28 Temmuz 2012 Cumartesi

ateist evine girdim vol 3

devam ediyor..

yurtta baya baya bayram telaşı var. küçükler büyüklerin ellerini öpüyor, büyükler küçüklere türlerin kökeni armağan ediyor. baya neşeliyiz. o anda abi lobiye fırladı ve on beş dakika içinde herifin geleceğini söyledi. iyi amk dedik geçti herkes yemekhaneye. bekliyoruz gavatı. bi 10 dakika sonra geldi bu. amk hoca hoca dediler herif 21 yaşında. yaşlı ateist olmaz sözüne bir kez daha güvendim. herifin posterine de yalçın abinin yaşlandırma tekniğini uygulamışlar, yaşını çakozlayamamıştım ordan.

neyse geldi kuruldu bu sandalyesine başladı konuşmaya.

- arkadaşlar merhaba. hepinizin bildiği gibi allah yok, din yalan. ( gülüşmeler )

amına koyarım dedim senin. devam et hele.

- burada sizin kafanızı ütülemekten çok kafanıza takılan sorulara basit cevaplar vermeye geldim. kendimi tanıtmam gerekirse, ateizm yoluna kendini adamış bir fukarayım. beni bilenler bilir, bir odada kuru ekmekle yaşarım bunu söylemekten hazzetmesem de. ateizm öyle bir mekandır ki ona 4 farklı kapıdan girilir. şeriat tarikat marifet hakikat kapıları.

lan noluyor amına koyayım herif tasavvufa copy paste çekmiş resmen.

- bu kapılardan giren 4 farklı kişi ateizmi farklı görür. dolayısıyla ateizmin 4 farklı anlamı vardır, bizim amacımız sizlere esas, hakikat anlamını kavratmak. dilerseniz şimdi sorulara geçelim.

bi alkış kıyamet koptu dedim noluyor çanakkale zaferinin yıldönümü mü. dur amına koyayım sorulara başlamadan kıllığımı belli etmek için bi oyun oynayayım dedim elimi kaldırdım.

- evet genç kardeşim.
- hocam öncelikle hoşgeldiniz. bir şey dikkatimi çekti, konferansa başlarken atatürk ve aziz şehitlerimiz için saygı duruşunda bulunmadık ve istiklal marşı okumadık. bunda bir kasıt aramalı mıyım?

ahaha bizim yurt abisinin kaşı gözü oynamaya başladı amk hocanın arkasında. iyi oldu ibnenin dölüne.

- bunu hatırlatman çok iyi oldu, unutulması büyük talihsizlik. hemen telafi edile.

havaya girdi amk.

ve sorular başladı. berksan ibnesi dikkat çekmek için elini kaldırdı hemen.

- hocam allah varsa neden afrika'da çocuklar ölüyor?
- evladım, biz allah yok diyoruz sen çok yanlış geldin galiba.

aahhaha amk evladı ya herifin tüm kan sikte toplanınca sonuç bu oluyor. başka bi piç elini kaldırdı.

- hocam ateizmin yurt sathındaki durumu nasıl?
- evladım devletin çoğu kurumu ateizme sempati duyar halde. son yıllarda özellikle aydınlanmanın ışığında ateizm büyük güç kazandı. gerek hocaefendinin emekleri gerekse de aziz milletimizin gayretleri sonucu bugün ateizm çok güzel yerlerde.

hocaefendi kimdi la?

- hocam bildiğiniz ateist fıkrası var mı?
- bir gün bir ateist bir de müslüman iki arkadaş uçağa binmiş. bir zaman sonra uçak düşmeye başlamış. müslüman her şeyi bırakıp ateistin dua edip etmeyeceğini gözlemlemeye koyulmuş. ateist de usulca gidip paraşütü almış ve uçaktan atlamış

ulan amk evladı düşen uçakta nasıl " usulca " hareket edersin? ha?

piç.

derken elimi kaldırdım.

- hocam merhaba yine ben. ateist olmasanız ne olmak isterdiniz?
- yine ateist olmak isterdim.
- siz baya baya bu yola başkoymuşsunuz öyle mi?
- ateizm boş bir tuvaldir resim yapmasını bilene.
- bu bildiğimiz ateizm değil mi?

yurt abisi öne atıldı o sırada.

- evet arkadaşlar bu kadar soru yeter. hocamızı da çok yormayalım. isteyen olursa hoca'nın yeni çıkan kahpe isimli kitabını alabilir, malum o kitabı satın alacak mallara ihtiyacımız var.

hoca da geldi geçti yurttan işte böyle. gel zaman git zaman ramazan geldi çattı. elbette müslüman alemine geldi ramazan, bizim hayırsızlara değil. velhasıl kelam ramazan gelmeden birkaç gün önce yurdun panosuna bir yazı asıldı.

" suruç tutmak isteyen ateistlerin danışmaya isimlerini vermesi rica olunur. "

suruç ne amına koyayım? olayın boku çıkmış gibi. gittim vardım danışmaya.

- pardon suruç nedir?
- aa bilmiyor musun? suruç 1 ay boyunca günde en az 5 öğün yemek yemektir.
- niye?
- bilmem biz ateistler böyle yaparız.
- mantığı ne yani?
- bilmiyorum böyle söylendi bize, hocalara sor istersen.

vay amına koyayım işin iyice suyu çıktı. ucu bize dokunmasa bari.

her yeri bi suruç telaşı sardı amk. millet evlerinden getirdiği yemekleri seferberlik ilan edilmişçesine depo ediyordu. ulan suruç tutmasak bi dert, foyamız meydana çıkacak. tutsak da bi dert, ben günde 2 öğünle doyan insandım. her öğün azar azar yerim amk diyerek niyet ettim, suruç dönemi böyle başlamış oldu.

ilk gün, 10 saat boyunca yemekhanede takılmak zorunluydu. kapılar kilitlendi, sofralar tıka basa donatıldı. paso açık büfe ye yiyebildiğin kadar. mahalle esnafını da ateist yapmış bu piçler paso onlardan yardım gelmiş yurda. her yeri ele geçirmiş sanki amına kodumun ateistleri. neyse yedik yemeğimizi tıka basa. yemek bitti derken herkesin önüne yığınla güllaç getirildi. bir de onu kaşıkla.

suruç dönemi sonunda bayram olduğu ve bu bayramda yurdun avrupa'ya bir gezi düzenleyeceği öğrenildi. yaşadık amına koyayım ilk defa bi hayrını görecektik ateizmin. melis'le de arayı baya soğutmuştuk belki sıcak paris gecelerinde bi yakınlaşma ihtimali doğabilirdi.

ilk durağımızın ingiltere olduğu öğrenildi. amk ne biçim ilk durak bu gidip de avrupa'nın en uzağından başlıyoruz, yakıt israfı. neyse dedim bu ateist piçlerin bir bildiği vardır. meğersem dawkins'i ziyaret edecekmişiz. iyi gidelim bakalım.

hey gidi avrupa be. adamlar sağlam medeniyet kurmuş beyler, uçaktan öyle gözüküyordu. neyse ingiltere'Ye sağsalim ayak bastık, ben alışkanlıktan eğildim toprağı öptüm. berksan hemen atladı:

- napıyorsun bokarca?
- doğa anayı öptüm berksan noldu?

siktir git amına kodumun evladı.

her neyse gittik oxford üniversitesinin kapısına dawkins'i görmeye. kapıdaki görevli kimlik soruyor. ulan dedim burası beyazıt mı al işte içeri turist olarak geldik. hık mık ettiyse de aldı sonra.

velhasıl kelam vardık dawkins'in kapısına. dawkins zorlu bir ateistti fakat ben onu yola getirmeye çalışacaktım.

dawkins'i bilirsiniz tüm ingilizliğiyle konuşur ingilizceyi. hatta bir konferansta kendisi de dem vurmuştu üst dudağının hareketsizliğinden. içeri girdik, ilkokul çocuğu gibi dizildik karşısına. well, well diyerek süzüyor bizleri. bizim yurt abisi ateizme olan katkılarından dolayı dawkins'e sikindirik bi ödül verdi. amına koyayım tahta heykeli altın suyuna batırmış herife kakalıyor. yavaştan söz almam gerekirdi artık. kısa ve öz konuştum.

- ya yanılıyorsan?

durdu bi. sağa baktı sola baktı. rafa gidip birkaç kitap karıştırdı. sekreteri aradı iki türk kahvesi söyledi. daha sonra başının ağrıdığını bahane ederek odadan koşarak çıktı.

şimdi birtakım zeki arkadaşlar şu videoyu getirecek bana.

https://www.youtube.com/watch?v=-uswy7r9KfA

bu video benim dawkins'e olan sorumdan sonra çekilmiş bir düzmecedir. herif cevabı iyice düşündükten sonra böyle bir oyun tezgahlamış. 

oradan çıktık şehrin ateizm müzesine gittik. dawkins sponsorluğunda açılmış. girdim içeri amk merak da ettim ateizm müzesinde ne olabilir deyu? etrafı camla kaplanmış bir taş karşıladı beni ilk olarak. altta da ingilizce açıklaması var. ulan ben ingilizceyi simple past'ta bırakmış adamım. çağırdım abiyi anlat dedim.

- buu, dedi. tanrı'nın kaldıramayacağı bir taş.
- nası oluyo yani?
- ya şimdi tanrı yok ya, dolayısıyla hiçbir taşı kaldıramaz. bu da sıradan bir taş bunu da kaldıramaz.

vay dedim sizin aklınızı sikeyim, yapacağınız işin amına koyayım.

devam ettik biraz daha. camlanmış bir sakal gözüme çarptı. açıklamaya baktım, darwin marwin diyo tamam dedim. herifler kendilerine has bir sakal-ı şerif imal etmişler.

biraz daha ilerledik, 2-3 tane maymunumsu-insanımsı fosil çıktı karşımıza. bir baktım yurt abisi ağlamaya başladı. noldu abi iyi misin derken bu açıklamaya koyuldu.

- bunlar hepimizin atası olan yüce varlıklar, duygulandım biraz.
- e bu kemikler plastikten.
- gerçek değil tabi ki bunlar, esinlenerek yapılmış.
- e sen niye ağladın o zaman?
- üstüme gelme bokarca durgunum bu aralar.

herkes ayrı manyak.

bir sonraki rotamız isviçre oldu. abi bize orada ezansızlığın ne kadar kıymetli olduğunu anlattı, kendince. daha sonra ateist nüfusu bir hayli fazla olan norveç'e gittik. güneşi gördüm filmindeki yel değirmenlerini gördüm, iyi oldu. genel kültür babında.

avrupa turumuz bittikten sonra abi bize ufak bir sürpriz hazırladığını söyledi. buradan yurda dönmüyormuşuz, dosdoğru amerika'ya okyanus ötesine gidiyormuşuz. yehuuuuu.

iyi de niye?

orada ateizmin en büyük üstadı varmış, o bize el verecekmiş.

yazan: bokarca
 
 to be continued..


1 yorum: