tiz bir çığlıkla
son buluyordu. yatağımda can vermiş, spermlerimle can bulmuş her kadın
gibi hareketli bakışları vardı bu kızların.
çığlıklarla dolu bu
kahkahaların hüküm sürdüğü meme kokulu topraklarda arkadaşlarımla şarap
sohbeti yapıyorduk. bir an için hans'ın arkasındaki masada bana dönük
olan kızla göz göze geldim. gözlerimi çekmek gibi bir huyum hiç
olmamıştı. ben bir avcıydım, gözlerimin ise avını bırakmaya niyeti
yoktu. üç saniyelik anlam dolu bir bakışmanın ardından sonradan adının
zeynep olduğunu öğreneceğim kız bakışlarını indirdi ve saçıyla oynamaya
başladı. ben ise hala kıza bakıyor, venüs yüzeyi gibi duran pürüssüz
teninin parlaklığıyla gözlerimi güneşlendiriyordum. bir kez daha
kaldırılan bakışları ve zeynep'ten gelen seks içim umut dolu gülüşle
akşamım aydınlanmıştı. yanımdaki arkadaşım da durumu anlamış olacak
dirseğiyle kanat kaslarıma vurarak; "20 yaşında gibi duruyor o kız juno,
doğal ortamına sal onu, avlama." diyerek gülümsedi. heyhat ben avımın
kokusunu almıştım azizim.
birkaç bakışmanın ardından gelen
yemeklerimize hunhar çatal darbeleri vurmaya başlamıştık. bir yandan da
zeynep'le bakışıyor, birbirimize yirmiyedinci gülüşümüzü atıyorduk.
kaşarlı jambonumdan bir parça kopardıktan sonra tekrar bakışlarımı
zeynep'in olduğu yöne doğru kaldırdım. zeynep avcısından kaçan bir
tavşan gibi ortalıktan kaybolmuştu, sonra karşıda yürüyen uzun saçlar
gördüm. zeynep masadan kalkmış, lavaboya doğru yola koyulmuştu. bu
gecesi koyulmakla geçecekti bu jartiyer bakışlı kızın. arkadaşlarımdan
izin isteyerek sakin adımlarla lavaboya doğru hareketlendim ben de.
zeynep'in oturduğu masadan geçtiğim sırada arkadaşlarının beni göz
ucuyla kestiğini, kol kaslarımı ve biceps üzerindeki damarlarımı
incelediklerini, onlara versem dilleriyle masaj yapacakları popo
kaslarımı süzdüklerini görüyordum. gülümseyerek başımla selam verdim ve
yanlarından geçip gittim.
lavaboya vardığımda zeynep sırada
bekliyordu. arkası bana dönüktü. beline kadar gelen uzun, kestane rengi
saçları, yeni sıktığı çekici kokuyla vajinasal bir ahenk oluşturuyordu.
arkasından yaklaşıp belinden tuttum ve bana doğru dönmesini, sevişken
gözlerle izledim. kocaman kahverengi gözleri vardı. hilal şeklindeki
kasları milliyetçi olduğunu belli ediyordu. "meghaba" dedim
gülümseyerek. bir yandan penis damarlarım büyüyor, penisime kan
pompalama görevine başlıyordu. her hücremde bu kadına bir kabaran
olduğunu hissediyordum. "aaa yabancı mısınız asil kanlı bayım" dedi,
dudaklarını ısırıp cebinden çıkardığı çileği göğüs çatalına sürerken.
bir yandan da mırıltılar çıkarıyordu. çilekten bir ısırık alıp çileği
benim dudaklarıma doğru götürdü. ısırmamı istediğini düşünerek çilekten
bir ısırık almak için yeltenmiştim ki, çileği hafifçe geriye çekip
"a-ah!" dedi kaşlarını kaldırarak. ucu ısırılmış çileği, dişlerinin izi
olan kısmı dudaklarıma gelecek şekilde bana yaklaştırdı ve dudaklarıma
sürmeye başladı. ben de bir yandan belini kavramış zeynep'i kendime
doğru çekmiştim. penisim, vajinasının hüküm sürdüğü bölgede çiftleşme
çağrıları yaparcasına her kan pompalanışıyla kasılıyor, titreşimler
göndererek avının yerini saptamaya çalışıyordu...
çilek suyu
bulaşmış dudaklarıma yaklaştı zeynep. gözlerindeki arzu hoşuma gitmişti,
aklındakileri yapması için onu serbest bıraktım. çileğe bulanmış alt
dudağıma dudaklarını yaklaştırdı. öpüşmüyorduk, sadece dudaklarımız
birbirine deyiyordu. kontrolü bizden almıştı dudaklarımız. penisim de
özerklik istercesine pantalonumu zorluyordu. belinden çektiğim sağ elimi
zeynep'in boynuna götürerek saçlarını ve boynunun sol tarafını okşadım.
elimi daha sonra ensesine, saç kısmına götürdüm. saçlarının arkasını
tutarak, saçlarını çektim ve başının arkaya yatmasını sağladım. pürüssüz
ve sıkı boynu önümde bir hazine sandığı gibi açılmıştı. ganimetten bir
parça aldım. tadı doyumsuzdu. bir parça daha, bir parça daha...
belinde
duran sol elimi de belinden çektikten sonra tek elimle erkekler
tuvaletinin kapısını iterek açtım. sırtımı kapıya verip sırtımla kapıyı
ite ite, bir yandan da zeynep'le öpüşerek tuvalete girdim. tuvalete
girdiğimizde ben kravatımı çözüyordum, zeynep ise kapıyı kilitliyordu.
kapıyı kilitledikten sonra bana döndü ve beyaz gömleğimin üzerinden
göğüs kaslarımı okşamaya başladı. ben de bir yandan gömleğimin kol
düğmelerini çözüyordum. eteğini çıkardı zeynep. önünde 'just do it' spor
baksırı vardı. kadınların kısa baksır giymesini hep çekici bulmuştum
ama bu zeynep'in poposunun şeklini almış baksır hayallerimin ötesinde
bir çekiciliğe sahipti. spor yaptığını belli eden kıvrımları ellerimle
buluştu. zeynep'i kaslı kollarımla kaldırarak lavaboya oturttum.
vajinası önümdeydi. elinde, yarım kalmış çileği vajinasına sürüp,
çileğin geri kalan kısmını da yedi. "artık çilek aromalı vajinam" dedi
gülümserken. enseme yerleştirdiği iki narin eliyle kafamı vajinasına
doğru çekti. kaplan dili gibi olan tırtıklı dilimle bir boyacı ustası
gibi fırça darbeleri indirmeye başladım bu nature morte tabloya.
büyük
ihtimalle tuvaletin kapısının altından zevk çığlıklarımızın ışığı
sızıyordu, penisimi zeynep'in vajinasıyla buluşturduğumda. sırtımda
hissettiğim kestane rengi tırnaklar...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder