devam ediyor..
yemekte domuz rostosu ve rakı vardı. kültür sentezi yapmış ibneler. her
ne kadar kendimi müslüman olarak tanımlasam da alkol alırdım fakat
domuz? yo dostum yo buna hazır değildim. karnım da aç. salatadan
otlanmaya başladım, rakıyla eziyorum midemi de.
- sen neden yemiyorsun bokarca?
- midem biraz bozuk ya..
- alışık değil misin domuza?
orospu evladı aklınca muhbirlik yapacak.
- yoo alışığım hatta dedemin domuz çiftliği var. uzun yol geldim ya motor bozuldu.
- hmm peki.
acı acına kalktık amk sofrasından. berksanı gördüm odaya çıkarken, gel
kanka bi sigara içelim dedi. iyi dedim amk iştahı keser en azından.
çıktık yurdun önüne. kızlı erkekli bir grup üşüşmüş oraya muhabbetin
amına koyuyor. aralarında yer açtılar bize de. berksan iti hepsiyle
kanka olmuş zaten, beni de tanıştırdı. laf lafı açtı neyse konu
kaçınılmaz olarak ateizme geldi.
- ee millet nası doğru yolu buldunuz anlatın bakalım.
- ben, tanrı kaldıramayacağı ağırlıkta taş yaratabilir mi sorunsalından yola çıktım.
- kutsal kitapların özetini okudum ben, 2şer sayfa halinde öyle.
- ben tanrı'ya varsan beni çarp dedim çarpmadı. demek ki yokmuş.
bunlar yurdun mal kesimiydi, belli oldu. köşede sessizce sigarasını
tüttüren adamlara yanaştım, iki karı kız muhabbeti ettikten sonra odaya
çıkıp yattım.
sabah duşun sesine uyandım. hemen yataklara bi kesik attım, hande yok.
melis'in de götü başı açılmış hep örttüm üstünü çarşafıyla berksan iti
sulanmasın diye. usulca hande'nin duştan çıkacağı anı bekledim. ve kapı
açıldı.
yoğun bir buhar eşliğinde burnuma vuran pahalı şampuan kokusu... ve
buharların arasından o çıkageldi. hande. göğüslerinden dizlerine kadar
inen vücut havlusu ve saçlarına doladığı pembe havlusuyla.
- günaydın aykut.
- günaydın, yalnız bokarca dersen sevinirim bloga yazıyorum.
- oh tamam. geç istersen ben çıktım.
- eh peki.
geçtim tokatladım çavuşu. hemen 5 dakkada aldım duşumu hazırlandım tam
yurttan çıkıp okula gidecektim ki yurt abisi tuttu kolumdan.
- bokarca okula mı gidiyorsun?
- evet abi.
- heh bak sana ne diyeceğim şimdi senin ev arayan arkadaşların vardır
malum ilk günler. sıkıntıda olan varsa çağır biz yardımcı oluruz. maksat
hayır işleyelim. öhm yani hayırdan kastım doğaya bi faydamız dokunsun.
onlar da bir organizma sonuçta.
- tabi abi çağırırm.
- hadi zihnin açık olsun.
zihnin açık olsun ne amk? amma zorlamışsın be abi ateist olmak için.
neyse okul yolu düz gider. olmazsa birkaç gerizekalıyı yurda getirelim
de itibarımız artsın.
bok gibi geçen bir ilk günden sonra tekrar yurda döndüm. kapıdan içeri girer girmez abi seslendi.
- bokarca getirdin mi kimseyi?
- abi söyledim düşüneceklermiş.
bi siktir git amına kodumun kirli sakallısı. odaya geçtim, melis oje sürüyordu ayaklarına.
- kolay gelsin.
- sağ ol canım nasıl geçti ilk günün?
- iyi ya nasıl olsun, şey diyecektim bir şey yapıyor musun bu akşam?
- evet berksan'la takılacağız biraz.
- ?!
senin amına koymak farz oldu amk iti.
çok fazla bir şey yapmadan uykuya daldım o gece. berksan'a olan kinim
develeri kıskandırır boyutlardaydı. rüyamda bir deve omzumu yalamaktaydı
ki dürtüldüğümü hissettim.
- bokarca kalk.
- kimsin amına koyayım?
- hşş saygılı ol benim abi.
- abi noldu biri mi öldü?
- yok hadi kalk nafile grubu var.
- ne grubu abi noluyor saat 2 bi git ya.
- kalk gel hadi.
amına koyayım gözlerimin çapağını silmeden beni yemekhaneye indirdi. o
da ne? yemekhanede masalar kalkmış, yerlere spor salonu gibi minderler
serilmiş. buraya kadar normal. ilginç olan yurttaki tüm mahlukatın
çıplak şekilde bu ortamda bulunup yakaladığını sikmesi. tam bir mahşer
yeri.
- hadi geç sen de bokarca.
dilim tutulmuştu.
- abi ne diyorsun sen ne oluyor burada?
ulan abi dediğim adam kaşla göz arasında sade donla kalmıştı.
- hadi geç aksatma grubunu ilk günden. der demez donu da sıyırdı.
balıklama atlar gibi çıplak insan havuzuna atladı ve yurt ablasını
inletmeye başladı.
yok aga bu kadarı fazlaydı. tamam biz de karı sikmek isteriz elbette ama
böyle bir sapkınlığı tarih yazmadı amına koyayım. o sırada kulağıma bir
müzik sesi geldi, baktım köşede piyano herifin gözleri bağlı. iyice
kubrick havasına girmiş ibneler. bi sigara yakıp tercihimi yapmak üzere
dışarı çıktım.
melis ağlıyordu köşede.
- ağlama melis.
- yok ağlamıyorum ya. noldu niye geldin?
- içerde mahşer günü provası var da pek ilgimi çekmedi.
güldü, gözleri yaşlarla doluyken bir kızı güldürmek sanırım dünyanın en
güzel şeyi. en güzel olmasa bile ilk 3e girer. dereceyi zorlar.
- noldu kim üzdü seni?
- berksan'la takılacağız demiştim ya, ekti beni.
- ve sen buna ağlıyorsun. ismi berksan olan birisi seni ekti ve sen buna ağlıyorsun ha?
yine güldü. Allah'ım aşık oldum.
kıza aşık olduğumu hissedince laflar kendini ağırdan satmaya başlamıştı.
yok amına koyayım, laf gelmiyordu ağzıma. o anda gözüme yurdun tabelası
ilişti. darwin portresi yanında " ateizm yuvası " yazılı ucuz bir
tabelaydı. eh ateizmden konuşak bari diyerekten lafa girdim.
- ee sen nasıl ateist oldun?
- kutsal kitapları okudum. dinlerin gerçek olamayacağını düşündüm. fakat
hayatımın anlamı olan dini reddedeceksem bunun yerini bir şey
almalıydı. ve gerçeği bilimde keşfettim.
- klasik hikaye ha?
- evet. senin nasıl oldu?
beyler burada bir parantez açayım, alttan alta kesinlikle dini veya
ateizmi öven mesajlar vermiyorum. yani bir ateistle konuşsanız size
gerçekten bu şekilde cevap verecektir, öyleyse benim bunları yazmam bir
şeyi değiştirmez. bunun bilincinde okursak sıkıntı olmaz sanırım.
şimdi önümde iki seçenek uzanıyordu, ya ateist olmadığımı söyleyip
kendimi riske atacaktım - ifşa olursam yurttan atılırdım - ve yurttan
atılma ihtimalim doğacaktı ya da melis'e güvenip samimi bir şekilde
kendimi anlatacaktım. birinci seçenekte ifşacım melis olduğu için
problem yoktu. eğer beni o ifşa ederse zaten yurtta devam etmem için bir
sebep kalmıyordu.
- ben ateist değilim.
- nasıl?
- değilim işte. evet belki kendimi gerçek müslüman olarak tanımlayamam ama ateist olmadığımdan eminim.
- bu yurtta kalmaman gerekiyor biliyorsun değil mi?
evet biliyorum melis. ben kumarımı oynadım. zarlar sende.
- elbette ne olup olmadığın beni değil yurt yönetimini ilgilendirir. dolayısıyla benden yana güvendesin.
her şeye rağmen sesi biraz durgunlaşmış gibiydi. ulan ateist değiliz dediysek biz de insanız amk ne bu fakir edebiyatı?
- içeri geçelim istersen.
hiç konuşmadan uyuduk. berksan'la hande'nin gülüşmeleri duşun kapalı
kapısını geçip odaya süzülüyordu. şeytan diyordu ki aç duşun kapısını
daya malafatı berksan'ın o ılık götünde hande de seni izlesin. hande
atayızı.
birkaç hafta geçti.. zaman çabuk akıyordu vesselam. melis'le o geceki
gibi hiç konuşmadık o ara. o sabah kalktığımda berksan'la hande muhabbet
ediyordu.
- çok bilgiliymiş dediler.
- 124.000 kişiyi dinden döndürmüş.
- bir o kadarını agnostik yapmış.
- vay be.
noluyor lan?
- noluyor?
- çok bilgili bir hoca gelecekmiş bugün yurda, abi söyledi.
- feyizli mi?
- ne?
- iyi gelsin bakalım
gelsin bakalım lavuk ne anlatacak.
yemekhaneye bi indim vay amına koyayım karşımda 3 tane dev poster var.
biri darwin, biri dawkins öteki de tanımadığım bi lavuk. meğer bu
gelecek olan hocanın resmiymiş. dawkins kadar taşşaklı yani siz düşünün.
herifin yazdığı kitaplar bir masaya sıralanmış, işte isteyen satın alsın
imzalatsın diye. herif paso dawkins'ten çalıp çırpmış amk. kitap
isimleri şöyle.
- tanrı illüzyonu
- gen alçakgönüllü değildir
- yeryüzündeki en büyük sirk
vay dedm kendi kendime. herifi de merak ettim.
to be continued
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder