21 Aralık 2012 Cuma

çay tabağının bardağa yapışması

 kimi insanda fobi bu.

rıza amca var, hiç tabak kullanmaz, çaycıya geri verir şekerlerle beraber tabağı.
babamın üniversite döneminden ev arkadaşı. ruhu çocuk kalan, haylaz adamlardan.
bir kaç yıl önce sormuştum, anlattılar onu ve tabak olayını.

yetmişlerde öğrenci rıza amca, 7 sene okumuş. 12 kız istemiş.
evin penceresinde uzun uzun bakar, her geçen güzel kıza aşık olurmuş. her seferinde de anasını babasını çağırır istemeye giderlermiş. normal değilmiş anlayacağınız. bizim baba boykotlarda, rıza amca tatlıcıda. yakışıklıymış da. burun kıvıranı olmamış.
12 kız istemiş 11'ini vermişler. gezmiş tozmuş hepsiyle, muhallebiciden sinemaya, sinemadan eve...
çok dayak yemiş abilerden, dayılardan. onun da kavgası başkaymış yani...

''nişan attıkça nişangah bozulur'' derim, çok kadın o yüzden hüzündür. rıza amca da ordan oraya savrulmuş durmuş.
bir bahar gününün ikindisi yine bir pencere kenarı saatinde birden yağmur yağmaya başlamış. sokakta bir kız, tiril tiril maviler içinde. yağmur kıza mı yağıyor, kız yağmuru mu yağdırıyor anlamamış. aşık olmuş yine. almış iki şemsiye koşmuş sokağa.
kız o şemsiyeyi kabul etmemiş o gün, üç adım arkasında elinde iki şemsiye kız ile beraber yol boyunca ıslanmış.
adını bir hafta yaşını on gün sonra öğrenebilmiş. bir ay sonra ilk kez bir manav tezgahında gülümsetebilmiş kızı.
ne yaptığını, ne dediğini anlatmadılar ama ayvalar, karpuzlarla ilgili avam bir şey olmadığını umuyorum. her neyse... o günden sonra başlamış gizli saklı mektuplaşmalar, köşe başı buluşmaları, pencere önü beklemeler vs...
mezuniyete yakın çağırmış yine anayı babayı, yalvarmış yakarmış; ''son!'' demiş, ''söz!'' demiş, ''torunlarınız olacak'' demiş ikna etmiş.

yazın habercisi bir günde gidilmiş allah'ın emrini dile getirmeye. sohbetin başında çay ikram edilmiş, ortaya semaver gelmiş.
çay hiç içmez, hatta sevmezmiş rıza amca, o gün gayriihtiyari almış çayı. ilk yudumunu alamamış. tabağa yapışan bardağı kurtarıp içeyim derken, kontrolsüz gücü ve çay içmemesinin verdiği tecrübesizlik ile tüm bardağı yanındaki müstakbel kayınvalidesinin üstüne döküvermiş. kadın feryat figan, acıdan ne yapacağını bilmez halde çıkarıvermiş üstündekileri, yelkenler fora. bizimki panikle kalkarken semaveri de düşürmüş herkesin ayağına.
kazadır olur dememişler, kızı vermemişler rıza amcaya.

uzatmayalım, bir sene sonra kaçmışlar. evlenmişler de.
rıza amca 1986 çernobile kadar çaykurun önde gelen çalışanlarından olmuş, sonra ingiltere'ye gidip ilk sallama çay olayını çeşitli ülkelere satmış hatta türkiye'ye getirmiş. çok büyük paralar kazanmış çaydan.
ailelerle bir daha görüşülmemiş. üçü kız dört çocukları olmuş.

iki sene önce ikizdere'de kaybetti ailesini, çay tarlasına yuvarlanmış araba, takla atmış, yanmışlar.

çay tabağı kullanmaz rıza amca, tabaktan korkuyor. iki sene önce dilini ısırıp koparttığı için de konuşamıyor.
çay sarıyor, pipetle rakı içiyor, arada sanrılar görüyor. pencere önünde oturuyor hala, sokağa değil çok uzaklara bakıyor.
kolunda hala yıllar öncesinden kalmış yanık izi, yüreğinde kocaman yara...

herkesin bir hikayesi vardır, keşke olmasa.

yazan: coup de foudre

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder