15 Ağustos 2012 Çarşamba

ateist evine girdim son

devam ediyor..

ooovvv ana baba günü.. 72 milletten ateist tek bir amaç için toplanmış. kenarda yarrak boyu esprisi yapılan zencilerden tut, kuliste " sen çinli misin? " diye sorulan çekik gözlüsüne kadar herkes buradaydı.

protokola şöyle bir göz attım, taşşaklı adamların hepsi sıralanmış. hatta taşşak boyuna göre sıralanmışlar. en uçta zenci en sonda da çinli bir devlet adamı oturuyordu, bu çıkarsamam ondandır.

olimpiyatın sunucusu milletin kıvama geldiğini anlayınca sahneye çıktı ve herkesi selamladı. lafı fazla uzatmadan sözü protokolde oturan en taşşaklı adama bıraktı.

- bugün burada ateizm sanatının ne kadar yüce olduğunu kanıtlamak amacıyla toplandık. fakat sizlere bahsetmek istediğim bir şey daha var. malumunuz vatan hasreti acı verir. biz artık kimsenin acı çekmesini istemiyoruz ve ateizm üstadını ülkemize çağırıyoruz.

o anda arkadaki dev ekranda üstad belirdi. ağlıyordu yazık.

- dönmek isterdim ama ne yazık ki dönemem. sen benimkini görseydin, taşşaklı bey, böyle konuşmaz böyle düşünmezdin. kimseyi zor durumda bırakmak istemiyorum. sağlıcakla kalın.

ortamdaki o coşku birdenbire sönüverdi. benim bile kalp telimi titretmişti üstad, yalan yok. o sırada sahneye fırlayan stephen dawkins, ateizm şarkılarıyla milletin durgunlaşan bünyesini sarstı. ulan her şey iyiydi de stephen neden ateizme geçince adını değişirmişti? aynı isimle kalsa ateist olamıyor muydu?

bazı şeyleri anlamak gerçekten çok zor... 

kafamı dağıtmak için dışarı çıkıp bi sigara yaktım. içerden, anadili, fransızca etkisi altında kalmış arapça olan cezayirli çocuğun söylediği türkçe şarkı duyuluyordu. mükemmel bir karışım.

- sen de mi partiden sıkıldın?

ha? bu kimdi? göründüğü kadarıyla seksi bir sarışındı, üstünde kırmızı bir elbise vardı.

- evet, biraz. siz?

sigarasından çektiği dumanı savurdu.

- partiler aptallar içindir.

ulan her hikayede böyle cool bir adam olur. benim kaderimde de bu coolluk taş bir hatunun bünyesine kodlanmıştı.

- eğer gerçek bir partiye katılmak istersen beni ara., diye devam etti ve uzaklaştı.
- şey telefon numaranızı bırakmadınız?
- telefonundan 111'i tuşlaman yeterli.

bu neydi şimdi amk?

gta'da evine gidip save edersin ya, evden çıktıktan sonra dünya sikinde olmaz zira bir şey olursa son save noktasına dönersin. heh işte yurt nedense bana öyle bir huzur veriyordu. bu olimpiyat dalgasından ve gizemli kadından sonra uzun bir uyku çektim, uyandığımda save'lenmişti hayatım.

- aykut, ailen ne zaman gelecek?

ha? melis'ti bu.

- melis'çim şimdi ararım, bir gün alırım onlardan. sen de bi ara ağla espri yapalım yine oldu mu canım?

- alo anne, bu benim arkadaşın ailesi sizi bekliyormuş evlerine.
- ailesi ateist değil mi oğlum?
- ateist anne ateist.
- hangi mezheptenler peki?
- anne lafı uzatma hadi yarın akşam ilk uçakla gelin buraya gidelim evlerine. hadi adaptasyonun bol olsun.

ateistten anne böyle oluyor işte... 

evet ateistlerde pre-evlilik dönemi nasıl işliyor onu görecektik anlaşılan bu derste. melis evine gitmişti o günlük, ben de ailemi yurtta biraz dinlendirdikten sonra yola koştum onları.

- kız nasıl oğlum?
- gidince görürsün anne.
- bak ben agnostik kız istemem ha.
- ...
- ateist bir aileye ateist kız yaraşır. hem ateistle agnostiğin evlilikleri yürümez. saadet hanımın kızını gördün, 2 aya kalmadan boşandılar. neymiş tanrı varsa da bilinemezmiş. yok desene sen şuna. hahayttt. o gün, altın gününde pervin hanım ağzından kaçırdı, meryem hanım'ın oğlunu camiden çıkarken görmüşler. ayy görsen kıyamet kopmuş evlerinde. sabaha kadır bağrışmışlar. ayy bak ama muazzez hanımın kızı pırlanta gibi. 6 yaşında türlerin kökeni'ni ezberlemiş. ben hep onu istiyordum gelin olarak ama hadi senin seçimine de bir bakalım. bak beğenmezsem doğru muazzez hanımgile gideriz.

bi sus be kadın.. bi sus be..

ateist evine de hediye olarak ne alınırdı ki? neyse ki annem bu konuda tecrübeliydi. gitti bir dükkandan insanın evrimi şeklinde imal edilmiş bir çikolata pakedi yaptırdı. hazırlıklar tamamdı.

- din den dön.

hayır kapı böyle çalmadı tabi ki. bu kadar boktan bir espri anlayışı olamazdı evleneceğim kızın, ve ailesinin.

- zırrrr.

- oo hoşgeldiniz efendim, nasılsınız buyrun buyrun vs. vs. 

salona geçtik, nietzsche - umarım doğru yazdım - bıyıklı bir adam bekliyordu bizi. belli ki bu babaydı. annesi ise melis'e çok benziyordu, onun gibi sıcakkanlıydı. melis demişken o ortalarda gözükmüyordu. o sırada babası,

- evladım melis içerde git bi bak istersen.

ya bi siktir git senin babalığını sikeyim ben.

- yok beyamca, gelir şimdi o.

ulan madem mezhebin bu kadar geniş, niye erkeğin ailesini görmek istiyorsun ha? gavat?

- dur, çağırıym. meliss kızım gel, gelirken de viskilerimizi getir.

kahve? kahve içmez miydik?

melis geldi. hiç unutmam, görür görmez cız etti içim. böyle basma bir etek dizine kadar, çorap yok, üstünde açık bir bluz, saçlar maçlar… pırlanta anlayacağın. şunun bunun fiyatını sordu, dalga geçti benimle yok pardon lan bu başka bi şeydi.

- kusura bakmayın ya viskileri taşırmışım. hiç beceremiyorum zaten.
- gel kızım olsun otur.
- hüüüüp.

viskiyi höpürdetti herif. herif viskiyi höpürdetti. viskiyi herif höpürdetti.

babam girdi o sıra lafa.

- burada bulunma amacımız belli. gençler birbirlerini görmüşler beğenmişler. siz de haliyle kız tarafı olarak bizi görmek istediniz. bize de davetinize icabet etmek düşer.
- efendim hoşgeldiniz tekrar. biz de sizi gördük beğendik. delikanlı da sağlam gözüküyor.

ulan ne dönüyor burada, bir ateist neden bu lafları eder?

niçe soruları dizmeye başladı bir anda.

- efendim ailenizde kanser var mı?
- yok hayır, 3 kuşaktır kanser hastamız yok.
- herhangi bir göz kusuru?
- babamda hafif bir katarakt vardı, neyse ki çeşitli mutasyonlar geçirdi evrim sağ olsun atlattı kataraktı. *
- hmm. genetik bir sıkıntınız yok sanırım.

lafa girme ihtiyacı hissettim.

- pardon beyamca bunları neden soruyorsunuz?
- niyesi var mı oğlum? melis'le yapacağınız yavrular benim ve eşimin genlerini taşıyacak ve genlerimizin en sağlam bünyelerde taşınmasını istemek bizim en doğal hakkımız değildir de nedir a dostlar?

havaya girdi herif. 

- beyamca yanlış mı anlıyorum sizi? genlerinizin rahat etmesi için pazardan karpuz seçer gibi sağlam bir damat seçmeye gayret ediyorsunuz doğru mu?
- gayet doğru, zekisin sanırım sen.

vay amına koyayım komediye bak.

- ben burada biraz varlığını sürdürebilme ihtiyacı seziyorum. neden böyle bir ihtiyaç duyuyorsunuz?
- eğer böyle bir ihtiyaç duymasaydım, bugün burada var olamazdım. aslında bir döngü bu. var olmak isteyen var olur.

tamam bu kadar felsefe yeter.

- son bi soru, neden evlilik taraftarısınız? melis'le gayet özgür şekilde yaşayabilirdik evlenmeden.
- evet fakat erkek dişiyi dölledikten sonra dişiye bir bağımlılığı kalmıyor, çocuğa bakma sorumluluğunun büyük bir kısmı dişide. erkek dilerse gidip başka bir dişiyi dölleyebilir. evlilik yasal anlamda dişinin elini biraz güçlendiriyor.
- ne diyeyim beyamca helal olsun.

 melis'in 5 yaşındaki küçük kardeşi içeri girdi o sırada. konuşma da bitmek bilmiyordu, güzel bir nokta görevi gördü.

- sen ablamla mı evleneceksin?
- kısmetse.
- kısmetse ne demek oğlum, çocuğun yanında öyle laflar etme kafası karışmasın. doğal seleksiyonda elenmezlerse evladım.

leşini sikeyim senin niçe.

- ben büyüyünce deist olacağım.
- hşş oğlum o nasıl laf. hanım götür şunu içeri. kimden öğreniyor bu lafları bilmem ki sokağa da salmıyoruz.
- şimdinin çocukları çok zeki, televizyondan bir şey duydu mu tak atıyor hafızaya. beyin bedava ya.
- öyle öyle. yani bizim de çocuklarımızdan başka bir derdimiz yok. doğal seleksiyonu geçsinler yeter başka bir şey istemiyoruz onlardan.
- genleriniz değil mi beyamca?

bozuldu biraz.

- evet oğlum. genler.

eh kalkma vakti gelmişti artık. yoksa niçe tanrı'yı tek başına nasıl öldürdüğünü anlatacaktı, malum 3 kadeh viskiyi yuvarlamıştı.

- evladım unutmadan sen bize bir sağlık raporu, bir de sabıka kaydı getir.
- ikametgah da getireyim mi beyamca?
- yok ona gerek yok. senin sağlıklı olduğundan emin olmalıyız o kadar sadece.
- tamam amca neyse hadi iyi geceler. melisçim senle de yurtta görüşürüz.
- güle güle.

yurda doğru yürümeye başladık.

- bak kızı çok beğendim, edep biliyor belli. ailesi de nasıl genlerine sahip çıkıyor gördün mü, sen hala bunların değerini bilme. oğlum yavrucum bak ilk çocuğunuz babana benzerse, bir tane daha yap tamam mı? bana benzeyen bir tane olsun mutlaka. hakkımı helal etmem bak. sütümü helal etmem.

ne helali amk? ateist anneye bak hele. 

yurda vardık, gecenin yorgunluğuyla yattık hemen. sabah kahvaltı etmek için yemekhaneye inerken baktım lobide abi telefonla konuşuyor önünde de bir liste. dur dedim ne oluyor. bitirdi bu konuşmasını.

- abi noluyor?
- ya hiç lise son öğrencileri arıyorum, seneye gelsinler diye.
- niye arıyorsun abi, gelen gelir zaten.
- ya olur mu, biz yine de çağıralım görevimizi yapalım. yanlış yollara sapmasınlar.
- abi ne içtiysen aynısından istiyorum.
- şarap içiyorum doldurayım sana da.
- lütfen.

şarap güzeldi, ibneler içkiden iyi anlıyor. bi içkiden bi de evrimden anlıyorlar.

ettim kahvaltımı, mirve gazetesine göz atmak üzere lobiye çıktım tekrar. manşette ateizmdeki mezhep kavgalarından bahsediyordu. adamların mezhep anlayışı çok ilginç, neyin tanrı sayılıp reddedileceğinde karar veremiyorlar. misal birisi hindu tanrısı şiva tanrıdır ve gerçekte yoktur diyor, diğer mezhep ise hayır o tanrı değildir diyor ve dolayısıyla reddedilmesi gereksizdir.

ulan dedim, sizin düşünmenizi sağlayan mutasyonu sikeyim. insanlar bölünmek için hep en saçma nedeni mi seçmek zorunda yahu? gazeteye devam ettim klasik haberler vardı, adamın biri ateistim size faydalı mutasyon getireceğim diyerek milleti kandırmış ve paralarını ütmüştü. öteki darwin'i yaşatma ve yüceltme derneği diyerek bir şey uydurmuş almanya'daki gurbetçilerimizin paralarını iç etmişti. bir diğeri doğal seleksiyonla nasıl barışık yaşarız diye bir kitap yazmış, bestseller olmuş.

aynı boklar amk. abinin çağırmasıyla bıraktım gazeteyi. 

- bokarca yandık oğlum yandık.
- noldu abi?
- uluslararası ateizm konferansı toplanıyor. bilgi yarışmasındaki performansından ötürü seni de çağırıyorlar.

hayda.

- bu konferansta ateizmin geleceğiyle ilgili kararlar alınır. eğer foyamızı açık edersen hepten boku yeriz.

en kötü yurttan atılırdım amk olayı trajikleştirmenin anlamı yoktu. abinin götü tutuşmuştu.

- abi, aklıma takıldı senin abilikten başka bildiğin bi meslek var mı?
- nasıl yani?
- yani senin mesleğin abilik değil mi? başka zanaat bilmezsin. nası doktor doktorluk, bakkal bakkallık yapıyorsa sen de abisin ve başka bir sıfatın yok değil mi?
- evet ben yurtlarda abilik yapmak üzere eğitildim.

böyle dingilleri bizim başımıza koyuyorlar işte.

evet konferans isviçre'nin lozan kentinde yapılıyordu. bizinız klastan alınmıştı biletim, keyfim cıvıldı. viskimi içe içe vardım konferans mekanına.

içeri girdiğimde " maymundan geldiysek neden hala maymun var " sorusuna verilebilecek cevapları tartışıyorlardı. malum ateizmin kanayan yaralarından birisiydi bu soru, çok ateisti derin düşüncelere gark ettirip dine döndürmüştü. gelip geçici cevaplar uydursalar da kendileri de bilmiyorları cevabı. aralarına karıştım hemen ve söze başladım.

- arkadaşlar, siz işten eve geldiğinizde işiniz hala yerinde duruyor değil mi?

düşündükten sonra onayladılar.

- arkadaşlar, siz marketten eve geldiğinizde market hala yerinde duruyor değil mi?

düşündükten sonra onayladılar.

- arkadaşlar, siz pilavcıdan eve geldiğinizde pilavı hala yerinde duruyor değil mi?

- hayır.

tüm bakışlar bir anda cevap veren kişiye döndü. serkan hocaydı bu.

- ya pilavcı seyyarsa? bunu hiç düşündün mü?

doğru söylüyordu ibne. sorun yine çözülememişti. 

serkan ibnesinin cevabından sonra karnımın acıktığını hissettim ve doğruca açık büfe tarafına yollandım. ulan hani kurtlar vadisinde çakır'ın hamsili bi fıkrası vardı, herifler o temayı alıp domuza uygulamış. domuz rostosu, domuz tatlısı, domuzlu kek, domuzlu domuz, domuz kelle paça, domuz kavurma, üç küçük domuzcuk vs vs. büfenin sonlarına doğru kuru pasta neym vardı gittim onlardan atıştırdım. o sırada omzumu bir el kavradı.

- evrimin selamı üzerine olsun aykut.

ateizm üstadıydı bu.

- oo üstad sağ ol. gel kuru pasta al.
- yok domuz yağı dokunuyor bana almayayım.

ulan amınıza koyayım be..

- ee çoluk çocuk nasıl iyi mi?
- yahu sorma, bizim ufak torun küçük bir zararlı mutasyon geçirdi. sağ olsun hemen evrim profesörü bir arkadaşı aradım geldi. şimdi iyi adapte oldu evrim sağ olsun. bak ben sana ne diyeceğim.
- he ne dicen?
- yurtlara yeni bir düzenleme yapılıyor. artık kimsenin görüşüne karışmayacağız, herkes dilediği gibi kalacak. doğal seleksiyon zaten kendisi eleyeceğini eler.

benim şiir etkili olmuş heralde herifin üstünde.

- iyi olmuş üstad.
- senden ufak bir isteğim olacak. yurt hayatı boyunca yaşadığın olayları herkese anlat lütfen. isteyen istediği mesajı alır yaşadıklarından. maksat şeffaf olalım, güneri hgoğlu misali. dışarda seni bir arkadaşım bekliyor, o sana bu işi nasıl yapacağını gösterecek.
- peki üstad, sağlıcakla kal. evrimli günler.

dışarı çıktım, spor bir araba bekliyordu beni. şoförün kim olduğuna bakmak için yaklaştım ki o da ne? şoför nebahat'tı. daha doğrusu gizemli kadındı bu, adı da nebahat'mış. nebahat pek gizemli kadın ismi değil ama espri gereği idare edin.

- atla bakalım. şimdi benim eve gidiyoruz.

yolculuk boyunca hiç konuşmadık. lüks bir villanın önüne park etti. zaten gizemliler hep zengin olur ya. içeri girdik bilgisayarın başına oturmamı söyledi.hbaykus isimli blogu açtı ve bir cümle söyledi.

- işini bitirdikten sonra yatak odasına gel.

***

[ Yorumlarınızı ve eleştirilerinizi esirgemezseniz minnettar olurum. Şimdiden teşekkürler. ]

the end


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder