12 Ocak 2013 Cumartesi

anneanne


gençliğinde kocasından allah'ın her günü dayak yemiş, hakarete uğramış, evden dışarı adım attırılmamış bir kadın anneannem.

daha evlendiği günün sabahı, ilk dayağını yumurta tavasıyla yemiş bir kadın o. yumurtaların sarıları neden karıştırılmamışmış... elli yıl sürecek bir çilenin merhabası.
kapının önüne gelen seyyar satıcıdan çorap aldığı için, çocuğu ateşlendiğinde ne yapacağını bilemediğinden, bebeği kapıp komşu kadından yardım istemeye gittiği için, yemek çok sıcak olduğu için, yemek soğuk olduğu için, yemek ılık olduğu için, demlenen çaydan ilk bardağı başkası içtiği için, ev sıcak olduğu için, ev soğuk olduğu için, üç çeşit yemek olmadığı için, dört çeşit yemek olduğu için, bebek ağladığı için, soba tüttüğü için, güldüğü için, ağladığı için, konuştuğu için... her sebepten dayak yemiş bir kadın.
yumruğun hangi an, nereden geleceğini bilmemenin korkusu içinde, biri felçli iki yaşlı insana ve beş tane çocuğa bakarken, evi çekip çevirmeye çalışan bir kadın.
maşayı kafasına yediğinde başından kan sızarken, dere kenarına gidip uzun uzun kendini sulara bırakmayı düşünmüş, evlatlarına üzüldüğünden, ayakları geri gide gide evine dönmüş bir kadın.

anneannemin annesi, rahmetlik çok güzelmiş gençliğinde. dillere destan bu güzelliği, henüz on üçündeyken evlendirmişler ağanın oğluyla. lakin ağanın oğlu az deliymiş. sürekli içer, sürekli bir bela açarmış başlarına. en son oturdukları evi yakınca, ipler kopmuş. anneannemin annesi, ta onların zamanında köyde kocasını boşayan ilk kadın olmuş. maharetliymiş. terzilik yaparmış geçinmek için. anneannem çocuk o zamanlar. kendisinden küçük üç can daha var evde. çocuk bakmış garibim çocuk yaşta. okula gidecek zamanı hiç olmamış. yemek yap, ev temizle, çocuk eğle, dikiş dik, tarlaya git...

evlenmeyi hiç istemezmiş anneannem. babasından mı kaynaklanır bilinmez, sevememiş erkekleri. kin duyarmış hatta. gel zaman git zaman, on sekizine gelmiş. köy yeri... herkes on beş, on altı dedi mi evleniyor. bizimki geç bile kalınca, köyde almış yürümüş bir dedikodu. neden her görücüyü geri gönderiyormuş? niye evlenmiyormuş? yoksa bir şeylerin açığa çıkmasından mı korkuyormuş? o ''şey'' bekaret tabii... anneannem bu dedikodulara çok üzülmüş. gurur yapmış. ilk isteyenle evleneceğini söylemiş. ilk isteyen de dedem olmuş şansına...

birkaç yıl önce, anneannem yetmişinde... her şeyin üzerine aldatıldığını, arazilerin kadınlarla yenildiğini öğrenince son nokta oldu.
mahalledeki kadınlarla, her hafta farklı birinin evinde toplanıp kuran okurlardı. eh, her yerde de bulunur bir şeyleri langadanak söyleyiveren bir kadın. herkesin içinde gelip demesin mi ''abla senin beyi bilmem kim kadınla görmüşler'' diye... ağırına gitmiş buncağızımın. ertesi gün birkaç parça giysisini kaptığı gibi gitti rahmetli annesinin köydeki evine. haftasına da açtı boşanma davasını.

aslında bir günde alınmış bir karar değil onunki. yıllardır yapıyordu hazırlığını. gizli saklı kenara attığı paralara, annemler de destek çıkınca ev aldı ilk önce kendi üzerine. aşırma paralar değil bunlar. hepsi alın teri. zorla aldırdığı portakal bahçesinin kenarındaki seralarda gece gündüz köpek gibi çalışarak biriktirdikleri. yazın kırk beş derece sıcağın altmış derece hissedildiği serada, kışın gece yarıları don olur, mahsul yanar korkusuyla seralarda soba yakarak... dedem anneannemin eline ömrü hayatında beş kuruş para mı vermiş?
sonra kursa gitti kavga dövüş. okuma yazma öğrendi o yaşta. arkadaşlar edindi. onlarla görüşmeye başladı. dışarıya çıkmaya başladı. dünyayı altmışından sonra tanıdı yani. banka nerede, fatura nasıl ödenir, hastaneye nerden gidilir...

şimdi köyde, kiradaki evinden gelen kiraya ek olarak, dedemin emekli maaşından kendisine bağlattığı bir miktarla yaşıyor. çok mutlu. cıvıl cıvıl çıkıyor sesi. o başı önünde, hastalıklı gibi duran kadın gitti, yerine ''yavrum sanki yeniden doğdum ben'' diyen, gözlerinin içi gülen biri geldi. boşanmak için güç toplaması elli yılını aldı ama sonunda başardı. anneannem yetmiş yaşında yeniden doğan bir bebek artık. çocuk heyecanıyla yaşıyor geri kalan yıllarını. geç de olsa, güç de olsa pes etmediği için başardığından mıdır bilmem, anneannemin hayatı masal gibi gelir bana. emekçi bir kadının, sonu mutlu biten güzel masalı.

bir yerlerde, herhangi bir zorluk çeken, kendisini çıkmazda hisseden başka kadınların mutlu sonla bitecek masallarına öncü olması dileğiyle...

yazan : ben butun cbnce dizilerini izliyorum


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder