şöyle anlatalım o zaman, bu ülkede 2 farklı tipte yaşam var, biri muhafazakar kesim, diğeri de muhafazakar olmayanlar.
getirilen
yasaklar genelde diğer kesimin yaşam tarzına mudahale ettiği için bunu
diğer tarafın görmesi pek mümkün olmuyor, gördüğünü de çok umursamıyor
zaten.
anadoluda sıkı yönetim ilan etmediğin sürece birşeylerin
yasaklandıgını anlamazsın zaten, küçük sehirlerde yaşam standarttır.
sabah işe gider aksam eve gelirsin, en fazla haftada bir komsuya gider
oturur sohbetini edersin, gençlerin gidebileceği kafe sayısı bile
sayılabilir durumdadır. ve oralada doğal bir kültürel baskı olduğu için
zaten kendi içinde yeterince kapalı yerlerdir.
evet, kabul etmek
gerek turkiye genel olarak muhafazakar bir ülkedir. değerleri olan bir
ülkedir. ama bu toplum değerleri olmaktan çıkıp yasaya dönüştüğünde bu
resmen insan hayatına mudahaleye dönüşmeye baslar, çünkü çok ileri
boyutlara taşınabilir.
yasaklara gelecek olursak;
--müdahale kürtaj mı diyorsunuz ?
emin
olun hiç bir kadın kürtaj olmak istemez, ucunda ölüm olabilir, ucunda
bir daha doğum yapamamak olabilir. bunun yanında kimse bir doktorun
elinde bir aletle içinizi kazımasını istemezsiniz, düşüncesi bile kötü.
ne kadar daha can verilmemiş olsa da bir çocugunuzu atmıs da
olacaksınız. ama tüm bunları göze alıp bir kadın kürtaj yaptırmak
zorunda kalıyorsa , bunun sebebi basit birşey değildir, tüm bunlara
değecek birşeydir emin olun. kimse keyfi olarak kürtaj yaptırmaz.
su
an kürtajı yasaklamadılar resmi olarak ancak çok kısıtlama getirdiler,
artık bir bayan kürtaj yaptırmak zorunda kaldığında devlet hastanesine
giderse , ona narkoz vermeden diri diri yapıyorlar işlemi ve çok kötü
muamele ederek, devlet hastanelerini kendi mahalle baskılarına alet
ediyorlar. son zamanlarda bunu yaşayan kadınların durumlarını
internetten okuyabilirsiniz.
tekrar ediyorum, hiç bir kadın kürtaj
olmak istemez, bu bir seçim ya da şans değildir, zorunda kalır insan.
kimse bir tecavuz cocugunu doğurmak istemez. bir kadına hem tecavuz
edip, tecavuzcusunu serbest bırakıp, ustune de cocugu dogurmak zorunda
bırakmak tek kelime ile zulümdür.
son zamanlarda kadınlara karşı
şiddetin ve arsızlığın artmasının sebebi tayyip'in yerli yersiz kadınlar
üzerinden sanki bir metaymışız gibi ileri geri konuşmasıdır. "perdesiz
ev" sözünü sokaktaki biri söylerse terbiyesiz diyerek geçebilirsiniz,
ancak bir başbakan söylerse diğerleri başbakanı arkasına alarak kadına
zülmetme hakkı bulur kendinde. imam osurursa cemaat sıçarmış bu bizim atasözümüz.
bir başbakanın insanların yaşam tarzına mudahale edecek sözler söylememesi gerekir.
-- sorun alkol mu diyorsunuz?
evet
sorun alkol, siz içmiyor olabilirsiniz, ama bu siz içmiyorsunuz diye
başkasının da içmemesi gerektiği anlamına gelmiyor. trafikte alkol ile
yapılacak her turlu düzenlemenin arkasındayız. alkol alan trafiğe
çıkamasın. haklısınız. ama ben gidip mekanda içiyorsam bundan size ne?
ben siz neden şalgam içiyorsunuz diyor muyum ?
alkole ne yasak gelmiş
derseniz: yeni işletmelere açılıp alkol ruhsatı almak isteyen
işletmelerin nerdeyse hiç birine ruhsat verilmiyor. illa arada
verdikleri var. ruhsatını yenilemek isteyenlere çok büyük zorluklar
çıkarılıyor, ya da yenilenmiyor. bunun yanında belediyelerin sizin
görmediğiniz işletmlere uyguladıkları baskılar var. bunları bir bar
işletmecisi ile konusup en ince detayına kadar öğrenebilirsiniz. ve sırf
bu yüzden artık bu işte dönen rüşvetin de haddi hesabı yok.
son gelen satış yasağına(düzenleme) girmeye gerek yok zaten.
kimse
sarhoşları desteklemiyor, ama inanın sarhoş olup gidip karısını
dövenler bunu her koşulda yapacaklar zaten. bu adamların alkol yasagına
karsı olanlardan mı oldugunu sanıyorsunuz?
bu adamlar zaten alkolunu
alıp arabasını bir boş alana cekip demlenip eve dönen insanlardan
olusuyor. ki bunların kimler olduğunu söylememe gerek yok sanırım. bu
adam ne kadar yasaklarsan yasakla içecek ve bunu yapacak.
sen bu
yasağı bizim gibi gidip bir mekanda bir kadeh sarabı ile yemek yemek
isteyen insana getiriyorsun. başka bahanelere sığınarak.
başbakan ülkeyi bir aşiret ağası gibi yönetmeye calısıyor.
bir
aşiret ağası ne yapar, kim ne yapacak, ne giyecek, ne yiyecek ne içeçek
tüm bunları belirler. kendisi içmiyorsa alkol alanı cezalandırır,
kadınların kendi isteğine uygun giyinmesini ister , giyinmeyeni
cezalandırır, konuşma tarzları yaptıkları, çalıaşacakları yerler her
seye ağa karışır ve herkes ağayı dinler.
şu bilinmeli, başbakan bizim ağamız ya da babamız değildir.
kıyafet yasagı
perdesiz evden başlamıstık zaten
thy ye gelen kılık kıyafet düzenlemesini, kırmızı ruj, dövme yasaklarını tek tek saymama gerek var mı ?
siz bir erkek olarak kırmızı ruj sürmediğinz için bu yasağı farketmediniz elbet.
peki ya hakaretler ?
bir başbakan açıkça sunu söyleyebilir mi ?
kimse
kızının başkasının kucagına oturmasını istemez. ne demek bu ? şu an
turk kızları kucakta mı geziyor ? bu kendi gibi yaşamayan insanlara
hakaret değil midir? bu yine yukarda söylediğim. imam osurursa...
bu
söz ahlaksızlıktır. bu bir zamanlar insanların "komunist kadınlar
cadırır o yuzden tırnak uzatıyorlar" demesi kadar saçma ve iğrençtir.
peki ya tebrikleri kızınız hamile mesajı ?
ne
şekilde hamile kalırsa kalsın bu baba ile kız arasındaki mevzu değil
midir? bunu bir kızın babasına/annesine kendisinin söylemesi gerekmez mi
?
ya da artık hasta kayıtlarında tutulan bakirelik bilgisi ?
bu
devletin niye umrundadır? neden aile hekimine gittiğinizde doktorun
böyle bir form doldurması gerekir ? bu açıkça baskı ve fişleme değil
midir?
bu form gerçek.
peki medya yasaklarına gelelim
pkk haberleri yapmayacaksınız -- ?
reyhanlı'ya gelen yayın yasağı --?
7 gazetenin aynı manşeti atması --? haberlerin tek elden servis edildiğini göstermez mi
bunlar
cok ortada açıkça olan seylerdi, peki ya yazarlara, tv programcılarına
yapılan sürgünler, hukumetin yaptıklarını anlatan kanalların
kapatılması, bunlar toplumun bilgi almasına konan yasak değil midir?
peki
ya sanata getirilen yasakları, yıllarca tiyatro, sinema vb amaçlar ile
kullanılan salonların yıkılıp yerine avm yapılması,yıkılmadan yerine
nikah salonu yapılması ?
sanki 80 dönemindeymiş gibi siyasi her dokundurma yapan tiyatro oyunun ceza alması ya da gösterimine izin verilmemesi?
sabahları gizli gündem haberleri okuyan radyo/tv programcılarının her ay en az 1 mahkemeye cıkması ya da yayın yapamaması ?
kendi işlerine gelmeyen kitapların yasaklatılması ya da toplatılması ?
şeker portakılının bile müstehcen sayılması ?
bunlar beyne getirilen yasaklar değil midir ?
şimdi
bunların hepsinin karşısında iyi de türban da yasaktı gibi bir cümle
ile geliyorlar. bu en kaba tabiri ile sidik yarışı mıdır ? siz
yasakladınız biz de yasaklayacagız mücadelesi mi, turban özgürlüğünü
getirdlier, güzel de oldu, e daha niye diğer tarafı yasaklıyorsun. iki
tarafın da özgür olabileceği bir platform olamaz mı yani? bir başbakanın
böyle bir sidik yarışına girmesi doğru mu ?
yasakları görmüyor olmanız olmadığı anlamına gelmiyor.
başbakan
ile ters düşecek bir sey konuşmuyor, izlemiyorsanız, okudğunuz kitaplar
belli yazarlardan oluşuyorsa, ya da yasaklanan kitaplar zaten hiç size
hitap etmemişse, o radyo programcısını hiç dinlememiş ya da tv
programcısını izlememişseniz, hiç ruj sürmeniz ya da kürtaj olmanız
gerekmemişse, zaten alkol kullanmıyorsanız ve zaten 3 çocugunuz varsa ve
en başında erkekseniz, "kadınlar iş aradığı için işsizlik yüksek
çıkıyor" denen grupta değilseniz, bir mekan işletmiyorsanız ve daha
niceleri... yani eger başbakanın istediği aile formunda yaşıyorsanız
evet size gelen bir yasak yok.
ancak biz başbakanın ailesi gibi
yaşamak istemiyoruz, bizim kendi yaşam tarzımız var dediğimiz noktada
adım adım yasaklara takılıyoruz.
bu yasakların hepsi yasa ile yapılmıyor, belediye düzenlemeri ve mudahaleleri ile de yapılıyor.
biz
bu başbakanın kürsüden söyledikleri ile, alt metinleri okuyarak
söyluyorum, orospu da olduk, ayyaş da olduk, atesit de olduk, vatan
haini de olduk, cibilliyetsiz de olduk.
onun gibi yaşamadığımız için
bunca hakareti hak etmedik. ne olursa olsun türküz, aynı toplumdayız ve
koruduğumuz savunduğumuz değerlerimiz var.
ancak bu değerler içinde
farklı hayatlar yaşıyor, farklı şeyler dinliyor izliyoruz. bu iki
taraftan birinin yanlış yaşadığı anlamına gelmiyor, herkes kendine göre
doğru olan hayatı yaşıyor. yaşam tarzları yasa ile oturtulamaz.
insanların düşünmesi korku imparatorluğu kurularak engellenemez.
taksimde
1 mayıs kutlamalarında dediler ki çukura düşersiniz, 1 hafta sonra
galasaray düşmedi, daha öncesinde mehter takımı düşmedi, 1 ay sonra
çapulcular düşmedi (1 çift düştü) . bu kutlamay yasağı değil midir?
miting alanı dışında eylem yapamazsınz dendi, insanlara inanılmaz bir müdahale yapıldı, havaalanı miting alanı mıydı ?
taksime çıkan tüm ulaşım kapatılırken, havaalanına giden her ulasım cesidi açıldı, ankarada her yol sincana çıkar dendi.
bunlar belirli bir zümreye yapılan kısıtlamalar değil midir ?
peki ya okullardaki seçmeli dersler? tek tek anlatmalı mıyım ?
tüm bunların yanında su cümleyi de hatırlatmak istiyorum
--size oy verip alkol alanlar da var, onlar da mı alkolik ?
--hayır , onlar alkolik değil
özgürlüğünüz, sıfatınız destekleyip desteklememenize göre değişiyor.
yazan :byaz zakkum
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder