22 Haziran 2013 Cumartesi

yaşam tarzına karıştığımızı göstersin

şöyle anlatalım o zaman, bu ülkede 2 farklı tipte yaşam var, biri muhafazakar kesim, diğeri de muhafazakar olmayanlar.

getirilen yasaklar genelde diğer kesimin yaşam tarzına mudahale ettiği için bunu diğer tarafın görmesi pek mümkün olmuyor, gördüğünü de çok umursamıyor zaten.

anadoluda sıkı yönetim ilan etmediğin sürece birşeylerin yasaklandıgını anlamazsın zaten, küçük sehirlerde yaşam standarttır. sabah işe gider aksam eve gelirsin, en fazla haftada bir komsuya gider oturur sohbetini edersin, gençlerin gidebileceği kafe sayısı bile sayılabilir durumdadır. ve oralada doğal bir kültürel baskı olduğu için zaten kendi içinde yeterince kapalı yerlerdir.

evet, kabul etmek gerek turkiye genel olarak muhafazakar bir ülkedir. değerleri olan bir ülkedir. ama bu toplum değerleri olmaktan çıkıp yasaya dönüştüğünde bu resmen insan hayatına mudahaleye dönüşmeye baslar, çünkü çok ileri boyutlara taşınabilir.

yasaklara gelecek olursak;

--müdahale kürtaj mı diyorsunuz ?
emin olun hiç bir kadın kürtaj olmak istemez, ucunda ölüm olabilir, ucunda bir daha doğum yapamamak olabilir. bunun yanında kimse bir doktorun elinde bir aletle içinizi kazımasını istemezsiniz, düşüncesi bile kötü. ne kadar daha can verilmemiş olsa da bir çocugunuzu atmıs da olacaksınız. ama tüm bunları göze alıp bir kadın kürtaj yaptırmak zorunda kalıyorsa , bunun sebebi basit birşey değildir, tüm bunlara değecek birşeydir emin olun. kimse keyfi olarak kürtaj yaptırmaz.

su an kürtajı yasaklamadılar resmi olarak ancak çok kısıtlama getirdiler, artık bir bayan kürtaj yaptırmak zorunda kaldığında devlet hastanesine giderse , ona narkoz vermeden diri diri yapıyorlar işlemi ve çok kötü muamele ederek, devlet hastanelerini kendi mahalle baskılarına alet ediyorlar. son zamanlarda bunu yaşayan kadınların durumlarını internetten okuyabilirsiniz.
tekrar ediyorum, hiç bir kadın kürtaj olmak istemez, bu bir seçim ya da şans değildir, zorunda kalır insan. kimse bir tecavuz cocugunu doğurmak istemez. bir kadına hem tecavuz edip, tecavuzcusunu serbest bırakıp, ustune de cocugu dogurmak zorunda bırakmak tek kelime ile zulümdür.
son zamanlarda kadınlara karşı şiddetin ve arsızlığın artmasının sebebi tayyip'in yerli yersiz kadınlar üzerinden sanki bir metaymışız gibi ileri geri konuşmasıdır. "perdesiz ev" sözünü sokaktaki biri söylerse terbiyesiz diyerek geçebilirsiniz, ancak bir başbakan söylerse diğerleri başbakanı arkasına alarak kadına zülmetme hakkı bulur kendinde. imam osurursa cemaat sıçarmış bu bizim atasözümüz.
bir başbakanın insanların yaşam tarzına mudahale edecek sözler söylememesi gerekir.

-- sorun alkol mu diyorsunuz?
evet sorun alkol, siz içmiyor olabilirsiniz, ama bu siz içmiyorsunuz diye başkasının da içmemesi gerektiği anlamına gelmiyor. trafikte alkol ile yapılacak her turlu düzenlemenin arkasındayız. alkol alan trafiğe çıkamasın. haklısınız. ama ben gidip mekanda içiyorsam bundan size ne? ben siz neden şalgam içiyorsunuz diyor muyum ?
alkole ne yasak gelmiş derseniz: yeni işletmelere açılıp alkol ruhsatı almak isteyen işletmelerin nerdeyse hiç birine ruhsat verilmiyor. illa arada verdikleri var. ruhsatını yenilemek isteyenlere çok büyük zorluklar çıkarılıyor, ya da yenilenmiyor. bunun yanında belediyelerin sizin görmediğiniz işletmlere uyguladıkları baskılar var. bunları bir bar işletmecisi ile konusup en ince detayına kadar öğrenebilirsiniz. ve sırf bu yüzden artık bu işte dönen rüşvetin de haddi hesabı yok.

son gelen satış yasağına(düzenleme) girmeye gerek yok zaten.
kimse sarhoşları desteklemiyor, ama inanın sarhoş olup gidip karısını dövenler bunu her koşulda yapacaklar zaten. bu adamların alkol yasagına karsı olanlardan mı oldugunu sanıyorsunuz?
bu adamlar zaten alkolunu alıp arabasını bir boş alana cekip demlenip eve dönen insanlardan olusuyor. ki bunların kimler olduğunu söylememe gerek yok sanırım. bu adam ne kadar yasaklarsan yasakla içecek ve bunu yapacak.
sen bu yasağı bizim gibi gidip bir mekanda bir kadeh sarabı ile yemek yemek isteyen insana getiriyorsun. başka bahanelere sığınarak.

başbakan ülkeyi bir aşiret ağası gibi yönetmeye calısıyor.
bir aşiret ağası ne yapar, kim ne yapacak, ne giyecek, ne yiyecek ne içeçek tüm bunları belirler. kendisi içmiyorsa alkol alanı cezalandırır, kadınların kendi isteğine uygun giyinmesini ister , giyinmeyeni cezalandırır, konuşma tarzları yaptıkları, çalıaşacakları yerler her seye ağa karışır ve herkes ağayı dinler.
şu bilinmeli, başbakan bizim ağamız ya da babamız değildir.

kıyafet yasagı
perdesiz evden başlamıstık zaten
thy ye gelen kılık kıyafet düzenlemesini, kırmızı ruj, dövme yasaklarını tek tek saymama gerek var mı ?
siz bir erkek olarak kırmızı ruj sürmediğinz için bu yasağı farketmediniz elbet.

peki ya hakaretler ?
bir başbakan açıkça sunu söyleyebilir mi ?
kimse kızının başkasının kucagına oturmasını istemez. ne demek bu ? şu an turk kızları kucakta mı geziyor ? bu kendi gibi yaşamayan insanlara hakaret değil midir? bu yine yukarda söylediğim. imam osurursa...
bu söz ahlaksızlıktır. bu bir zamanlar insanların "komunist kadınlar cadırır o yuzden tırnak uzatıyorlar" demesi kadar saçma ve iğrençtir.

peki ya tebrikleri kızınız hamile mesajı ?
ne şekilde hamile kalırsa kalsın bu baba ile kız arasındaki mevzu değil midir? bunu bir kızın babasına/annesine kendisinin söylemesi gerekmez mi ?

ya da artık hasta kayıtlarında tutulan bakirelik bilgisi ?
bu devletin niye umrundadır? neden aile hekimine gittiğinizde doktorun böyle bir form doldurması gerekir ? bu açıkça baskı ve fişleme değil midir?
bu form gerçek.

peki medya yasaklarına gelelim
pkk haberleri yapmayacaksınız -- ?
reyhanlı'ya gelen yayın yasağı --?
7 gazetenin aynı manşeti atması --? haberlerin tek elden servis edildiğini göstermez mi
bunlar cok ortada açıkça olan seylerdi, peki ya yazarlara, tv programcılarına yapılan sürgünler, hukumetin yaptıklarını anlatan kanalların kapatılması, bunlar toplumun bilgi almasına konan yasak değil midir?

peki ya sanata getirilen yasakları, yıllarca tiyatro, sinema vb amaçlar ile kullanılan salonların yıkılıp yerine avm yapılması,yıkılmadan yerine nikah salonu yapılması ?
sanki 80 dönemindeymiş gibi siyasi her dokundurma yapan tiyatro oyunun ceza alması ya da gösterimine izin verilmemesi?
sabahları gizli gündem haberleri okuyan radyo/tv programcılarının her ay en az 1 mahkemeye cıkması ya da yayın yapamaması ?
kendi işlerine gelmeyen kitapların yasaklatılması ya da toplatılması ?
şeker portakılının bile müstehcen sayılması ?
bunlar beyne getirilen yasaklar değil midir ?

şimdi bunların hepsinin karşısında iyi de türban da yasaktı gibi bir cümle ile geliyorlar. bu en kaba tabiri ile sidik yarışı mıdır ? siz yasakladınız biz de yasaklayacagız mücadelesi mi, turban özgürlüğünü getirdlier, güzel de oldu, e daha niye diğer tarafı yasaklıyorsun. iki tarafın da özgür olabileceği bir platform olamaz mı yani? bir başbakanın böyle bir sidik yarışına girmesi doğru mu ?

yasakları görmüyor olmanız olmadığı anlamına gelmiyor.
başbakan ile ters düşecek bir sey konuşmuyor, izlemiyorsanız, okudğunuz kitaplar belli yazarlardan oluşuyorsa, ya da yasaklanan kitaplar zaten hiç size hitap etmemişse, o radyo programcısını hiç dinlememiş ya da tv programcısını izlememişseniz, hiç ruj sürmeniz ya da kürtaj olmanız gerekmemişse, zaten alkol kullanmıyorsanız ve zaten 3 çocugunuz varsa ve en başında erkekseniz, "kadınlar iş aradığı için işsizlik yüksek çıkıyor" denen grupta değilseniz, bir mekan işletmiyorsanız ve daha niceleri... yani eger başbakanın istediği aile formunda yaşıyorsanız evet size gelen bir yasak yok.
ancak biz başbakanın ailesi gibi yaşamak istemiyoruz, bizim kendi yaşam tarzımız var dediğimiz noktada adım adım yasaklara takılıyoruz.
bu yasakların hepsi yasa ile yapılmıyor, belediye düzenlemeri ve mudahaleleri ile de yapılıyor.

biz bu başbakanın kürsüden söyledikleri ile, alt metinleri okuyarak söyluyorum, orospu da olduk, ayyaş da olduk, atesit de olduk, vatan haini de olduk, cibilliyetsiz de olduk.
onun gibi yaşamadığımız için bunca hakareti hak etmedik. ne olursa olsun türküz, aynı toplumdayız ve koruduğumuz savunduğumuz değerlerimiz var.
ancak bu değerler içinde farklı hayatlar yaşıyor, farklı şeyler dinliyor izliyoruz. bu iki taraftan birinin yanlış yaşadığı anlamına gelmiyor, herkes kendine göre doğru olan hayatı yaşıyor. yaşam tarzları yasa ile oturtulamaz.
insanların düşünmesi korku imparatorluğu kurularak engellenemez.

taksimde 1 mayıs kutlamalarında dediler ki çukura düşersiniz, 1 hafta sonra galasaray düşmedi, daha öncesinde mehter takımı düşmedi, 1 ay sonra çapulcular düşmedi (1 çift düştü) . bu kutlamay yasağı değil midir?
miting alanı dışında eylem yapamazsınz dendi, insanlara inanılmaz bir müdahale yapıldı, havaalanı miting alanı mıydı ?

taksime çıkan tüm ulaşım kapatılırken, havaalanına giden her ulasım cesidi açıldı, ankarada her yol sincana çıkar dendi.
bunlar belirli bir zümreye yapılan kısıtlamalar değil midir ?

peki ya okullardaki seçmeli dersler? tek tek anlatmalı mıyım ?

tüm bunların yanında su cümleyi de hatırlatmak istiyorum
--size oy verip alkol alanlar da var, onlar da mı alkolik ?
--hayır , onlar alkolik değil

özgürlüğünüz, sıfatınız destekleyip desteklememenize göre değişiyor.

yazan :

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder